Hırsızlık demokrasisi ve referandum

Hırsızlık demokrasisi ve referandum
31 Mart 2017 10:53

”Hırsızlık demokrasisi” betimlemesini, seçim sandıklarında seçmenin kullandığı oyları bir partinin-özellikle güçlü durumda olan iktidar partisinin-çeşitli hırsızlık yöntemleri ile çalarak sürekli iktidara gelmesi ve/veya referanduma götürdüğü konuları kendi lehine çıkarmasıdır.

 

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

 

Bunu 2002 seçimleri hariç, bugüne kadar AKP’nin girdiği seçimlerde ve yaptırdığı referandumlarda katıksız bir şekilde uyguladığına öteden beri adım kadar eminim.

 

 

 

Bu oy hırsızlıklarını her bir sandığı büyük kalabalık görevlilerle çember altına alarak ve sandık kurullarındaki görevlileri, elinde bulundurdukları iktidar gücünü kullanarak tehdit ve korku psikolojisini kullanarak yapmaktadır.

 

 

 

Değişik partilerce yapılan itirazların YSK tarafından neden reddedildiğini çok iyi tefekkür edelim.

 

 

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı CHP’li Mansur Yavaş’ın net bir şekilde kazandığı halde İ.Melih Gökçek’e verildiğini hiç unutmayalım.

 

 

 

Türkiye istenmeyen bir sözde iktidar tarafından yönetilmesine rağmen, devasa boyuttaki oy hırsızlığı ile meşru bir iktidar tarafından yönetiliyormuş gibi algı oluşturulmaktadır.

 

 

 

Halkın istenci(irade) çalınarak uygulanan sözde demokrasiye ancak hırsızlık demokrasisi denir.

 

 

 

Oy hırsızlığı bağlamında olmak üzere, bizzat kendilerinden duyduğum ilginç bir olay anlatacağım.

 

 

 

2011 seçimlerinde yakından tanıdığım biri, bir ilçede hakimdi ve seçim kurulu başkanıydı.Bu hakim o seçimde bulunan hiçbir partiye oy vermeyerek, tercihini BBP’den yana bir sandıkta kullanıyor, eşi ise HAS PARTİ’ye oyunu başka bir sandıkta kullanıyor.Hakim hem kendisinin hem de eşinin kullandığı oy kullandığı sandıklardaki tutanakları incelediğinde yukarıda adlarını zikrettiğim iki partiye de tek bir oy bile kayıtlı değil çünkü ustaca çalmışlar.

 

 

 

Ve yıllardan beri AKP’nin bu sistemi bütün seçim bölgelerinde ağalarının yüksek emirleriyle uygulamaktadırlar.

 

 

 

Bu oy hırsızlığını, Özallı yıllarda Laleli’de bavul ticareti yapılırken yoğun hırsızlık yapılırdı ve özellikle Gürcistan uyruklu hırsızlar çok dadanmıştı.

 

 

Ben şahsen bu oy hırsızlığını kriminal genetik yönden Gürcistan uyrukluların Laleli’de yaptıkları hırsızlığa benzetiyorum.

 

 

 

Alışmışlar.

 

 

‘’Alışmış kudurmuştan beterdir’’ atasözü son derece anlamlıdır.

 

 

Şunu da açıklamalıyım ki, din tüccarı siyasilerin ve güruhunun millet devlet malını bir talancı Arap paradigması olan ve talancılıklarını sürekli hale getirmek için sonradan İslam’a soktukları ‘’dar-ul harp’’ kavramına dayanarak yaptıkları gibi, oy hırsızlıklarını da aynı kavram çerçevesinde yapmaktadırlar.

 

 

 

Bildiğiniz gibi ‘’dar-ul harp’’ kavramı İslam kanunlarının uygulanmadığı, bunun yerine onların ifadesi ile kafir kanunlarının uygulandığı her türlü yolla savaşılması, harp edilmesi gereken ülke anlamına gelmektedir.İşte kafir devletin mallarının çalınması gibi halkın kullandığı oyların da çalınması cihat tabiri ile açıkladıkları bir harp usulüdür ve sevap getiricidir.

 

 

 

İşte etraflarındaki bilgi yoksunu din tüccarı çıkarcı çopurları bu 7.Yüzyıl Arap masalları ile kandırarak hükümranlıklarını sürdürmektedirler ve bundan vazgeçmeye de asla niyetleri yoktur.

 

 

 

Ne kadar da ballı bir iş kendileri için.

 

 

 

İşte bu ballı işi adına cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri başkanlık sistemi, daha doğru bir tanımlama ile kuduz diktatörlük sistemi için de 16 Nisan’da yapılacak referandumda da yapmaya çalışacaklardır.

 

 

 

Çünkü bu onlar için siyasi hayat-memat(yaşam-ölüm) meselesidir.

 

 

 

Çok korkuyorlar.

 

 

 

Siyasi güç dengesi aleyhlerine olarak bozulduğu anda, gelişecek olaylarla kendilerini ‘’Yüce Divan’’da bulacaklardır.

 

 

 

Şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyeti aleyhine işledikleri büyük suçlar, büyük yolsuzluklar, anayasa ve yasaları pervasızca çiğnemenin altından kalkamayacaklarını, vatan toprağı on sekiz adamızı Yunanistan’a peşkeş çekmenin ve beş milyon Suriyeli’yi Anadolu’ya iskan etmenin, teröristlerle Türkiye’yi federasyonlara bölmek için anlaşma masasına oturmanın, askerin süngüsünü kınlarına sokturarak teröristlere siper-savaş hendeği kazdırmanın ve bu yolla binlerce asker ile polisimizin şehit oluşunun hesabını veremeyeceklerini çok iyi biliyorlar.

 

 

 

Bu ağır hesaptan nasıl kurtulacaklar?

 

 

 

Zalim diktatörlüğün kurulacağı başkanlık sistemi ile kurtulacaklar.

 

 

 

Bunun yöntemi nasıl olacak.

 

 

 

Yeni anayasa dedikleri taslak paçavrasında başkanın, ilgili madde de geçen şekliyle bir bahane ile OHAL ilan edecek ve yine bu maddeye göre KHK’lar çıkaracak, ilerde birileri veya bir grup aleyhinde olarak yasal aktiviteye geçtiğinde, diktatör başkan derhal bir bahane ile bu vatanseverleri kodese tıktırarak ömür boyu dışarı çıkarmayacak, beklide geçici veya daimi idam cezasını yürürlüğe koyarak yaşamlarına son verecektir.

 

 

 

Unutmayalım, diktatörlerin en temel psikolojilerinden biri kendilerinin yaşaması için milyonlarca insanı bile öldürmekten asla çekinmezler.

 

 

 

İşte işledikleri ana hatlarını açıkladığım büyük suçlar ve binlerce türevinden ileride yargılanmamak için yukarıda tarifini verdiğim hırsızlık demokrasisini bu referandumda sonuna kadar uygulamaya çalışacaklardır.

 

 

 

Bunu uygulayacakları silah, diğer seçimlerden çok farklı olarak ellerinde bulunmaktadır.

 

 

 

İlan ettikleri OHAL ve buna dayanarak çıkaracakları KHK’lar.

 

 

 

Referandumda oy hırsızlığı ve/veya herhangi bir çirkin hile yapıldığında, demokratik şekilde itiraz eden veya karşı çıkanlar bir KHK kararına dayanarak hepsini içeri tıktırabilir ve uzun sürede dışarı çıkarmazlar.

 

 

 

Ayrıca gücü elinde bulunduran AKP, sandık kurulu başkanlarını tehdit ederek, muvazaalı oy tutanaklarını zorla kabul ettirip, yapılacak itirazların reddetmesini sağlayabilir.

 

 

 

OHAL’in gölgesinde yapılacak olan bir referandum demokrasi midir yoksa hırsızlık demokrasisi midir?

 

 

 

Oy hırsızlığı kadar OHAL’de hırsızlık demokrasisine açılan bir dev kapıdır.

 

 

 

‘’Hayır’’ oyları açık ara öndedir.

 

 

Bu nedenle AKP kurmayları ve doğal lideri kara kara düşünmektedir.

 

 

 

Televizyonlarda kederli yüz ifadelerini ibretle izlemekteyim.

 

 

 

Bu nedenle referendum için her türlü katakulliyi(dalavere, hile) planlamaktadırlar.

 

 

 

Sonuç olarak şunu belirtelim ki, bu referendum hem AKP heyeti ve doğal lideri için hem de Türk milleti için son şanstır.

 

 

 

‘’Hayır’’ galip gelirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendini ortadan kaldıracak belalı politikalardan, olaylardan kurtulacak, Türk milleti ise on beş yıldır kaybettiği demokratik özgürlüğüne kavuşacaktır.

 

 

 

Her şeye rağmen referandumda dönebilecek her tür oy hırsızlığı ve dalavereye karşı demokratik-hukuksal tavrımızı ve tepkimizi ortaya koyacağız, susmayacağız, hiçbir şey bizi yıldıramaz.

 

 

 

Çünkü bu referendum İstiklal Harbi çapında öneme sahiptir.

 

 

 

Sandık ve oy tutanaklarına sahip çıkmak en önemli görevimizdir.

 

 

 

İbrahi ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!