Esas sorun iktidarın çılgınlığı ve muhalefetin kifayetsizliği!

Esas sorun iktidarın çılgınlığı ve muhalefetin kifayetsizliği!
22 Şubat 2020 19:22

18 yıldır Türkiye’yi çılgınca yöneten AKP iktidarının Devleti ve Cumhuriyeti yıkacak çapta icraatlar sergilemesine rağmen, muhalefetin de o oranda kifayetsiz ve pısırık olması Türk ulusunun bugün itibariyle en büyük sorunudur.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Herkesin bildiği gibi demokratik ülkeleri halk tarafından seçilmiş iktidarlar yönetir, bu iktidarların hatalarını ve yanlışlarını yine halk adına muhalefet partileri önler.

 

 

Yine hepimizin iyi bildiği gibi iktidarların yanlışlarını önlemek için muhalefet partilerinin çalışma mekanizmaları vardır.

 

 

Din duygularını sürekli kullanarak 18 yıldır sürekli iktidar olan AKP TBMM’de çoğunluğuna dayanarak Anayasal düzenin ve Cumhuriyet ilkelerinin aleyhine yığınla yasa çıkarıp at oynatmasına rağmen muhalefet partilerinin tüm didinmelerine rağmen Recep Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğü karşısında tamamen aciz durumdadırlar.

 

 

AKP iktidarının yıkıcı uygulamalarına karşı ana muhalefet partisi CHP ve bu partiyle ittifak oluşturup parlamentoya giren İYİ PARTİ bilhassa Recep Erdoğan’a karşı sert mücadele vermelerine rağmen asla etkili olamamaktadırlar.

 

 

Devlet Bahçeli’nin MHP’si zaten Recep Erdoğan’ın koruyucu kalesi olduğu için onu iktidar partisi olarak göstermek zorundayız.

 

 

Geriye TBMM’de ana muhalefet partisi olarak CHP, İYİ PARTİ ve HDP kalıyor.

 

 

18 yıllık AKP iktidarı sonunda Recep Erdoğan’ın sadece bir imam hatip okulu mezunu olarak Arap paradigması ile Türkiye’yi güya yönetiyor olmasından ve Atatürk’ün veciz ifadesiyle ‘’…şahsi menfaatlerini müstevlilerin menfaatleriyle tevhit edenler…’’ kategorisine girmesinden dolayı artık ulusça bitme noktasına gelmiş bulunmaktayız.

 

 

Hiçbir akıllı adamın ve akılcı politikaların kabul edemeyeceği şekilde Recep Erdoğan sayesinde Suriye bataklığını gömülmüş durumdayız.

 

 

Yarın tarih şunu soracaktır: Suriye devleti sana ne yaptı ki ona karşı savaşıyorsun?

 

 

Recep Erdoğan ‘’Suriye’de niçin savaşıyoruz diyenler ya gafil, ya da haindir!’’ diyerek güya Türkiye için tehlike olan YPG-PKK unsurlarını temizliyoruz intibaı vermek istiyor ama bu yalancı dolmaları aklı başında kimse yutmaz.

 

 

YPG-PKK unsurlarını temizlemek isteyen bir kimse yine bu terör gruplarına karşı amansız savaşım(mücadele) veren Suriye devleti ile birlikte hareket ederdi.

 

 

Peki Recep Erdoğan Suriye bataklığına Türkiye’yi niye gömdü?

 

 

Bunun en açık ve tek yanıtı yine Atatürk’ün ifadesiyle müstevlilerin kendisini mal varlığı ve Halkbank üzerinden tehdit edip sopa göstererek Suriye topraklarını boşalttırmak ve boşalan topraklarda bir Kürt devleti oluşumunu sağlamak içindir.

 

 

Suriye’den boşalan kirli nüfusta Türkiye’ye yerleştirilerek Recep Erdoğan sayesinde müstevliler bir taşla iki kuş vuruyor; hem Türkiye’nin gelecekteki milli güvenliği sarsılıyor, hem de Suriye topraklarında BOP çerçevesinde kurulacak devlet için alan açılıyor.

 

 

Bugüne kadar 8 milyon Suriyeli Araplar ülkemizi işgal etmesine rağmen ABD ve AB hala daha ‘’Türkiye daha fazla Suriyeli sığınmacı alsın’’ diyor.

 

 

İşte şahsi menfaatlerle müstevlilerin menfaatlerinin tevhit (birleştirme) edilmesinin en açık örneği budur.

 

 

İdlib’den her gün şehit haberleri çok acı bir şekilde gelmeye devam ediyor.

 

 

Recep Erdoğan’da bu korkunç yanlışına devam ediyor.

 

 

Recep Erdoğan’ın bu konudaki en önemli korkularından biri Suriye topraklarında sahipsiz kalacak terör gruplarının kendisini Lahey Adalet Divanı’na şikayet edecek ifşalarda bulunması ve bundan dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanma korkusudur.

 

 

Türk milletinin malı kendi güvenliği açısından çarçur edildi.

 

 

Daha önce Trump’a sığınmak için f-35’lere bir buçuk milyar dolar kaptıran Recep Erdoğan, daha sonra Putin’den şefaat dilemek için S-400’lere iki buçuk milyar dolar kaptırdı, şimdi ise bundan vazgeçerek patriotlar almaya karar verdi!

 

 

Bir hiç uğruna memur ve işçilere dağıtılması gereken paralar cahilce politikalar yüzünden iki süper ülkeye sus payı olarak verildi.

 

 

Nasrettin Hoca’nın iki karısı varmış ve her ikisine de birer tane mavi boncuk vererek göstermemesini istemiş. İki kadın rekabet ettiği zaman Hoca ‘’mavi boncuk kimdeyse onu seviyorum’’ diyor rekabeti önlüyormuş.

 

 

İşte Recep Erdoğan dış politikada Türkiye’yi bu şekilde yönetiyor ve hem ABD, hem de Rusya’ya mavi boncuk vererek üzerinde dolaşan tehlikeleri bertaraf etmeğe çalışıyor.

 

 

Recep Erdoğan herhalde ABD ve Rusya’yı kendisini iktidara getiren cahil yığınlar sanıyor.

 

 

Şunu açıkça belirteyim ki, iki süper ülke de bunu yemez ve çıkarları doğrultusunda kullandıktan sonra, zamanı geldiğinde kendisini süpürürler.

 

 

Dostça belirteyim ki, Erdoğan’ın bir an önce Suriye bataklığından kurtulup gerçeklere dönmesi sadece Türkiye’nin değil, kendisinin de yaşamsal ve siyasal çıkarınadır.

 

 

ABD’nin Kuveyt’e soktuğu Saddam’ın akıbetinden ders almalıdır Erdoğan.

 

 

Türkiye artık açlıktan kendisini yakan ve çeşitli yollarla intihar eden insanlarla doludur.

 

 

‘’Ben ve çocuklarım açız…’’ feryatları AKP grup toplantısına kadar ulaştıysa bu haykırışlar tüm sokakların ortak sesidir.

 

 

Suriyelilere 58 milyar Dolar harcayan Recep Erdoğan ‘’açım’’ feryatlarını ve bunun getireceği tehlikeleri görmezden gelemez.

 

 

Gün gelir kifayetsiz bir muhalefetin etkisizliği nedeniyle demokratik haklarını kullanmak üzere sokaklara dökülür ve bu durum olanaksız değildir.

 

 

Çünkü ‘’Gezi’’ davasından yargılananların tümü beraat ettiğine göre, 2013 yılının koşullarından çok daha ağır olan bugün demokratik hukuksal sokak eylemlerinin başlaması an meselesidir.

 

 

Nedensiz olarak savaşa sokulmuş ve kaynakları yoksulluğa rağmen savaşa harcanan, 10 milyon Suriyeli ve Ortadoğulu tarafından işgal ettirilen ve 58 milyar Doları’nı bunlara harcayan bir iktidara karşı demokratik hukuksal sokak gösterilerini önlemek çok zordur.

 

 

‘’Gezi’’ davasının iflas etmesinden sonra bu demokratik gösterilerde çok etkin rol alan Osman Kavala’nın yeniden uyduruk suçla tutuklanmasının nedeni Recep Erdoğan’ın ‘’Gezi’’ tipi demokratik eylemlerin tekrar başlaması korkusudur.

 

 

Recep Erdoğan grup toplantılarında ve konuştuğu her platformda muhalefet lider ve partilerine her türlü karayı çalıyor, tıpkı Hitler propaganda yönteminde olduğu gibi-zaten bunu uyguluyor-kendi işlediği suçları da muhalefetin, onların liderlerinin üstüne atıyor.

 

 

Bunun son örneğini fetönün siyasi ayağı tartışmasında çok yaşadık, Recep Erdoğan’ın yakın geçmişte ve daha öncesinde fetöye dizdiği methiyelere, devletin hemen hemen her kurumunu bu çeteye teslim etmesine rağmen fetönün siyasi ayağı olmadığını sürekli vurguluyor.

 

 

Geçmişi anımsayalım, Türk ordusunu tarumar eden uyduruk Ergenekon davasının fetöcü çete yargıçları subay ve generalleri kodeste tıkarken Recep Erdoğan ‘’Ben Ergenekon davasının savcısıyım’’ demişti.

 

 

Geçtiğimiz günlerde Abdullatif Şener ‘’2004 yılındaki MGK toplantısında Fethullahçı subayların TSK’dan tasfiyesi ile ilgili bir karTürkiye’yi yönetirken ar alınmasına rağmen Tayyip Erdoğan’ın siyasi sorumluluğu alarak bu kararın gereklerini uygulamadığını…’’ beyan etti.

 

 

Recep Erdoğan’ı Hitler-Goebbels propaganda yöntem çıkarlarına  korkunç boyutlardadır ve bu yönteme göre karaya ak, elmaya armut, sapa saman dediği gibi dün dediğini bugün, hatta 5 dakika sonra inkar edecek boyuttadır.

 

 

Türkiye’yi yönetirken kendi İslami anlayışına göre ‘’Darülharp’’ hukukunu uygulayan Recep Erdoğan siyasal rakiplerine de aynı hukuku uygulayarak kara çalmaktan bir an geri kalmıyor.

 

 

Çünkü ‘’Darülharp’’ hukukunda düşmana karşı yapılacak her türlü hile, iftira, kötülük mubahtır, hatta ‘’cihad’’ olduğu için sevap getiricidir!

 

 

Şimdi geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye ve Türk ulusu büyük sıkıntıların, kaosun içinde, devasa tehlikenin tam eşiğindedir.

 

 

İmam hatip diploması ile koskoca bir ülke yönetilemez.

 

 

Recep Erdoğan’ın çıkarlarına, ihtiraslarına ve imam hatip diplomasına Türkiye kurban verilemez.

 

 

Şimdiye kadar muhalefet partilerinin TBMM içi savaşımın(mücadele) Recep Erdoğan’ı demokratik yollarla alaşağı edemediği artık ortaya çıkmıştır.

 

 

Onun TBMM’deki kurşun askerleri emre amade ne derse gereğini yerine getiriyorlar.

 

 

Recep Erdoğan’ı iktidardan düşürmenin en demokratik hukuksal yöntemi halkın acılarını uygar ve yasalara uygun şekilde sokaklara taşımak gerekiyor.

 

 

Kemal Kılıçdaroğlu bizi hiçbir şekilde ilgilendirmeyen ve Saadet Partisi’nin tertip ettiği Büyük Kudüs Mitingi’ne katılacağına Türk halkının ve Türkiye’nin ağır sorunlarını ilgilendiren, bu bağlamda Suriyeli ve Ortadoğulu milyonlarca sığınmacı, Suriye savaşı ile Libya savaşı bataklığını anlatan mitingleri İYİ PARTİ ile birlikte düzenlerse Recep Erdoğan iktidarını yıkmış olurlar.

 

 

Aksi halde Recep Erdoğan emr-i hak vaki oluncaya kadar Türk ulusunun ensesinde boza pişirdiği gibi kendisinden sonra da çocukları aynı yolda bizi perişan eder.

 

 

Tıpkı Ortadoğu rejimleri gibi!

 

 

Bu konuda yaklaşık 8 yıl önce 5 Aralık 2012’de yazdığım ve aşağıda linkini verdiğim ‘’MEYDANLARA İNMEZSENİZ TAYYİP HEPİNİZİN İŞİNİ BİTİRİR’’ Makalesini okuduğunuzda geldiğimiz noktayı belirlemesi ve bundan sonra bunların yapılması konusunda eminim bana hak verirsiniz.

 

http://www.halkinhabercisi.com/meydanlara-inmezseniz-tayyip-hepinizin-isini-bitirir

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!