Feyzioğlu'ndan TSK hakkında çarpıcı sözler

Feyzioğlu'ndan TSK hakkında çarpıcı sözler
25 Temmuz 2012 09:58

Ankara Barosu Başkanı Prof.Dr.Metin Feyzioğlu’ndan Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında çarpıcı sözler.

Antalya’da Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından düzenlenen ‘Lozan Yoksa Cumhuriyet Yoktur’ konulu konferansta konuşan Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Hükümeti eleştirirken sözü Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de dayandırdı ve ordunun caydırıcılık özelliğini yitirdiğini, kasten düşürülen uçağına karşı bile hareket kabiliyetine sahip olmadığını söyledi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Antalya Şubesi tarafından Lozan Antlaşması’nın 89’uncu Yıldönümü dolayısıyla ‘Lozan Yoksa Cumhuriyet Yoktur’ konulu konferans düzenlendi. Antalya Kültür Merkezi’nde (AKM) gerçekleştirilen  konferansta konuşan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, AK Parti hükümetini Türkiye’de adil yargılama hakkını yok ettiğini ileri sürerek, “Bu sayede tüm topluma ve sesini çıkaran herkese ezici gücünü göstermekte ve tattırmaktadır. Böylece konuşmak bu ülkede cesaret işi olmuştur. Konuşmak bir kahramanlık gösterisine dönüşmüştür. En basit düşünceleri veya eleştirileri dile getirmek bile büyük bir iş haline gelmiştir. Oysa faşizmin bir tek bilinen panzehiri vardır. Konuşmak ve konuşmaya devam etmektir. Siyasi iktidar basın özgürlüğünü de yok etmiştir. Böylece toplum öğrenme hakkını yitirmiştir. İnsanlar birey olma haklarını yitirmiştir. Savaş, barış olmuştur. Tutsaklık, özgürlük gibi takdim edilir olmuştur. ve düşmanlığın adı dostluk gibi anılmaktadır; Bunun adı faşizmdir. Faşizm Türkiye’ye gelmiştir. Ama geldiği gibi gidecektir” diye konuştu.

“ORDU CAYDIRICILIĞINI YİTİRDİ”

Son dönemde Türk ordusunun caydırıcılık özelliğini yitirdiğini, düşürülen bir uçak olayında dahi ordunun yönetim kadrolarından ve siyasi iktidardan birbiriyle çelişerek ve kafa karıştırıcı biçimde ifadeler sarf edildiğini anlatan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, “Bir devlet Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağını düşmanca bir girişimle kasten düşürmüştür ve buna karşı Türkiye hareket kabiliyetine sahip değildir” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin üniversiteleri, sendikaları susturulmuş, gazetecileri zindana atılmış bir süreç yaşadığını aktaran Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Feyzioğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Komşularımızla sıfır sorun diye yola çıktık değil mi? Geldiğimiz noktada aktif diplomasi sonunda İsrail, Yunanistan, Kıbrıs tarihi bir ittifak kurdu. Acaba kime karşı. 400 küsür yıldır Türkiye’ye karşı tehdit oluşturmamış, askeri hiçbir tehdit mesajı iletmemiş olan İran bir savaş halinde ilk vuracağı hedefin Kürecik olacağını ifade etti. Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kuruldu ve o bağımsız Kürt devleti içinde PKK en etkili unsurlar içinde geliyor. Peki her gün şehit cenazeleriyle yüreğimiz dağlanırken ve 1990’lardaki seviyesine çıkmış olan terörle mücadele edecek askeri gücümüzü kendi elimizle yok etmişken nereye geldik. Rusya’nın resmi yayın organları eliyle Türkiye’yi 2 sene önce uyardı; ‘Suriye’yi bölmeye, Suriye’de rejimi değiştirmeye çalışmak Türkiye’nin intiharıdır’ dedi. Çünkü, Suriye bölündüğü gün Kuzey Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti kurulacak. 2 sene önce Rusya yayın organları bunu yazmıştı. Türkiye, artık en uzun kara sınırı PKK’nın eline geçmiş bir ülkedir. Suriye’nin kuzeyinde fiilen bir Kürt egemenliği dünden itibaren kurulmuştur.”

İHANET 1938’DEN SONRA BAŞLADI

Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Meltem Dikmen Caniklioğlu ise yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Lozan Antlaşması’ndan sonra 15 yıllık bir Atatürk dönemi yaşadığını belirterek, “Türkiye güçlü, çağdaş bir ülke olabilmek için hızlıca bazı devrimler yapmaya koyuldu. Rüya 15 yıl sonra bitti. 11 Kasım 1938’den itibaren bu ülkede ihanet maruz görülmüştür. Bugün AKP iktidarının belirlediği gündem üzerinden AKP’nin yapıp ettikleri üzerinden muhalefet geliştiriyoruz. 11 Kasım 1938’den itibaren emperyalistlerle giriştiğimiz yeni ilişkilerde hangi politikalar uygulandı. Türkiye 2012’ye nasıl geldi? Bunu sormak zorundayız. İhanet bu ülkede AKP ile başlamadı. İhanet 11 Kasım 1938’den itibaren başladı. 10 yıl öncesinden itibaren o kadar biriktiler ki, Türkiye işgale açık hale geldi” ifadelerine yer verdi.

“İKİ AYRI CUMHURİYET YAŞADIK”

Gazeteci Orhan Bursalı da konuşmasında, Türkiye’nin Atatürk öncesi ve Atatürk sonrası olmak üzere 2 ayrı cumhuriyet dönemi yaşadığından bahsetti. İlk cumhuriyetin Atatürk’ün ölümüne kadar olduğu dönemi kapsadığını aktaran Orhan Bursalı, “İkinci cumhuriyet ise Atatürk’ün ölümünden 2002 yılına kadar geçen süreçte yaşanmıştır. Bundan sonra başladığımız 3’üncü dönemin adını koyamıyorum. Bunun adını bizden sonrakiler koyacaktır” şeklinde konuştu