Emin Çölaşan ' İktidar Çatlağı '

Emin Çölaşan ' İktidar Çatlağı '
8 Aralık 2011 10:28

Emin Çölaşan’ın muhteşem yazısı….

SEVGİLİ okuyucularım, iktidarın arasına kara kedi  girdi. Girmekte geç bile kaldı! Şimdi birbirlerine atıp tutuyorlar, ilk kez eleştiriyorlar. Biliyorsunuz, bu iktidarın iki büyük temsilcisi var.

ilki, hükümetin başında olup her işe karışan, her şey kendisinden sorulan, her işi bitiren Tayyip.

ikincisi ise Çankaya’daki temsilci olan Bay Abdullah Gül. Tarafsızlığını tümüyle yitirmiş, orada AKP adına görev yapıyor.

AKR Tayyipçiler ve Abdullahçılar olarak ikiye bölündü.

Bay Abdullah Gül birkaç gün önce, sporda şike yapan ve yaptıranlara verilen hapis cezalarının azaltılmasını öngören sporda şike yasasını veto etti. 35 yıllık gazeteciyim, bu yasanın nedenini, bunca tantananın niçin çıkarıldığını bir türlü anlayabilmiş değilim.

Futbol, acayip bir sektör. İçinde yüzlerce trilyon lira, yüz milyonlarca dolar dönüyor. Büyük bir futbol takımının başkanı ve yöneticisi olunca, adeta ülkedeki ikinci iktidar oluyorsunuz. Son olaylarda şike olup olmadığını bilmem, anlamam.

Bu bir iktidar kavgası mıdır, çıkar çatışması mıdır, işin içinde başka dümenler mi dönüyor, bilen yok! Her kafadan ayn ses çıkıyor, kendisini spor otoritesi (!) ilan eden şahısların bile tamamı ayrı tellerden çalıyor.

Bu olayda dikkatimi çeken, Çankaya’daki AKP’linin bu yasayı niçin veto ettiği!.. Bugüne kadar veto yetkisini maşallah hiç kullanmazdı. Önünden nice yasalar, nice kararnameler geldi geçti, her birini de otomatik onay makinesi olarak imzaladı.

Şimdi ise partisinin öteki partilerle işbirliği yaparak çıkardığı yasayı ise veto etti! Olayın Meclis boyutu ise apayrı bir macera! Dört parti, veto edilen bu yasa üzerinde anlaşmaya varıp çıkarmıştı! Demek ki sporda şike dışında anlaşacakları başka bir konu, başka bir ülke sorunu yok! Dediğim gibi, bu sürecin perde arkasında bir iş var ama ben çözemedim. Meclis bir yasa çıkaracak ve iktidarın  elemanı olan Çankaya’daki onu veto edecek! Allah Allah!..

Benim meslek birikimlerim ve gazetecilik sezgilerim bu bilmeceyi çözmekte yetersiz kalıyor. Özür dilerim!

Şimdi burada önemli olan, bu konuyla bağlantılı başka gerçeklerin üzerinde durmak. Bakınız, Tayyip’in yardımcısı olan Manisalı-Bursalı-Siirtli Bülent ne diyor: “Bu yasa benim içime sinmedi!” Madem sinmemişti, niçin bu konu Meclis’te görüşülürken karşı çıkmadın muhterem! O zaman ağzını açamamıştın.

AKP milletvekili Şamil Tayyar konuştu: “Benim de içime sinmedi. Sayın Cumhurbaşkanımız veto etmekte haklıdır.” Tasarı Meclis’te görüşülürken o da ağzını açamamış.
Nedeni ise Grup karan!..

AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli konuştu: “Veto edilen yasayı aynen kabul edip Çankaya’ya yeniden göndereceğiz.” Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı, dün Çiğdem Toker’e konuştu: “Cumhurbaşkanı veto etmekte haklıdır.

Canikli’nin sözlerine katılmıyorum…” Evet, bunların arasına kara kedi girdi! Maşallah, bugüne kadar hiçbir ülke sorununda aralarında görüş ayrılığı çıktığına tanık olmamıştık.
Ne zaman ki iş şikeye geldi, hepsi birden konuşmaya ve farklı şeyler söylemeye başladı.
Demek ki Türkiye’nin en önemli sorunu, siyasette bile çatlak yaratacak tek olay, sporda ” şike konusu imiş! O kadar ki veto edilen yasa Meclis’teki dört partinin kabul etmesiyle çıkarılmıştı! Öylesine önemli ki, Çankaya’da AKP’nin onay ve imza makinesi olarak görev yapan şahıs bile bunu veto ediyor. Neredeyse ilk vetosu! Dedim ya, AKP’nin bile Tayyipçiler ve Abdullahçılar olarak bölünmesine neden olan bu işin içinde benim çözemediğim bir iş var. Hayırdır inşallah!..

 
? ? ?

Bu çatlamanın patlamanın önemli bir boyutunu da, suikast mağduru (!) Bülent’in birkaç gün önce seçim bölgesi Bursa’da söylediği sözlerde aramak gerekiyor: “Ben Tayyip Erdoğan’a bile biat etmedim.” (Ferit Devellioğlu’nun “Osmanlıca-Türkçe Lügat” eserinde biat etmek şöyle açıklanıyor: “Kabul ve tasdik muamelesi.”) Halk arasında ise biat etmek, baş eğmek, boyun eğmek anlamında kullanılıyor. Yani Bülent “Ben Tayyip’e bile baş eğmemiş, onun sözlerini ve yaptıklarını kabul etmemiş, onaylamamış adamım” demeye getiriyor! Hadi canım, sen de! Bütün bunlar, Tayyip hasta yatağında iken aralarında çatlak çıktığının göstergesi. Aralalarına kara kedi girdi. Daha önce sıkar mıydı Bülent’in bu sözleri söylemesi.

Ama her birine ayrı ayrı anımsatmak gerekiyor: “Siz aslında iktidarsınız ama iktidar değilsiniz.
Bu tek adam partisinde sizi bir arada tutan sadece Tayyip. O varsa varsınız, yoksa yoksunuz!”

 

BİR REZALET DAHA

 

CHP Kırklareli milletvekili Turgut Dibek geçtiğimiz Eylül ayında Meclis Başkanlığına bir soru önergesi verdi ve Tayyip’in yazılı olarak yanıtlaması istemiyle bazı sorular sordu. Aynen ve lütfen dikkatle okuyunuz: “Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın beraberindeki heyetlerle yurtdışına yaptığı gezilerin sıklığı, süreleri ve devlete maliyeti kamuoyunda sık sık tartışmalara neden olmaktadır. Buna göre: 1- Başbakan olarak görev yaptığınız süre içerisinde kaç yurtdışı gezisine katıldınız?
Günübirlik yaptığınız seyahatler dahil olmak üzere, görev sürenizde ne kadar yurtdışında bulundunuz?
2- Başbakan olarak görev yaptığınız süre içerisinde yurtdışı gezileriniz için şahsınıza ödenen harcırah miktarı nedir?
3- Başbakan olarak görev yaptığınız süre içerisinde yurtdışı gezilerinizde size eşlik eden heyet ve personele yapılan ödemelerin toplamı nedir?
4- Bu süre içerisinde yapmış olduğunuz yurtdışı gezilerin devlete toplam maliyeti nedir?” Sorular aynen böyle. Bir milletvekili Meclis çatısı altında denetim görevini yapıyor, halkın cebinden çıkan paralann hesabını soruyor. Bekliyorsunuz ki, karşı taraf bu sorulara adam gibi bir yanıt versin.
İşte Turgut Dibek’e Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ imzasıyla birkaç gün önce verilen yazılı yanıt! “Yurtdışı görev ve yolluklar konusunda kurallar 6245 sayılı Harcırah Kanunu ile belirlenmiştir.
Sayın Başbakanın yurtdışı görev ve harcırahları ile ilgili bütün işlemler 6245 sayılı Harcırah Kanunu çerçevesinde yapılmaktadır.” Sonra?.. Sonrası yok, hepsi bu kadar! Bu yazılı yanıtı okuyunca “Acaba alay mı ediyor” diye düşündüm. Sonra dedim ki “Elime geçen yazılı yanıt eksik olabilir, bir de Turgut Dibek’e sorayım!..” Sordum, hepsi bu kadardı! Sevgili okuyucularım, bu bir rezalettir, skandaldır. Türkiye’nin nasıl yönetildiğini gösteren somut bir utanç belgesidir.

Neyi kimden gizliyorlar? Tayyip neredeyse her hafta, sülalesi ve kafilesiyle yurtdışı gezilere çıkıyor. Bu işler için harcanan para yüzlerce trilyonu buluyor. Bu harcamalar aslında hepimizin cebinden çıkıyor…

Ve bir milletvekili bunlan önerge verip sorduğunda, böylesine uçuk, yakışıksız, saçma sapan, gerçekleri gizleyen bir yanıt veriliyor.

Ayıptır be!.. İşlerine gelince ağızlarında sakız gibi çiğnedikleri “Demokasi, şeffaflık, açıklık” palavraları nerede?

Bu rezaletin nedenini hemen söyleyeyim: Devlet kesesinden harcanan ve bunlara ödenen paraların yüksekliği öyle boyutlarda ki, açıklamaktan hem korkuyorlar, hem de utanıyorlar. Az değil, yüzlerce trilyon…

Dibek dün yeni bir soru önergesi daha verip yukandaki dört soruyu aynen tekrar etmiş, ancak beşinci bir soru eklemiş: “23 Eylül 2011 tarihli aynı konudaki önergeme verilen cevapta yukandaki hiçbir soruya neden yanıt verilmemiştir?” Bekleyelim, bu kez gelecek yeni yanıtı görelim bakalım!