Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan’ın koruma müdürü mü?

Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan’ın koruma müdürü mü?
19 Nisan 2013 11:24

BOP Eşbaşkanı Bay Erdoğan ile değerli gazeteci yazar Sabahattin Önkibar’ın yazılarında ve televizyon izlencelerinde betimlemesiyle MHP’nin müdürü Devlet Bahçeli arasındaki söz düellosuna sakın kimse aldanmasın.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Hele MHP’nin Bursa’da yaptığı miting sırasında orada bulunan milliyetçi kitlelerin ”vur de vuralım, öl de ölelim” sözleri ile oluşan sloganlara karşı Bahçeli’nin ”onun da sırası gelecek”  yanıtına bir nazire olarak Bay Erdoğan’ın Moğolistan yolculuğu dönüşünde uçakta gazetecilere ”57.Hükümet döneminde hortumlanan katrilyonların hesabını soracağız; Bahçeli’yi Yüce Divan’a göndereceğiz” yanıtı iki kafadar arasında millete karşı çevrilen iki kişilik tiyatrodan başka bir şey değil.

Çünkü Bahçeli sadece MHP’nin müdürü değil, aynı zamanda Bay Erdoğan’ın koruma kollama müdürüdür ki bugüne kadar BOP Eşbaşkanı’nı en kritik zamanlarında düştüğü kuyudan çekip çıkarmıştır; Türk Milleti’nin aleyhine olarak.

Bunlar basit Amerikan numaralarından başka bir şey değil.
Bay Erdoğan ABD desteği ile iktidara gelmiştir.

ABD kendisine verdiği bu desteğe karşılık çıkarlarını korumak için çok önemli görevler vermiştir.
Verilen bu görevler başta Türkiye’nin ve Ortadoğu bölgesindeki tüm İslam ülkelerinin aleyhinedir.

BOP (GENİŞLETİLMİŞ BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ) ile ABD bölgede kendi çıkarlarını koruyacak şekilde 22 ülkenin sınırlarını değiştirme ve yeniden düzenleme projesidir ki burada en büyük yıkımı Türkiye yaşayacaktır.

Çünkü bu proje ile Türkiye bölünüp parçalanıyor ve güneydoğusu karpuz gibi ikiye bölünerek ayrı bir Kürdistan devleti kuruluyor.

Daha sonraki aşamada ise Kuzey Irak bölgesi ile birleşerek Büyük Kürdistan devleti kuruluyor.
İşte BOP’un Eşbaşkanları’ndan birisi de 36 defa yineleyerek ifade ettiği gibi Bay Erdoğan’ın kendisidir.

Bugün geldiğimiz kritik nokta itibariyle Bay Erdoğan, süper seri katil Öcalan ile anlaşarak AKP-PKK (adları arasında ne güzel ses uyumu var; Allah verdikçe veriyor) koalisyon fiili hükümetini kurmuş, BOP’un planları çerçevesinde ve ABD güdümünde adım adım bölünme hedefine yaklaşılıyor.

Türk tarihinde böyle bir ihanete asla rastlanılmadı.
Suriye Devlet Başkanı bile ”Erdoğan kendi çıkarları için ülkesinin çıkarlarını yabancılara satıyor” diyor.

Milletimiz yavaş yavaş uyanmaya ve Bay Erdoğan’ın Türk Milleti aleyhine kimlere hizmet ettiğinin ayırdına başlamıştır.

Bunu nereden anlıyoruz?
7 bölgede dolaşan ve çıkarlarından başka bir şeyi gözetmeyen ”ihanet şebekesi akılsızlar heyeti”ne karşı Türk Milleti’nin gösterdiği sert tepkilerden anlıyoruz ki bu durum büyüyerek devam edecektir.
Gittikleri yerlerde akılsızların yüzlerine tükürüldükçe ‘’çok şükür nisan yağmuru yağıyor’’ diyorlar adeta.

Bu durum karşısında ‘’Allah’ım sen bizi şerefimizle yaşat’’ demekten kendimizi alamıyoruz.

Şimdi okuyucu haklı olarak soracaktır ki tüm bunların Devlet Bahçeli’nin Bay Erdoğan’a yaptığı koruma müdürlüğü ile ne ilişkisi var?
Bakın şöyle bir ilişkisi var.

Ben MHP tabanını iyi bilen bir siyasetçiyim.
MHP tabanı sapına kadar milliyetçi ve çok dinamiktir.

Bunu çok iyi bilen Bay Erdoğan’ın koruma müdürü Devlet Bahçeli, BOP Eşbaşkanı’nı milliyetçi daha sonra da bunların peşine takılacak diğer kitlelerin tepkilerinden korumak için öncelikle kendi tabanının gazını alıyor ve yapılacak demokratik eylemleri önleme adına belli bir sınırda tutmaya çalışıyor ki bayağı da başarılı oluyor.

BOP’un uzatmalı çavuşu ne yapıyor?

Milliyetçi ve dinamik tabanını Amerikan tarzı çevirdiği numaralarla gazını alarak belli bir sınırda tutan görevli memur kendisinin koruma müdürü Devlet Bahçeli’yi gizlemek için sert sözlerle saldırıyor ve onun can düşmanı olduğunun algısını oluşturuyor kitlelerin beyninde.

Gizli görevi meydana çıkmasın diye davet edilmesine rağmen televizyon izlencelerine çıkmayan sadece partilerin kavga günü olan salı grup toplantılarında BOP Eşbaşkanı’na tiyatrodaki rolü gereği sert yanıt veren Devlet Bahçeli böylece tabanının haftalık gazını almış oluyor.

Ondan sonra tabanına diyor ki oturun yerinizde zamanı gelince gereğini yapacağız.
Ve böylece Türk Milleti de adım adım ölüme yaklaşıyor.

Şimdi herkese soruyorum, Koray Aydın lider olsaydı böyle bir MHP olabilir miydi?

Asla ve katiyetle olmazdı ve milliyetçi-ülkücü taban demokratik ve hukuksal tepkilerini en etkili şekilde ortaya koymak üzere şimdi meydanlardaydı.

İşte bu ABD 30,40,50 yıllık planlar hazırlıyor.

ABD gerçekleştireceği tüm projelerinin en ince detaylarına kadar planlarını hazırlıyor.
Kitleleri istediği doğrultuda yönlendirmek için toplumda karşılığı olan siyasal partilerin başlarına geçireceği adamların planlamasını bile gelecekteki projelerine karşı çıkmasın diye ona göre yapıyor.

Alparslan Türkeş’in vefatından sonra genel başkanın seçilmesi için yapılan ilk Kurultay’da Devlet Bahçeli genel başkan seçilemeyince hemen suni kavga çıkarılıp seçim sonucu iptal edilince, tüzük gereği  45 gün sonra yapılan yeni bir Kurultay’da ali cengiz oyunları ile MHP bugünkü liderine kavuştu.

İşte bu görevli lider bugün BOP Eşbaşkanı’nın küresel efendiler tarafından kendisine verilen görevini rahatlıkla yapabilmesi ve Türkiye’yi federasyonlara ayırabilmesi, akabinde de güneydoğuda bir Kürt devletinin rahatlıkla kurulabilmesi için on milyonların oluşturduğu ve çeşitli siyasal partilerin tabanlarını oluşturan milliyetçilerin demokratik tepkilerinden kendisini koruyor.

İki kişilik ”Devlet Bahçeli-Recep Tayyip Erdoğan Tiyatrosu” kıvrak oyunlar ortaya koyarak Türk Milleti’nin zekası ile alay ediyor.

ABD’nin çevirdiği küresel dolaplarla, siyasal partilerin yönetici kadrolarını dizayn edip buna dayanarak operasyonları yürüttüğünü en cahil insan bile biliyor.

ABD’nin yürüttüğü bu operasyonların temel felsefesi ‘’SOLCU KİTLEYİ SAHTE SOLCU LİDERLE, MUHAFAZAKAR KİTLEYİ ÇIKARLARI İÇİN DİNİNİ BİLE SATAN SAHTE MÜSLÜMAN LİDERLE, MİLLİYETÇİ KİTLEYİ SAHTE AJAN MİLLİYETÇİ LİDERLE YÖNLENDİRME ESASINA DAYANAN’’ paradigmalar dizisidir.

Sürü halinde yaşayan toplumlar akılları ile değil duyguları ile hareket ederler ve bir kişiyi baştan nasıl tanımışlarsa sonradan foyası meydana çıksa bile onu hep öyle algılarlar.

Bu psikolojik yöntemi çok iyi bilen ve dünyanın her tarafında ülkelerin yönetimlerini kendi çıkarlarına göre siyasal düzenlemeye tabi tutan ABD, çoğunluğu sürü halinde yaşayan toplumlarda bunu hedeften milim şaşmamacasına başarıyla uygulamaktadır.

Akılları ile duyguları arasında çelişki yaşayan sürü toplumlarda insanlar maalesef duygularının işaret ettiğini tercih etmektedirler.

İşte kurnaz, ahlaksız, hırsız ve din satıcısı politikacılar bu nedenlerle şereften yoksun bir şekilde başarılı olmaktadırlar.

Türkiye’deki bir kısım siyasal partilerin başlarına Amerikan operasyonları ile gelmiş, partilerinin ilkelerini satmış suni liderleri o partinin yönetici, delege, milletvekilleri ve tabanları sırtlarından çöp sepetlerini fırlatır gibi atmadıkları müddetçe ne o partiler ne de Türk Milleti kurtuluşa kavuşur.

Bir siyasetçi ,eğer çıkarlarına göre hareket etmiyorsa, ki bu büyük bir alçaklıktır, siyasette duygusallığa yer yoktur.
Devlet yönetimi duygusallığa dayanmaz.

Napolyon ‘’Bir devlet adamının kalbi kafasındadır’’ der ve gerçeğin ta kendisidir.
Bir devlette en büyük güç halkın gücüdür.
Siyasal partilerde ise en büyük güç kurultay ve delegelerdir.

Hainlerin yurtseverlere galebe çaldığı siyasal partiler liderlerini yenilemelidirler.

Aksi halde Türkiye elden gidiyor, vatan bölünüyor.

‘’Cesaret korkunun yokluğu değil, korkuyu yenebilmektir’’
sözü Nelson Mandela’ya aittir ve 28 yıllık hapis hayatından sonra ırk ayrımcılığının kökünü kazımış, Güney Afrika devlet başkanı olmuştur.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!