Hak, hukuk ve adalet bildirgesi

Hak, hukuk ve adalet bildirgesi
14 Temmuz 2017 18:22

Toplumsal barışın bozulduğu, yasamanın etkisizleştirilerek fiilen OHAL KHK’larıyla yönetildiğimiz, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının yerlerde sürüklendiği bir ortamda, Sayın Kılıçdaroğlu’nun uzun Adalet Yürüyüşü, toplumun üzerindeki ölü toprağını kaldırmıştır. Kendiliğinden yürüyüşe ve mitinge katılan milyonlar, olmayan bir şeyi istiyorlardı: “Hak, Hukuk ve Adalet”. Bugün vicdan sahibi hiç kimse, Türkiye’de hakkın yerini bulduğunu, hukukun egemen olduğunu ve adaletin sağlandığını iddia edemez. Üçü de yerlerde sürünüyor.

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM
OHAL ve KHK’larla ülke yarı açık cezaevine çevrilmiş, işi, aşı ve hakları gasp edilerek ihraç edilen 100 binin üzerindeki kamu görevlisi açlığa mahkum edilmiş, cezaevleri seçilmiş milletvekilleri, gazeteciler, aydınlar ve muhaliflerle doldurularak zindana çevrilmiş bir ülkede, ihtiyaç duyulan tek şey: “Hak, Hukuk ve Adalet”tir…

 
Sayın Kılıçdaroğlu’nun milyonların sesi olarak okuduğu, “Hak, Hukuk ve Adalet” bildirgesi, vicdan sahibi herkesin altına imza atabileceği, adeta bir manifesto niteliğindedir. Ne diyor bildirge:

 
1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz.

 
15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi, ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/ halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir.Bu girişimin siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.

 

2. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır.
20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.

 

3. Yargıyı siyasetin emrine vermek, demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır.“Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
4. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terk edilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.
5. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesi’nin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

 

6. 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez.
Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

 

7. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayri meşrudur.

 

8. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır.
Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.
9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.

 
10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika, ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapılmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.

 
Freud demiş ki; “Medeniyetin ilk şartı adalettir. Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun”. Adaletin olmadığı bir ülkede, medeniyet de olmuyor. Ortadoğu ülkeleri ve yakın geçmişimiz, bunun en somut örneğidir. Bu nedenle de hak, hukuk ve adalet mücadelesine devam…

 

(*) Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı
[email protected]

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü