Domuzlar Daha Eşittir

Domuzlar Daha Eşittir
31 Ekim 2011 10:39

Nedim Şener okuyan bilir , George Orwell’in meşhur ‘ Hayvan Çiftliği ‘ kitabından esinlenerek bunu söylemiş olmalı. Kitap Bir çiftlikte yaşayan hayvanların bir gün bir domuz tarafından kışkırtılmasıyla beraber yaşamları pahasına ortaya koydukları özgürlük mücadelesi ve bu hakka sahip olduktan sonra da aralarında ne gibi entrikaların döndüğü anlatılmaktadır.

   Gazeteci Nedim Şener Silivri’den meslektaşlarına gönderdiği mektupta ‘Zahid Akman ve diğerleri hep bizim gibi gazetecilerden ‘daha eşit’ti. Bildiğimiz ve görünen o ki, onların bu ‘daha eşit’ hali varlığını hep koruyacak’ Diye yazdı.

 

Kimler Daha Eşit…!

 

Nedim Şener okuyan bilir , George Orwell’in meşhur ‘ Hayvan Çiftliği ‘ kitabından esinlenerek bunu söylemiş olmalı. Kitap bir çiftlikte yaşayan hayvanların bir gün bir domuz tarafından kışkırtılmasıyla beraber yaşamları pahasına ortaya koydukları özgürlük mücadelesi ve bu hakka sahip olduktan sonra da aralarında ne gibi entrikaların döndüğü anlatılmaktadır.

 

Dünyaca ünlü kitapta çiftliğin sahibine karşı ayaklanan domuz önderliğindeki hayvanlar çiftliği ele geçirirler. Daha sonra hayvanlar bir yasalar dizisi çıkartırlar. Ve o ünlü cümle kitapta yerini alır ‘ Tüm hayvanlar eşittir ama domuzlar daha eşittir…’

 

Hakkında daha iddianame bile olmadan yıllarca içeride tutulan gazeteciler , askerler ve aydınlar…

 

Ancak Alman Mahkemeleri’nin ‘ Yüzyılın Soygunu ‘ adını verdikleri Deniz Feneri sanıkları yaklaşık 150 milletvekilli 5 bakanın da ziyaretleriyle!  dışarıya çıktılar.

 

Nedim Şener ‘Mümtaz İdil ve İklim Ayfer Kaleli TCK 314/2 yani “Silahlı Terör Örgütü Üyesi” olmakla suçlanıyorlar.’  Diye yazıyor mektubun devamında.

 

Mümtaz ağabeyle içeride geçirdiği 2 günün hemen sonrasında tanıştık , oturduk ,sohbet ettik. Kendine has giyimi ve şapkasıyla sigara içerken hasta elleri titriyordu ama korkudan felan değil , hastaydı…

 

İşi gücü kitap okumak , gazetecilik yapmak ve  kitap çıkartmak olan Mümtaz İdil’in ‘ Silahlı Örgüt Kurmak’la’ suçlanışı oldukça şaşırtıcıydı!

 

Ne zamandan beri kalemler silah , kitaplar örgüt olmuştu?!

 

 

George Orwell’in Hayvan Çiftliği kitabını yeniden okumakta yarar var…

 

Seyit Tosun

 

NEDİM ŞENERİN MEKTUBU’NUN TAMAMI

 

Deniz Feneri e.V soruşturmasındaki tahliyeler hukuk ve adalet konusunda yeni bir tartışma açtı. Genellikle olayları kendi vicdanında tartarak konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Deniz Feneri’ndeki tahliyeler diğer davalara da örnek olsun” dedi. Yani çok önemli bir kavrama “eşitlik” kavramına dikkat çekti.

 

Sayın Arınç her ne kadar temennisini dile getirse de hiçbir zaman kendimi Deniz Feneri soruşturması sanıkları kadar “eşit” görmedim. Zahid Akman ve diğerleri bizim gibi gazetecilerden hep “daha eşitti.”

 

Bildiğimiz ve görünen o ki onların bu “daha eşit” hali varlığını hep koruyacak. Bize düşen haddimizi bilmektir. Tamam Akman ve Deniz Feneri sanıklarıyla “eşit” olmayalım ama insan yargılandığı davanın iddianamesindeki diğer sanıklarla eşit olmak istiyor doğrusu.

 

Oda TV iddianamesinde iki tutuksuz sanık var: Mümtaz İdil ve İklim Ayfer Kaleli.

 

3 Mart tarihinde gözaltına alınıp savcılık sorgusunun ardından 5 Mart 2011 tarihinde serbest bırakıldılar. Diğer Oda TV çalışanları ile ben ve Ahmet Şık’ta aynı dönemde gözaltına alındık ama tutuklanıp önce Metris’e sonra Silivri’ye gönderildik. Neredeyse sekiz ay soruşturmanın bitmesini, iddianamenin çıkmasını bekledik. Sonunda iddianame çıktı bir de ne göreyim; Mümtaz İdil ve İklim Ayfer Kaleli TCK 314/2 yani “Silahlı Terör Örgütü Üyesi” olmakla suçlanıyorlar. Gerçekten şaşırtıcıydı. Savcılık sorgusunun ardından mahkemeye bile çıkartılmayan insanlar örgüt üyesi diye sanık yapılmıştı.

 

Ben ve Ahmet Şık’ta “örgüt üyesi” diye tutuklandık. Ancak iddianame geldiğinde gördük ki suçlama TCK 314/2 değil, TCK 220/7 yani “örgüte üye olmamakla birlikte yardım ve yataklık etmek.”

 

Oda TV çalışanı Mümtaz İdil’in ve Kaleli’nin hukuki durumu ile tutuklu olan Oda TV çalışanlarının durumu arasında da hemen hemen hiç fark yok.

 

Yani Doğan Yurdakul da TCK 314/2’den suçlanıyor. Mümtaz İdil de, İklim Kaleli de 314/2 ile suçlanıyor… Sait Çakır ve Coşkun Musluk da…

 

Bana ve Ahmet Şık’a (tabii Hanefi Avcı ve Kaşif Kozinoğlu’na) yöneltilen suçlama ise TCK 220/7 yani “örgüte yardım.”

 

Bu durumda elbette İdil ve Kaleli de tutuklanmalıydı dile düşünmüyorum, bu zalimlik olur. Ama diğer 314/2’den yargılanacak olanların canı yok mu?

 

Ben ve Şık 220/7’den yani daha hafif bir suçlama ile hakim karşısına çıkmayı bekliyoruz. Hem de sekiz aydır. Mahkemeye çıkmamıza daha da bir ay var önümüzde.

 

Ama mahkemeler iddianame çıkmış olmasına, deliller toplanmış olmasına rağmen halen “Atılı suçun vasıf ve mahiyeti, delil durumu, kaçma şüphesi ve delilleri karartma İHTİMALİ” gerekçesiyle tahliye taleplerini reddediyor.

 

“Tam sekiz aydır Mümtaz İdil ve İklim Ayfer Kaleli delil karartmadı, kaçmadı biz mi delil karartacak ve kaçacaktık?” diye soruyorum şimdi.

 

O yüzden Deniz Feneri sanıkları kadar değil, kendi yargılanacağımız davanın sanıkları kadar “eşitlik” yeter bana diyorum.”