Ekonomide alarm zilleri çalıyor

Ekonomide alarm zilleri çalıyor
6 Ekim 2012 14:20

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Suriye ile ilgili yanlış politikasını inatla sürdüren hükümetin, Türkiye’yi sıcak bir savaşın eşiğine getirdiğini ileri sürdü.
“Savaş olmasa bile Borsa ve Devlet İç Borçlanma Senetleri’ne (DİBS) park etmiş 134 milyar dolarlık “sıcak para”nın artan istikrarsızlık algısıyla bir anda ülkeyi terk etme olasılığının ağır bir ekonomik kriz tehlikesini sıcak tuttuğunu vurgulayan Oran, savaş tamtamlarını duyan ekonominin alarm zillerini çaldığı uyarısında bulundu.
 

CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Umut Oran yaptığı yazılı açıklamaya göre 2012 yılının Türkiye için kayıp bir yıl olduğunu vurgulayarak, 2013’ün bu yılı da aratacağını bildirdi.

 
İlk çeyrekte yüzde 3.3 olan büyümenin, tüketim ve yatırımdaki fren eğiliminin artmasıyla ikinci çeyrekte yüzde 2.9’le daha da yavaşladığını belirten Oran, uzun yıllar büyümenin ana kaynağı olan özel tüketim harcamalarındaki değişimin 2009’dan bu yana ilk kez “eksi” çıktığını belirtti. Yatırımlardaki düşüşün ilk yarıda büyümeye 2.4 puan “negatif” etki yaptığını kaydeden Oran, ilk yarıdaki düşük büyümenin tek kaynağı, şaibeli altın ihracatı. Gerçekte Türkiye ekonomisinde büyüme değil, küçülme var” dedi.
 
-“LOKOMOTİF SEKTÖRLERDE KIRMIZI ALARM”-
 
Oran, ekonomide lokomotif konumundaki özellikle inşaat, tarım, enerji, ulaştırma, tekstil ve otomotiv gibi sektörlerde büyümenin durma noktasına geldiğini vurguladı. Lokomotif sektörlerin kırmızı alarm verdiğini söyleyen Oran, şunları kaydetti:
“İnşaatta geçen yıl ilk çeyrekte yüzde 15.5 olan büyüme bu yıl aynı dönemde yüzde 2.7’ye, ikinci çeyreklere göre yüzde 13.1’den yüzde 0.4’e ve buna göre ilk altı aylık dönemlere göre yüzde 14.2’den yüzde 1.5’e düştü. Stratejik sektörlerden toptan ve perakende ticarette de geçen yılın ilk yarısında yüzde 15.8 olan büyümenin bu yıl yüzde 0.9’a inmesi de ekonomideki küçülme eğilimi açısından önemli bir gösterge niteliği taşıyor. Benzer biçimde imalat sanayiinde ilk altı aylık dönemlere göre büyüme oranının yüzde 12’den yüzde 3.1’e, ulaştırma, depolama ve haberleşmede yüzde 12.4’ten yüzde 4.5’e indiği dikkati çekiyor.”
 
-“YILLIK BÜYÜME İYİMSER TAHMİNLE YÜZDE 3”-
 
Oran, yılın ikinci yarısındaki seyrin de iyimser tahminle büyümenin ilk yarıdaki performansı tekrarlayacağı yönünde olduğunu dile getirdi. Buna göre 2012’nin tümünde büyüme iyimser tahminlere göre yüzde 3 dolayında kalacağını belirten Oran, “Bu düzeyde bir büyüme ile ne istihdam yaratılabilir, ne yoksulluk aşılabilir ne de ekonomide canlanma sağlanabilir.”
 
-“BÜTÇEDE İPİN UCU KAÇTI”-
 
Bu yıl bütçe dengelerindeki bozulma asıl olarak, iç talepteki daralma nedeniyle dolaylı vergi gelirlerinde yaşanan kayıplardan kaynaklandığını belirten Oran, “Vatandaş tüketimi kısınca, zaten esas gelirleri tüketimden alınan “dolaylı” vergilere dayalı bütçe de açık verdi. Tüketimin kısılmasıyla ithalatta başlayan düşüşe rağmen cari açıktaki iyileşme yetersiz kalırken, ekonomide cari açık belasına bir de bütçe açığı kamburu eklendi, hükümetin ‘mali disiplin’ maskesi düştü” diye konuştu.
 
-FATURA, ZAM YOLUYLA HALKA YÜKLENDİ-
 
Ekonomide ipin ucunu kaçıran AKP’nin, bu yıl 25 milyar TL dolayında öngörülen bütçe açığının bunu fazlasıyla aşacağı anlaşılınca, dolaylı vergi artışı yoluyla zam bombardımanına geçerek çözümü halkın cebine atmakta bulduğunu dile getiren Oran, zamlar nedeniyle sanayi ve tarımdaki maliyet artışının iğneden ipliğe bütün tüketim mallarına yansıyacağını vurguladı.
 
-TÜİK’İN İŞSİZLİK İLLÜZYONU?-
 
TÜİK’e göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 8’le 2001’den bu yana olan dönemin en düşük düzeyine indiğini belirten Oran şu açıklamalarda bulundu:
 
“Bu gelişmede, son bir yılda kaydedilen net 676 bin kişilik istihdam artışı etkili olurken, bu artışın ise ekonominin kendi gelişim ivmesi ve üretimle ilgili başat sektörlerden çok, devletin yoğun memur alımlarından kaynaklandığı belirlendi. TÜİK verilerine göre kamu ve özel sektörde toplam istihdam Haziran itibariyle son bir yılda net 676 bin kişi artarak 25 milyon 576 bine ulaştı. Bu dönemde en hızlı artışlar ise kamunun payının yüksek olduğu istihdam alanlarında yaşandı. Devletin idari, güvenlik, eğitim ve sağlıkla ilgili kadrolara personel alımları bir yandan işsizliği düşürürken, diğer yandan da ağırlaşan personel yükü nedeniyle bütçeye oldukça ağır bir fatura yükledi. Emekli olan ve ayrılanlar düşüldüğünde toplam memur sayısı haziran itibariyle son bir yılda net olarak 240 bin 262 kişi artarak 2 milyon 610 bin 813’e ulaştı.”
 
-“PERSONEL GİDERLERİNDEKİ ARTIŞIN 8 PUANA YAKINI PERSONEL SAYISINDAKİ NET ARTIŞTAN”-
 
Bütçede 8.5 milyar liralık açık verilen ve yıllık hedeflerin aşılacağının kesinleştiği ilk sekiz ayda devletin personel maaşları ve sosyal güvenlik primi olarak toplam yükü geçen yıla göre 10.5 milyar TL arttığına dikkat çeken Oran, Hükümet’in, bu duruma memurlara verilen maaş zammını gerekçe gösterme eğiliminde olduğunu dile getirdi. Bütçe dengelerinde yaşanan bozulmanın nedenleri arasında devletin hızla artan personel yükünün yer aldığının doğru olduğunu vurgulayan Oran, “Ancak yükü artıran asıl unsur, mevcut maaşlara uygulanan zam oranı değil, kamu personeli sayısındaki hızlı artış oldu. 6’şar aylık dönemler için yüzde 4+4 şeklinde uygulanan zamlar ve enflasyon farkları ile birlikte memur maaşları bu yılın ortalamasında, geçen yıla göre yüzde 11 dolayında bir cari artış kaydetti. Personel giderlerinde aynı dönemlere göre yaşanan yüzde 18.8’lik cari artışın 8 puana yakın kısmı personel sayısındaki net artışın getirdiği ek yükten kaynaklandı” şeklinde konuştu.
 
-“ENFLASYON CANAVARI YENİDEN HORTLAYACAK”
 
Enflasyonda mevsimsel olarak yaz aylarında yaşanan düşüş sürecinin ardından, Ağustosta başlayan yükseliş eğilimi, Eylülde daha da güçlendiğini belirten Oran, şunları kaydetti:
“Hükümetin elektrik, gaz, akaryakıt gibi temel girdilere vergi artışı yoluyla yaptığı zamlarla, zincirleme biçimde tüm tüketim maddelerinde yaşanacak fiyat artışları nedeniyle son çeyrekte enflasyonda yükseliş hızlanacak. Kronik yapısal sorunların getirdiği noktada iç talepteki belirgin daralma sonuca Türkiye ekonomisinde tablo hızla kötüleşiyor, ekonomi durma noktasına geliyor. Buna karşılık enflasyon yükselişe geçmiş bulunuyor. Yükseliş seyrinin son çeyrekte devam etmesi, enflasyonda 2012’nin çift haneli düzeylerde kapanması, güçlü olasılık.”
 
-“SAVAŞ SÖYLEMİ EKONOMİK KRİZİ DAVET EDİYOR”
 
Oran, düşürülen Türk uçağının yankıları dinmeden, Akçakale’ye isabet eden top mermisi ile 5 yurttaşın yaşamını yitirmesi üzerine Suriye ile savaş olasılığının yeniden dillendirilmeye başlanmasıyla Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi tehdit oluşturan bir sürece de girildiğini belirtti. Sıcak bir savaş olmasa bile sınır ötesi operasyon tezkeresi ile bu olasılığın, piyasada somut bir beklentiye dönüşmesi durumunda Türkiye’den sermaye kaçışını tetiklemesi beklendiğini vurgulayan Oran, “sıcak para” olarak adlandırılan fonların savaş ya da ekonomik istikrarsızlık durumunda, anında pozisyon değiştirerek ülkeyi terk edebilme niteliği dolayısıyla bulunduğu ekonomi için her zaman risk oluşturduğunu dile getirdi.
 
Oran, “2001’de olduğu gibi ani sermaye çıkışı, ekonomide tüm dengeleri alt üst eden ve etkileri uzun yıllara yayılacak bir krize yol açıyor. Her an pozisyon değiştirerek ülkeyi terk etme ihtimali bulunan 134 milyar dolara yakın sıcak para, Türkiye ekonomisinde adeta canlı bomba gibi. Savaş, istikrarsızlık algısıyla sıcak paranın kaçması durumunda, ekonomide tüm dengeleri alt üst edecek zincirleme bir kriz sürecinin başlaması işten değil” ifadelerini kullandı.
 
-“ENERJİDE HASSAS DENGE”-
 
Oran, Türkiye’nin tamamen dışarıya bağımlı olduğu doğal gaz ve petrolün çok büyük bir bölümünü, mevcut Suriye yönetimini destekleyen Rusya ve İran’dan tedarik etmesinin, Türkiye’nin Suriye’ye karşı savaş kararı alabilmesini zorlaştırırken, savaş olasılığında da elini zayıflatan önemli bir faktörü oluşturduğunun altını çizdi. Suriye’ye olası bir saldırıyı kendisine yapılmış sayacağını ilan eden bu ülkelerin Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacının yüzde 77’sini, petrol ihtiyacının da yüzde 64’ünü karşıladığını dile getiren Oran, şunları söyledi:
“Türkiye’nin elektrik üretiminin yarıya yakını doğal gazla gerçekleştiriliyor. Doğal gaz, sanayi üretiminde önemli bir paya sahip bulunuyor, ülke genelinde konut ısıtmasında da yaygın olarak kullanılıyor. Başka deyişle Türkiye, ekonomisi için hayati önemdeki petrol ve gazda bu iki ülkeye bağımlı durumda. Suriye’ye yönelik NATO ile ya da tek başına bir savaş durumunda Türkiye, Rusya ve İran’ı karşısına almış olacak. Olası bir bölgesel savaşta karşı kamplarda yer alacak tedarikçi ülkelerin petrol ve gaz akışını kesmesi durumunda, Türkiye’nin üretim çarkını döndürme şansı bulunmuyor.”