Fikri Sağlar: İkinci Susurluk Vakası diyebiliriz, belki ondan daha da ciddi!

Fikri Sağlar: İkinci Susurluk Vakası diyebiliriz, belki ondan daha da ciddi!
17 Mayıs 2021 09:24

Eski TBMM Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar, suç örgütü lideri Sedat Peker’in Türkiye gündemini etkileyen iddialarını ve başlayan “ikinci susurluk vakası mı” tartışmalarını değerlendirdi. Sedat Peker’in açıklamaları için “ikinci Susurluk vakası” denebileceğini söyleyen Sağlar, “belki ondan daha da ciddi” diye ekledi.

 

 

Cumhuriyet’ten İpek Özbey’in haberine göre, “Birinci Susurluk diye adlandırdığım 1996’dan başlayan dönemde, üç önemli insanın bilgisi derin devletin yapmış olduklarını ortaya koyuyordu. Emniyet’ten Hanefi Avcı, MİT’ten Mehmet Eymür, JİTEM ve TSK’nin bilgisini ise Hüseyin Oğuz komisyona aktardı. O zaman da bu bilgiler komisyona verildiğinde Sedat Peker’in ifadelerine benzeyen, hatta daha da ileri sözler söylenmişti. Bu nedenle Sedat Peker’in açıklamalarının çok ciddiye alınması gerektiğine inanıyorum” diyen Sağlar, şöyle devam etti:

 

 

“Sedat Peker’in söylediklerini ciddiye almak gerekir”

 
“Doğru ya da yanlış söylediği konusunda devletin yetkilileri çıkıp doğru bilgi vermelidir. Şimdiye kadar söyledikleri beni inandıracak cevaplar değil. JİTEM’de görmüştük. “JİTEM vardır” dediğimizde yaptıkları ve JİTEM’le ilgili kimlikler ortaya çıkmasına rağmen o zamanki Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, “Böyle bir kurum yoktur” dedi. O zaman Adalet Bakanlığı da “yoktur” demişti ama olduğu ortaya çıktı. Sedat Peker’in söylediklerini ciddiye almak gerekir.”

 

 

“Taraflardan biri sıkışmazsa onların arasındaki anlaşma, paylaşma, beraber yol yürüme ortaya çıkmaz”

 
Sağlar, Peker’in açıklamalarına ilişkin yapılan, ““köşeye sıkışmış, kendini kurtarmaya çalışan bir suç örgütü liderinin hezeyanları” değerlendirmelerine de şöyle yanıt verdi:

“Taraflardan biri sıkışmazsa onların arasındaki anlaşma, paylaşma, beraber yol yürüme ortaya çıkmaz. İstihbarat örgütlerinin bir özelliği vardır: Gizli operasyonlar yaparlar, yakalandığı zaman da “Benim adamım değil” derler, bırakırlar. Ne kadarı doğru ne kadarı eğri ben bilmem ama okuduğum dosyalarda gördüğüm odur ki böyle ifşalar, itiraflar sonrasında gerçeklere ulaşılmıştır. İddialar var, iddialarla ilgili birçok bilgi veriliyor. En son Mehmet Ağar’ın Bodrum’da çekmiş olduğu fotoğraf zaten bunu tetikledi. Bir düzen devam ediyor. Bu iddianın muhatabı tabii ki bunları reddedecek. İddianın muhatabı devleti yöneten siyasetçiler. Geçmişte de böyleydi.”

 

 

“Soylu tek tek sayarak söylediklerinin cevabını vermezse…”

 
Mehmet Ağar’ın İçişleri Bakanı olduğu dönemde yaşananları hatırlatan Sağlar, “Sedat Peker’in itiraflarını işini kaybetmiş, çıkar çatışması içine girmiş bir adamın hezeyanları olarak değil, bilen birisinin anlatımları olarak kabul etmelidir. Soylu tek tek sayarak söylediklerinin cevabını vermezse iddianın altında kalması söz konusu olabilir, çünkü Peker, Soylu’yu tanımlıyor. Ağar’ı da tanımladı. Susurluk var olan bir yapının ifşası anlamında bir temeldi, şimdi bu devlet yapısının neler yaptığıyla ilgili örgüler ortaya çıkıyor” diye konuştu.

 

 

“Mehmet Ağar, Şükrü Balcı’nın yetiştirmesidir, Süleyman Soylu’nun da Mehmet Ağar’ın yetiştirmesi olduğu ortada”

 
Sağlar, Mehmet Ağar’ın “Biz olmasaydık, mafya marinaya çökecekti” açıklaması sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tepkisine gelen ‘özrü’ şöyle değerlendirdi:

“Freud’un bir sözü var, “Dil sürçmesi diye bir şey yoktur, bastırılmış düşüncelerin dışa vurumudur” diyor. Bakın, Şükrü Balcı 12 Eylül’e gidişte çok önemli bir güvenlik bürokratıydı. Ne yaptığını merak edenler, açsın okusun… Mehmet Ağar, Şükrü Balcı’nın yetiştirmesidir, Süleyman Soylu’nun da Mehmet Ağar’ın yetiştirmesi olduğu ortada. Bu zincir devam ediyor. Söyler misiniz Soylu, iki sene önce Sedat Peker alanlarda “oy istiyoruz” diye miting yaptığında neden ses çıkarmamıştır? Sonra Mehmet Ağar, Mübariz Gurbanoğlu’nu FETÖ’cülere bir kez götürdüğünü söylüyor. Gurbanoğlu’nun defalarca gidip geldiğini de belirtiyor. Ama iddia Gurbanoğlu’nu FETÖ’yle Mehmet Ağar’ın tanıştırdığı ve sonra Yalıkavak Marina’ya Ağar’ın el koyduğu. Ve Azeri RSR Holding’e verilmesi.”