Havasına suyuna, taşına toprağına

Havasına suyuna, taşına toprağına
3 Ocak 2013 00:08

Anadolu uygarlıkları içinde Milet’li Thales suyu her şeyin temeli olarak göstermişti.

Mustafa MERSİNOĞLU H&H YORUM

Aneksimendes ‘hava’nın temel madde olduğunu var saydı. Havanın değişime uğrayarak rüzgara ve toprağa dönüştüğünü düşünüyordu.
 

Anadolu Coğrafyasında halk  kültürü doğanın bin bir anlatımı ile doludur. Bu en başta türkülerimiz ve sarkılarımız için geçerlidir.   
 

KARA TOPRAK
 
Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Nice Güzellere Bağlandım Kaldım
Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım
Her Turlu İsteğim Topraktan Aldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Koyun Verdi Kuzu Verdi Sut Verdi
Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi
Kazma İle Dövmeyince Kıt Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Ademden Bu Deme Neslim Getirdi
Bana Turlu Turlu Meyva Yetirdi
Her gün Beni Tepesinde Götürdü
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Karnın Yardım Kazma İle Bel İle
Yüzün Yırttım Tırnak İle El İle
Yine Beni Karşıladı Gül İle
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi
Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü
Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Havaya Bakarsam Hava Alırım
Toprağa Bakarsam Dua Alırım
Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Dileğin Varsa İste Allah’tan
Almak İçin Uzak Gitme Topraktan
Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta
Allah Kula Yakın Kul Da Allah’a
Hakkin Gizli Hazinesi Kara Toprakta
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor
Merhem Calip Yaralarımı Tuzluyor
Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar
Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser
Gün Gelir Veysel’in Bağrına Basar
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
 
Veysel der çıkayım bir yüce dağa
Ağaçlar bezenmiş yeşil yaprağa
Bir gün olur tenim düşer toprağa
Karışır toprağa toz olur gider

 

Babam hep “Kıbrıs Kıbrıs diyoruz ama her yıl Kıbrıs kadar toprağı erozyonla kaybediyoruz” derdi ben büyürken. Halikarnas Balıkçısı ‘Erozyon’ adlı 1950’lerin başlarında yazdığı yazısında bu sözcüğün de Türkçemize girdiğini, karşılığının kabaca kuraklık olduğunu belirttikten sonra şöyle ekler: “Ortalıkta orman diye bir şey yok mu, ya da ormanlar yanıp kül mi oldu? O zaman, yağan son turfanda yağmurlar, dağlarda toprak adına ne varsa,  topunu da silip süpürüp denize taşırlar. Taban yerlerde sivrisinek yuvası olan bataklılar meydana getirirler. Ondan sonra yağmurlar artık yağmaktan vaz geçerler. Yağmur yağmayınca toprak ürün vermez.”

Toprak Baba denilen  Türkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı(TEMA) kurucusu Hayrettin Karaca 5 Ağustos 1992 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan bir röportajında şunları söylemiştir:

“Türkiye’nin denizlere, derelere, barajlara akıttığı toprağın içindeki değerler, madensel elementler ve gübrenin değeri Türkiye bütçesine eşit belki de. Eğer denizlere akıttığımız bu toprağı hesap edecek olursak, Türkiye’yi yeniden ihya ederiz. Bu kadar büyük bir toprak kaybı vardır Türkiye’nin, fakat biz bunu kayıp olarak hesap etmeyiz. Toprak için ölürüz, bir karış toprağı kimseye vermeyiz deriz, karışla vermeyiz ama kepçeyle veririz. Bugün Yeşilırmak, Kızılırmak, Doğu Karadeniz’deki bütün dereler bulanık değil çamur olarak akıyor. Çoruh’a dökülen bütün çaylar, Çoruh kayalarının üzerinden toprağı sökerek akıyor. Bu toprak benim değil artık, Rus toprağı. Batum bu giden topraklar yüzünden denizden 2.5 kilometre geride kalmış durumda. Kayalar bizim, toprak bizim değil.”
 
Annem de Anadolu’da çeşitli yerlere giderken bir çok kişinin hoşlanarak seyrettiği hatta ilerliyoruz diye kıvanç duyduğu güneşin alnında  fıskiyelerle sulamaları görünce yer altı kaynaklarının bilinçsizce kullanıldığını söylerdi.

Türkiye Kuraklık Değerlendirme Raporu, 2008’e göre aşırı yeraltı suyu kullanımı, 33 yılda Konya’da yeraltı su seviyesinde 14,3 metre düşürmüştür.

Dr. N. Yenmez’e göre de Harran Ovasında GAP ile gelen imkanlar yüksek gelir getiren ancak  vahşi sulama diye adlandırılan yöntemle sulanan çok su gerektiren pamuk gibi ürünlere yünlendirmiş ve bu yeraltı sularında aşırı artış oluşturmuş, bu da alt katmanlardaki mineralleri yüzeye taşımış ve toprakta bitkiler için uygun olmayan tuzlu bir katman yaratmıştır. Tuzlanmadan yaklaşık 30.000 hektarlık alan kullanılmaz olmuştur.

Hava kirliğine gelince; belki de dünyanın en havası kirli şehri Ankara büyüdüğümden çok yakından biliyorum.  M.T.A Enstitüsü hava kirliliğini azaltacak kömür üzerine araştırmalar yapmıştı.

Anadolu coğrafyasında hava kirliliği özellikle 1950’lerden sonra hızlı nüfus artışı, hızlı kentleşme, endüstrileşme sonucu yoğun enerji kullanımı nedeniyle bir halk sağlığı sorunu olmaya başlamıştır. Bu konuda Hasan Bayram (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Diyarbakır) şunları yazmıştır:  “Türkiye’de hava kirliliği endüstrileşme başlamadan önce, yaklaşık nüfusun %80’i kırsal kesimde yaşarken, günümüzde nüfusun %60’ından büyük bölümü şehir ve metropollerde yaşamaktadır. Artan enerji talebi, genellikle petrol ve kömür gibi fosil yakıtlarla karşılanmıştır. Bu tür yakıtların (özellikle düşük kaliteli linyit) aşırı tüketimi, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde şiddetli hava kirliliği epizotlarına yol açmıştır . Buna ilave olarak, topografik ve meteorolojik özelliklerin dikkate alınmadığı yanlış kentleşme, uygunsuz ve yetersiz yakma teknikleri, yeşil alanların azalması, motorlu araç sayısındaki artış, atıkların yetersiz atılımı hava kirliliğini daha da artırmıştır.” 

Bugünlerde oy hesabıyla dağıtılan kömürlerin zehirli olduğu üzerine Bugün Yaşam adlı sitede çıkan bir haber:  

‘Yüzlerce aileye dağıtılan kömürlerin zehirli olduğu tespit edildi. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Kütahya Seyitömer madenlerinden çıkarılan kömürün laboratuvar sonuçları bir skandalı gözler önüne serdi. Mersin’de yapılan analizde binlerce yoksul aileye dağıtılan kömürün çevreye ve insan sağlığına zararlı olduğu tespit edildi. TKİ’den yapılan açıklamada “Bir analizin bedeli 400 lira. Her kömürü analiz edemeyiz” denildi. Mersin Valiliği’nin talebi üzerine 8 ilçedeki yoksul aileleri dağıtmak içinTürkiye Kömür İşletmeleri’nden (TKİ) 8 bin ton kömür istendi. Kömürler, TKİ Kütahya Seyitömer İşletmeleri’nden 15 Eylül’de kamyonla yola çıktı. Her aileye 500 kilo olacak şekilde Anamur, Aydıncık, Bozyazı, Çamlıyayla, Erdemli, Gülnar, Mut ve Silifke’de binlerce eve kömürler dağıtıldı.’
 
Fikret Şenses Memlektim adlı hepimizin bildiği şarkısında şöyle söyler:
 

Havasına suyuna taşına toprağına
Bin can feda bir tek dostuma
Her köşesi cennetim ezilir yanar içim
Bir başkadır benim memleketim
 
Anadolum bir yanda yiğit yaşar koynunda
Âşıklar destan yazar dağlarda
Kuzusuna kurduna Yunusuna Emraha
Bütün âlem kurban benim yurduma

Devam edecek…


Yazarın Son Yazıları:
İngiltere’deki yeni korona variyantının yayılmasına neoliberalizm dogmasının etkisi oldu mu?
Başımız sağ olsun! Halkın Habercisi’nin vicdanlı, vatansever yazarını kaybettik
Yabancı basında Karadeniz gazı