‘Hırsızların imparatoru’

‘Hırsızların imparatoru’
20 Mart 2013 01:30

Yazımın başlığındaki betimleme bana ait değil.

 

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

Türk kamuoyunun malumu olduğu üzere bu tanımlama, Alman hukuk çevreleri tarafından ”Yüzyılın yolsuzluğu” olarak ilan edilen ”Deniz Feneri hırsızlık ve yolsuzluğu”nu yargı önüne çıkarıp, çağdaş-dinci ultra süper hırsızları yargılattırmak isteyen savcılarımız fincancı katırlarına dokunacağı anlaşılınca engellenip, kendileri ”Yargıtay”da yargılatılmak istenmiş; sonunda beraat edince bu değerli savcılarımızdan birisi tarafından bu yolsuzluğun ucu ”Hırsızların İmparatoru”na dokunacağı işaret edilip bilinçli, aydın ve yurtsever yurttaşlarımız tarafından tutmuş bir tanımlamadır.

 

Sayın Savcımızın bu gönderme ile kimi işaret ettiğini tabii ki ben bilemem.

 

Ama elde ettiği delillere dayanarak elbette tekil tanımlama yaptığına ve ”İmparator” tanımlaması da olduğuna göre önemli bir kişiyi işaret ediyor olabilir.

 

Ben zaten bu ”Hırsızların İmparatoru” kim olduğunun üzerinde durmuyorum ve bilememde.

 

Benim esas üzerinde durduğum konu ”Hırsızların İmparatoru” nasıl olunuyor; onu analiz etmek.

 

Milletçe büyük hırsızlıkların nasıl yapıldığını bilmezsek,”Şeref” sözcüğü ile tanışmamış bu aşağılık imparatorlardan hiçbir zaman kurtulamayız.

 

Öncelikle şunu belirteyim ki, tarih boyunca devasa hırsızlık ve yolsuzluklar hep din perdesi altında yapılmıştır.

 

 

 

Dünya nimetlerinin lezzetini ve müreffeh bir yaşam süremeyen milyonlarca insandan oluşan fakir ve zavallı topluluklar, din bezirganları tarafından alçakça kandırılıp uyuşturularak Allah adını kullanarak ve Ahiret’de Cennet nimetleri ile keyf içerisinde, hurilerle sarmaş dolaş yaşayacakları vaatleri ile ellerindeki mevcut para ve imkanları alınarak dolandırılmaktadırlar.

 

Ayrıca, Allah için cihat edilip, kafirler tepelenecek diye de devasa miktarlarda, devlet bütçeleri büyüklüğünde para toplanmakta ve sonra bu toplanan paralar, dindar görünümlü para toplayıcıların hırsız başları tarafından aralarında bölüşülüp cukkalanmaktadır.

 

Türkiye’de ve Müslümanların yaşadığı dünyanın her tarafında dindar maskeli alçak hırsız başları para toplama işinde organize olmakta ve yedi sülalerine yetecek servetler edinmektedirler.

 

Şunu kesinlikle belirtmeliyiz ki, Türkiye’de ve dünyanın her tarafında hayır ve sevap adına Allah adı kullanılarak toplanan bütün paralara dindar maskeli hırsız başlarının pislikleri ve yolsuzlukları bulaşmıştır.

 

Bunlar saymakla bitmez; örneğin 90’lı yıllarda Yugoslavya’daki Müslümanlar için, Almanya ve Avrupa ülkelerinde ki Türk işçilerinden toplanan paralar o maksatla kullanılmamış, bir siyasi parti genel başkanının hesabına geçmiş; oradan da çocuklarına servet olarak kalmıştır.

 

Geçmişi çok iyi anımsayın, İslami şirketler yine 90’lı yıllarda çığ gibi çoğalmış, bunların dindar maskeli hırsız sahip ve yöneticileri Almanya ve Avrupa ülkelerindeki Türk işçilerini kapı kapı dolaşarak çok büyük paralar toplamışlar sonrada bu serveti aldıkları kadınlarla yani metresleri ile yemeye başlamışlardır.

 

Bu yüzden gurbet ellerde nice işçilerimizin yuvaları dağılmış, paralarını kaybetmişler ve bazıları da intihar etmişlerdir.

 

 

 

 

Bu zavallı işçi ve fakirlerin paralarının üstüne konan alçak hırsızlar, yurt içindeki organizatör başı ile din ve Allah adına toplanan paraları daha da katmerlendirip çoğaltmışlar ve bu zavallı fakirlerden kalleşlikle topladıkları milyarlarca avro para gücüyle siyasette teşkilatlanıp güçlü propaganda yaparak zamanla devleti ele geçirmişler ve sonra da milletin bütçesinden her bireyin hakkını yemeye başlamışlardır.

 

Şimdi ”Hırsızların İmparatoru” tanımlamasına doğru yavaş yavaş gidiyoruz.

 

Peki bu dindar görünümlü süper hırsızlar Müslümanların ve devletin bütçesindeki paraları istedikleri gibi yeme hakkını fıkıhsal açıdan kendisinde nasıl görüyor?

 

Malesef, Müslümanların çektiği çilelerin temel nedeni olan ve yine tarihsel süreç içerisinde dindar görünümlü eşkiya hırsızlar tarafından uydurulan bir fıkıh kuralı.

 

Bu inanışa göre Müslümanların hükümdarı ”Zıllullah-ı filarzeyn” yani Türkçesi ”Allah’ın yeryüzünde dolaşan gölgesi”dir ve ülkenin tüm varlığı onundur ve bu varlığı istediği gibi kullanmakta tek yetki sahibidir.

 

Buna nereden varılmış?

 

Kuran’da ”Mülk Suresi”ndeki ”Mülk Allah’ındır” ayetine dayanılarak tarih içerisinde böyle bir fıkıh kuralı devleti ele geçiren ”Hırsızların İmparatoru” hırsızlar tarafından uydurulmuştur.

 

Ve bu milleti tarih içerisinde yolup soğana çeviren bu hırsızların imparatorları, bu ayetten yola çıkarak, kendileri de ‘’Allah’ın yeryüzündeki gölgesi’’ yani temsilcisi olduklarına göre ülkenin tüm mülkü toprakları,tüm serveti ve bütçesindeki para ile tebaasının elindeki her şeyde onundur.

 

Hatta ve hatta tebaası da onun kulları (köleleri)dır.

 

Her şey sultan dedikleri ‘’Hırsızların İmparatoru’’nundur.

 

Bütün insanlar da onun malı gibidir; ister asar, isterse keser.

 

‘’Hırsızların İmparatoru’’ padişah veya sultan, adına ne derseniz deyin kendi idarecilerine bile örneğin, vezir, sadrazam, beylerbeyi vs. dememiştir.

 

Ya ne demiştir?

 

 

 

Benim vezirim, benim sadrazamım, benim beylerbeyim, benim defterdarım vs. demiştir.

 

Çünkü yukarıda yazdık; yineleyelim, ülkede her şey ve tüm insanlar ile emri altındaki idareciler sultan veya padişah denilen ‘’Hırsızların İmparatoru’’nun malı hükmündedir.

 

Yani bildiğimiz mal; koyun gibi, eşya gibi, odun gibi.

 

20. ve 21.yüzyıldaki bu din perdeli çağdaş hırsızlıklarda ‘’Hırsızların İmparatoru’’ kendi ülkesinde oturur; onun emrindeki hırsız başları ise Müslümanların yaşadıkları çeşitli ülkelerden emirlerindeki dindar maskeli ‘’Hırsızlık memurları’’ tarafından zavallı gariban saf Müslüman işçileri paraları cukkalanır ve bu para o ülkedeki ‘’Hırsız Başı’’na teslim edilir.

 

‘’Hırsız Başları’’da bu paraları emrinde oldukları ilgili ülkedeki ‘’Hırsızların İmparatoru’’na aktarmakta ve o da ülkeye hakim olmak için siyasette, başka alanlarda veya kişisel çıkarları için kullanmaktadır.

 

Daha sonra bu ‘’Hırsızların İmparatoru’’ ülkeye hakim olduktan sonra hem kendini Müslümanların sultanı bildiği için Milletin bütün varlığına el koymakta,yargı ve asayişte elinde olduğu için kendine göre öz malını kullanma ama modern hukuka göre geçmişte veya devam etmekte olan organize hırsızlıklarını önlemekte en katı önlemlerini almaktadır.

 

İşte böylece Müslüman ülkelerin başlarına bela olan ‘’Hırsız İmparatorları’’nın hırsızlık işlevlerinde dayandıkları şeytan fetvalarını kısaca anlatmış oldum.

 

 

 

 

Şunu bir daha yineleyeyim ki, dünyada en büyük ve organize hırsızlıklar din perdesi altında ve dindarlık maskesi ile yapılmaktadır.

 

Hiçbir aydın Müslüman bu tür hırsızlık organizasyonlarının aleti olamaz.

 

Şunu da açıklıkla belirtelim ki, gerçek İslam ve modern hukuka göre hırsızlık olarak kabul edilen din perdesi altındaki organize yolsuzluklar ‘’Hırsız İmparatorları’’na göre analarının ak sütleri gibi helaldir.

 

Çünkü bu para ve servet onlara ‘’Zıllullah-ı filarzeyn’’ yani Türkçesi ile ‘’Allah’ın yeryüzünde dolaşan gölgesi’’ diğer deyimle ‘’Allah’ın yeryüzü temsilcisi’’ temsilcisi oldukları için Allah tarafından verilmiştir.

 

Allah’ın kendilerine verdiği serveti istedikleri gibi harcarlar ve kulları olan tebaasını da ister asar isterse keserler.

 

BALDIRAN ZEHİRİ

 

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi’nden İzmir milletvekili Birgül Ayman Güler’in Genel Kurul’da sarf ettiği ‘’Türk Ulusu ile Kürt milliyetçiliğini bir tutamazsınız’’ sözlerini, içeriğini anladığı halde bahane edip partiden ayrılan ve bugün grup toplantısında ‘’Çıkar tezgahı’’ olan AKP’ye katılan Adıyaman milletvekili Salih Fırat ‘’Yıllardır görmezden gelinen Kürt sorunu da gerekirse baldıran zehiri içer diyen Başbakanımız büyük bir cesaret örneği göstererek ellerini hatta gövdelerini taşın altına koymuşlardır.Bende baldıran zehiri paylaşmaya geldim.AKP dönemi Türkiye’nin dönüşüm dönemi olmuştur’’ diyerek ırkçılığını ve oraya rant için gittiğini ortaya koymuştur.

 

Salih Efendi, gerçekten doğru söylüyorsun, AKP Türkiye’nin öyle bir dönüşüm dönemi olmuştur ki, ırkçı Kürtçüler zıvanadan çıkmış ve insanlık haini PKK’lılar binlerce vatan evladını şehit etmiş, binlercesini de yaralamışlardır.

 

Ayrıca Salih Efendi Başbakan ile birlikte baldıran zehiri içme temennine ‘’amin’’ demekten başka bir katkı sunamayacağım için kusura bakma; konuşmanda belirttiğin gibi belki böylece bu yiğitliğinizin sonucu Türkiye kurtuluşa erer.

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!