Düşmanın ağzı ile konuşanlar!..

Düşmanın ağzı ile konuşanlar!..
25 Mart 2013 09:39

TSK’nin en gözde komutanlarının yargılandığı Ergenekon Davasında esas hakkındaki mütalaanın okunması ile birlikte, Ankara’da bombalar patlatıldı.

 

 

 

 

 

Av.Cemil CAN H&H YORUM

 

 

Hükümet, bombalarla
Ergenekon Terör Örgütü” arasında bağlantı kurmaya çalıştı fakat DHKP-C
‘nin olayı üstlenmesi ile bu plan tutmadı… Suriye muhalefetinin İstanbul’da
toplanması ve toplantıda Kürt kökenli ABD vatandaşı Gassan Hito’nun
“geçici hükümet başbakanı” seçilmesi de aynı zamana denk getirildi.  Teksas’ta yaşayan  kovboy Hito, 62 üyenin 35’inin “evet
oyunu alarak Suriye’ye “başbakan” seçildi!.. İnançlı bir Müslüman olan
Hito’nun, İslami eğitim veren bir okulla bağlantılı olduğu da söyleniyor. Bu
yönü ile Müslümanlara cihat çağrısı yapabileceği umuluyor!..

 

 

 

Buna karşın, Suriye
Halk Meclisi Üyesi, Meclis Ulusal Uzlaşma Komisyonu Başkanı Ömer Ossi,
Suriye’deki bütün etnik ve mezhepsel grupların öncü şahsiyetlerinin oluşturduğu
Vatanı Kurtarma Akımı” adlı grubun da liderliğini yürütüyor. Ossi,
Suriye Kürtlerinin kararını şu şekilde açıklamış: “Ülkemiz düşmanlar tarafından
parçalanmak isteniyorsa, biz Suriye’de yaşayan herkesle birlikte aynı siperde
düşmanlara karşı savaşacağız.”
Ossi, ABD’nin “Büyük Kürdistan Projesi
ile ilgili olarak da şunları söylemiş:” Ben inanıyorum ki, Irak’ta, Türkiye’de
ve Suriye’de kurulacak Kürt devleti Anglo Sakson Amerika’nın imtiyazlı
bir hizmetkarı
olacaktır. Siyonizme ve emperyalizme hizmet edecektir.”

 

 

 

 

İşte size Suriyeli
iki Kürt; biri vatanını savunuyor, diğeri ABD’nin çıkarlarını!..

 

Bu ara öne çıkan
bir başka konu “Sayın” Apo’nun Nevruz’da okunan bildirisiydi. Apo’nun  militanlarına “çekilin” komutu,
Kandil’den “ateşkes  olarak
anlaşılmış. Karayılan “ateşkes ilan ediyoruz” demiş!.. Silah bırakma konusuna
ise, hiç değinmiyor. Silahla çekilme, ne kadar 
çekilme sayılabilir, bu konuda bir şey diyen yok!.. PKK kalıcı barışı
Apo’nun özgürlüğüne bağlıyor!.. Buna da şükür, 
ordunun terhis edilmesini 
istemediler!..

 

 

 

 

Tam da bu arada,
Obama İsrail’e gelmez mi! Netenyahu’ya, Erdoğan’dan “özür” dile demiş, o
da dilemiş. Anlaşılıyor ki, Erdoğan bundan böyle de ABD’nin  çıkarlarını korumak üzere, İsrail’le  birlikte çalışmaya devam edilecek. Apo’nun
Nevruz nutkundaki birleştirici vurgusu; İslamiyet şemsiyesiydiBu
mesaj Erdoğan’ın pek hoşuna gitmiş, “milliyetçiliği ayaklar altına alma
sözleriyle de uyumludur tabiiki. 
Apo’nun, Fetullah Hoca’ya Ortadoğu’da birlikte çalışabiliriz
şeklinde  selam göndermesi ise, PKK’nın “Ilımlı
İslam
”ı kabul ettiğini gösteriyor!..

 

 

Sayın”
Apo’nun “Kürt Manifestosu”, Nevruz Bayramındaki görüntüler ve “Ergenekon
Davası”
nın esas hakkındaki mütalaasının okunmasının arka arkaya getirilmesi,
elbette ki tesadüfi değildir. Her biri bir diğeri kadar önemli, her biri
diğerine bağımlı ve ayrı bir yazı konusudur. Tümünün bir merkezden uygulamaya
konduğu ise tartışmasızdır. Hangi biri ile başlasak acaba?  Duran Kalkan’ın “TSK Kürdistan’dan
çekilsin
!” talimatı ile mi yoksa Apo’nun TBMM’ne dayattığı “karar alma”
nın zorluğu ile mi? Anayasa ve İçtüzük’te Apo’nun isteğini karşılayacak şekilde
bir meclis kararı aldırmak şimdilik olanaksız görünüyor! Meclis Başkanı
Cemil Çiçek,  bu nedenle topu tekrar  hükümete paslamış… Çünkü Meclisin böyle bir
hukuksuzluğa alet edilmesi, hiçbir meşru ve hukuksal metne
dayandırılamıyor!..  Obama, İsrail’in
göstermelik bir “özür” dilemesini sağladıktan sonra,  Erdoğan’a bu “süreç”i kimlerle
geçeceği talimatını da vermiş. Netenyahu, Erdoğan, Barzani ve Öcalan. Bu
dörtlü, bundan sonra ABD’nin Ortadoğu’daki takım komutanları olarak görev
yapacak!..

 

 

 

Anlaşılan Kürt halkına “Özgür
Kürdistan”ı öyle kolay kurdurtmayacaklar.  En az 100 yıl daha sökülüp atılamayacak
şekilde, emperyalizmin ahtapot kollarını Ortadoğu’ya tutturmak görevi, bu dönem
Kürtlere ihale edilmiş gibi. ABD adına bölge halkları ile Kürtler daha çok  savaştırılacak! Belli ki, ithal paralı
askerler bu işi gereği gibi yapamıyor.

 

Dikkat “Kürt Mehmetler” nöbete
kaldırılıyor! Anlaşılan Kürt halkı 
Ortadoğu’daki  ateşe iyice
sürülecek…

 

Apo’nun manifestosunda söz ettiği
misak-i milli” pek çok kişiyi heyecanlandırmış! Milliyet Gazetesi Halep,
Musul ve Kerkük‘ü içerisine alan yeni bir Türkiye haritası
yayınlamış. Hangi aklın karıdır bellidir tabi. Halep’i sınırlarımız içerisinde
göstermek Suriye’nin, Musul ve Kerkük ise Irak’ın topraklarında gözümüz olduğunu
gösterir. Bu harita bile başlı başına skandal ve komşularımıza karşı düşmanca
bir tavır sayılır. “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibine bağlı
kalmayacağımızın bir işaretidir aynı zamanda. Öcalan’ın “çekilme” için Meclis
karar
ı dayatmasının, PKK’ya “savaşan taraf” statüsü sağlamak için
olduğu kolayca anlaşılmıştır. Akıllarınca, uluslararası anlaşmalardan (Cenevre
Sözleşmesi) yararlanacaklardı. “Kürt sorununu” Birleşmiş Milletler’e
taşıma planının bir parçası olacaktı Meclis kararı. O zaman PKK militanları
için “af kanunu” çıkartmaya bile gerek kalmadan, serbest

kalmalarını sağlanacaktı. Meclis kararı aldırmak bu  işin ilk aşamasıdır!.. İşin ilginç yanı
Kılıçdaroğlu’nun “Akil Adamlar Komisyonu” da tam olarak bu tanımla
örtüşmektedir!..

 

 

Yakın geçmişte “Akil
adamlar
” projesi, Endonezya ve Yugoslavya’yı parçalamak için  kullanılmıştı… Öcalan bu isteğinde boşuna
diretmiyor… Nihai amacı olan “Özgür Kürdistan”ın kurulması
mücadelesine bu isteği katkı sunuyor. “Süreç” konusunda CHP’lilere konuşma
yasağı
koyan Kılıçdaroğlu: “Masanın bir ucunda Abdullah Öcalan var, diğer
ucunda da Recep Tayyip Erdoğan var. Konuşuyorlar, pazarlık yapıyorlar, bize de
soru soruyorlar ‘Ne düşünüyorsunuz?’ diye. İyi de bilmediğimiz konuda
yorum yapmak, konuşmak ne kadar doğrudur? Önce bir şeyler bilmemiz gerekiyor.
Bize bir şeylerin anlatılması lazım” diyerek, “süreç”ten haberdar olmadığına
inanmamızı istiyor! Habur görüntüleri gözlerimizin önünden hala gitmedi. Oslo  ve İmralı tutanakları daha yeni
yayınlanmış. Dolayısıyla kapalı kapılar ardında ne konuşulduğu da bellidir. Her
şey açık seçik ortada iken, Kılıçdaroğlu’nun “bilgisiz” numarasına yatmasının
nedeni nedir? Demek ki, toplumsal muhalefeti dizginleme görevini bu
şekilde yerine getirebiliyor. Ne var ki, söylediği gibi “Süreç” masasının bir
ucunda Erdoğan’ın, diğer ucunda Öcalan’ın oturduğu doğrudur. Ancak aynı
Öcalan’ın oturduğu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu masasının öteki ucunda da
kendisi oturuyor. Bu durumunu daha fazla gizlemesi olanaksızdır!..

 

 

 

Yeni Anayasayı “süreç”ten
bağımsız bir olgu gibi kimse gösteremez. Anımsayınız Öcalan’ın “Akil adamlar
komisyonu
” ile “Hakikatleri araştırma komisyonu”nu da ilk sahiplenen
lider Kılıçdaroğlu’ydu… Bu sahiplenmeyle Erdoğan’ın işini de bayağı
kolaylaştırmıştı.  Şimdi “AKP ile bizim
önerdiğimiz akil adamlar önerisi arasında 180 derece fark var. Biz parlamentoda
sorunun çözümüne ilişkin uzlaşma komisyonu kurulmasını ve
paralelinde araştırma komisyonu kurulmasını istedik” demesi, kaş
yaparken göz çıkartmak gibi bir şey oldu. Hatta bu kadarı  önemli bir itiraf olarak kabul
edilebilir…

 

Kılıçdaroğlu, hükümetin ve Meclis
Başkanının “Meclisin bu aşamada  yapacağı
bir şey yok”
şeklindeki tavrını fazlasıyla aşmıştır. Apo’nun istediği
komisyonların, Mecliste  kurulmasını o da
açıkça istiyor. PKK’yı doğrudan TBMM ile muhatabı yapacak bu gidişle. Çekilme
için Apo’nun ileri sürdüğü şart Meclis kararı alınması ve komisyon kurulması
değil miydi?..  Hükümetin cesaret edip,
dile getiremediği bu konuları bile, yine Kılıçdaroğlu gündeme taşımıştır. Lamı
cimi yok,  Y-CHP bu dönem PKK’nın
sözcülüğüne soyunmuştur! Bu noktada milletvekilleri ile parti yöneticilerine
konuşma yasağı koymak son derece anlamlıdır elbette. Serbest bıraksalar, bu
hususları tartışmaya  başlayabilirler.
Serbestçe tartışmayı engelemek için CHP gibi bir partiye konuşma yasağı  getirilmiştir!.. Ey millet! Duyduk duymadık
demeyin! Düşünebiliyor musunuz Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “Akil Adamlar
Komisyonu’na üye verir misiniz?”
sorusuna 
“Partiyle görüşmeden konuşmak istimiyorum” yanıtını vermiştir…

 

ABD’nin 705 numaralı
adamı Sezgi Tanrıkulu, “Akil Adamlar” önerisini ilk yapanın Y-CHP
olduğunu  belirterek, “8-9 ay niye
kaybettik?”
diye soruyor. Aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nu da yalanlıyor
hazret. Madem öyle, Y-CHP’nin “Akil Adamlar” projesi ile AKP’ninki
arasındaki 180 derecelik farkı da anlatsın bakalım. Partililere yasak
konulmamış olsaydı, bu soruları sorulacak ve yanıtları aranacaktı kuşkusuz.
Partinin kuruluş felsefesine bağlı kalarak, fikirlerini söyleyenler de
çıkacaktı ortaya. O zaman CHP’nin Programdaki görüşleri hatırlanacaktı.
Program’da yazılı olan görüşler, doğal olarak 
Kılıçdaroğlunun görüşleri ile uyuşmuyor! Çünkü CHP Programında “terörle
müzakere
” değil, mücadele esas alınmıştır. Kurultay kararı ile
değiştirilmediği sürece de bu esaslara herkes uymak zorundadır; aykırı
hareketler partiden ihraç nedenidir! Belli ki, bu hukuksal zorunluluğu,
Genel Başkana kimse hatırlatmasın diye, konuşma yasağı getirilmiştir.
Konuşanlar, partiden ihraç edilmekle tehdit edilmektedir. CHP,
Kılıçdaroğlu’na babasından miras kalmış şirket gibi yönetiliyor. CHP’nin
işgal altında olduğunun en temel kanıtlarından biri de hiç kuşku yok ki,
bu ciddiyetsiz tutumdur!..

 

 


Yazarın Son Yazıları:
‘Bağımsızlık’ mı ‘hırsızlık’ mı?!..
Devletin ‘özel’i olmaz!..
‘Cesaret ödülü’nün bedeli!..