Dokunan yanar mı?

Dokunan yanar mı?
10 Şubat 2012 12:27

Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen İpek Grubu’nun sahibi olduğu Bugün Gazetesi, gerek attığı manşetleri ile gerekse köşe yazarlarının Hakan Fidan olayıyla ilgili yorumlarıyla açıktan açığa MİT Başkanı Hakan Fidan’ı eleştiriyorlar…Adem Yavuzarsalan da Bguün’ün en etkili yazarlarından biri oalrak bu kervana katıldı:

Açıkçası estirilen havayı anlayabilmek mümkün değil.

Çünkü sürmekte olan bir soruşturma kapsamında MİT’çilerin ifadeye çağrılması daha çok kişisel olarak değerlendiriliyor.

Hatta akla ziyan yorumlarla işi Başbakan’a kadar götürenler bile çıkıyor. Tamam MİT müsteşarının ifadeye çağrılması önemlidir ama sonuçta süren soruşturmanın bir şekilde bitirilmesi de lazım.

Şöyle ki; MİT’çiler Oslo görüşmeleri özelinde çağrılmamışlar.

KCK operasyonları sırasında ele geçen dokümanlar, sanık ifadeleri ve Öcalan’ın el yazması mektupları üzerine gelişen bir durum var.

Çünkü BDP il başkanlığında ele geçen CD’lerde ‘suç unsuru’ oluşturacak bulguların varlığı artık sır değil. Ayrıca Öcalan’ın el yazısı ile yazdığı talimatların gizlice İmralı’dan çıkartılarak örgüt yönetimine ulaştırıldığı iddiası var.

Tabii o talimatlar sonrası şehit olan Mehmetçikler ve siviller de işin başka bir boyutu.

Yine ele geçen dokümanlara göre MİT’in PKK’nın saldırı ve eylem planlarını bildiği halde ilgili kurumları uyarmadığı bilgisi de var. Kaldı ki sanıkların hatırı sayılır bir kısmı ‘MİT için çalıştığını’ da ifadelerinde belirtti.

Bu durumda savcılığın soruşturmayı tamamlayabilmesi için MİT’çilerle konuşmak istemesi doğal.

Ancak bunun üslubunun nasıl olacağı iki kurum arasında belirlense daha şık olurdu. Bu arada davetin telefonla yapılmasının da ‘sızmaması için tedbiren’ tercih edildiğini not edelim.

Kabul etmek gerekir ki gelinen nokta sağlıklı bir durum değil.

Çünkü KCK’yı soruşturan iki önemli emniyet müdürünün görevine son verilmesi söz konusu operasyonun bundan sonraki sürecini de zedeleyecektir.

Ayrıca siyaset kurumunun ‘kendisine karşı bir hareket’ olarak algılaması da ayrı bir sıkıntı.

Ama bütün bunları bir kenara koyup kitabın ortasından sormak lazım. Biz yıllardır PKK başta olmak üzere birçok terör örgütünün içindeki MİT uzantılarını konuşmuyor muyuz?

Bugüne kadar defalarca PKK-MİT ilişkisi ile ilgili itiraflar, ifadeler çıkmadı mı? Son operasyonlarda ‘istihbarat almanın ötesinde’ işler yaptığı görülen MİT’çi KCK’lılar olmadı mı?

Dahası Ergenekon’un temel tezlerinden biri değil mi ‘naylon terör örgütleri?’

Eğer kurumsal koruma refleksi ile hareket edip suça bulaşan ya da terör örgütleri ile irtibatlı olanları yargıya teslim etmeyeceksek buraya hukuk devleti denebilir mi?

O zaman Ergenekon ya da Balyoz’dan tutuklu komutanların, subayların suçu neydi?

Ya da 12 Eylül referandumu neden yapıldı ve bu halk neden yüzde 58’lik bir destek verdi? Eğer PKK gibi bir örgütün sonu gelecekse bu yolda her yere ve her kuruma dokunulabilmelidir.

Yeter ki sağlam delilleri ve hukuki dayanağı olsun.

Zahmet olmazsa takma adımı öğrenebilir miyim?

Dün öznesi yine MİT olan başka bir skandalı konuştuk.

Taraf’tan Mehmet Baransu’yu izleyen biri kadın iki MİT’çi suçüstü yakalandı.

Üzerlerinde de kayıt cihazlarıyla.

Ayrıca Taraf’ın yayın yönetmeni ve yazarları sahte isimlerle alınan mahkeme kararları ile dinlenmiş. Üstelik iki yıl boyunca.

Her iki olay nereden bakarsanız bakın esaslı bir skandal.

Normal ülkelerde basın kuruluşları ayağa kalkar, Meclis toplanır ve kararın altında imzası olan MİT bölge başkanı ya da ilgili kişiler görevden alınıp yargılanır.

Ama dediğim gibi bunlar normal ülkelerde olur.

Bizim gibi ülkelerde ise ‘MİT’çileri ve tabii generalleri de yargılanamaz hale getirecek hukuki düzenlemelerin hazırlıkları’ yapılır. Eğer o düzenleme yapılır ve TBMM’den geçirilirse yandı gülüm keten helva.

Basın özgürlüğü diye olur olmaz demeçler verenler ise sus pus.

Bir başka ilginçlik de şurada; MİT gazetecileri izlerken takma isimler uydurmuş. Yasemin Çongar Elizabeth,

Quaramaddin Fatimi Mehmet Altan, Demi ise Amberin Zaman.

Tabii insan merak ediyor:

Yazıp çizdiklerimiz, ilgilendiğimiz alanlar düşünülürse bizi de yakından izlemişlerdir.

Sahi benim kod adım ne sayın ağabeyler?..

Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen İpek Grubu’nun sahibi olduğu Bugün Gazetesi, gerek attığı manşetleri ile gerekse köşe yazarlarının Hakan Fidan olayıyla ilgili yorumlarıyla açıktan açığa MİT Başkanı Hakan Fidan’ı eleştiriyorlar…

 

Adem Yavuzarsalan da Bugün’ün en etkili yazarlarından biri olarak bu kervana katıldı:

 

İşte Yavuzarslan’ın o yazısı

 

Açıkçası estirilen havayı anlayabilmek mümkün değil.

 

Çünkü sürmekte olan bir soruşturma kapsamında MİT’çilerin ifadeye çağrılması daha çok kişisel olarak değerlendiriliyor.

 

Hatta akla ziyan yorumlarla işi Başbakan’a kadar götürenler bile çıkıyor. Tamam MİT müsteşarının ifadeye çağrılması önemlidir ama sonuçta süren soruşturmanın bir şekilde bitirilmesi de lazım.

 

Şöyle ki; MİT’çiler Oslo görüşmeleri özelinde çağrılmamışlar.

 

KCK operasyonları sırasında ele geçen dokümanlar, sanık ifadeleri ve Öcalan’ın el yazması mektupları üzerine gelişen bir durum var.

 

Çünkü BDP il başkanlığında ele geçen CD’lerde ‘suç unsuru’ oluşturacak bulguların varlığı artık sır değil. Ayrıca Öcalan’ın el yazısı ile yazdığı talimatların gizlice İmralı’dan çıkartılarak örgüt yönetimine ulaştırıldığı iddiası var.

 

Tabii o talimatlar sonrası şehit olan Mehmetçikler ve siviller de işin başka bir boyutu.

 

Yine ele geçen dokümanlara göre MİT’in PKK’nın saldırı ve eylem planlarını bildiği halde ilgili kurumları uyarmadığı bilgisi de var. Kaldı ki sanıkların hatırı sayılır bir kısmı ‘MİT için çalıştığını’ da ifadelerinde belirtti.

 

Bu durumda savcılığın soruşturmayı tamamlayabilmesi için MİT’çilerle konuşmak istemesi doğal.

 

Ancak bunun üslubunun nasıl olacağı iki kurum arasında belirlense daha şık olurdu. Bu arada davetin telefonla yapılmasının da ‘sızmaması için tedbiren’ tercih edildiğini not edelim.

 

Kabul etmek gerekir ki gelinen nokta sağlıklı bir durum değil.

 

Çünkü KCK’yı soruşturan iki önemli emniyet müdürünün görevine son verilmesi söz konusu operasyonun bundan sonraki sürecini de zedeleyecektir.

 

Ayrıca siyaset kurumunun ‘kendisine karşı bir hareket’ olarak algılaması da ayrı bir sıkıntı.

 

Ama bütün bunları bir kenara koyup kitabın ortasından sormak lazım. Biz yıllardır PKK başta olmak üzere birçok terör örgütünün içindeki MİT uzantılarını konuşmuyor muyuz?

 

Bugüne kadar defalarca PKK-MİT ilişkisi ile ilgili itiraflar, ifadeler çıkmadı mı? Son operasyonlarda ‘istihbarat almanın ötesinde’ işler yaptığı görülen MİT’çi KCK’lılar olmadı mı?

 

Dahası Ergenekon’un temel tezlerinden biri değil mi ‘naylon terör örgütleri?’

 

Eğer kurumsal koruma refleksi ile hareket edip suça bulaşan ya da terör örgütleri ile irtibatlı olanları yargıya teslim etmeyeceksek buraya hukuk devleti denebilir mi?

 

O zaman Ergenekon ya da Balyoz’dan tutuklu komutanların, subayların suçu neydi?

 

Ya da 12 Eylül referandumu neden yapıldı ve bu halk neden yüzde 58’lik bir destek verdi? Eğer PKK gibi bir örgütün sonu gelecekse bu yolda her yere ve her kuruma dokunulabilmelidir.

 

Yeter ki sağlam delilleri ve hukuki dayanağı olsun.

 

Zahmet olmazsa takma adımı öğrenebilir miyim?

 

Dün öznesi yine MİT olan başka bir skandalı konuştuk.

 

Taraf’tan Mehmet Baransu’yu izleyen biri kadın iki MİT’çi suçüstü yakalandı.

 

Üzerlerinde de kayıt cihazlarıyla.

 

Ayrıca Taraf’ın yayın yönetmeni ve yazarları sahte isimlerle alınan mahkeme kararları ile dinlenmiş. Üstelik iki yıl boyunca.

 

Her iki olay nereden bakarsanız bakın esaslı bir skandal.

 

Normal ülkelerde basın kuruluşları ayağa kalkar, Meclis toplanır ve kararın altında imzası olan MİT bölge başkanı ya da ilgili kişiler görevden alınıp yargılanır.

 

Ama dediğim gibi bunlar normal ülkelerde olur.

 

Bizim gibi ülkelerde ise ‘MİT’çileri ve tabii generalleri de yargılanamaz hale getirecek hukuki düzenlemelerin hazırlıkları’ yapılır. Eğer o düzenleme yapılır ve TBMM’den geçirilirse yandı gülüm keten helva.

 

Basın özgürlüğü diye olur olmaz demeçler verenler ise sus pus.

 

Bir başka ilginçlik de şurada; MİT gazetecileri izlerken takma isimler uydurmuş. Yasemin Çongar Elizabeth,

 

Quaramaddin Fatimi Mehmet Altan, Demi ise Amberin Zaman.

 

Tabii insan merak ediyor:

 

Yazıp çizdiklerimiz, ilgilendiğimiz alanlar düşünülürse bizi de yakından izlemişlerdir.

 

Sahi benim kod adım ne sayın ağabeyler?..