Devlet Bahçeli Tayyip Erdoğan’a olan imanını tazeledi!

Devlet Bahçeli Tayyip Erdoğan’a olan imanını tazeledi!
16 Kasım 2017 09:36

İman tazeleme İslami bir kavramdır, Allah’a ve Peygamber’e olan derin inancın ‘kalp ile tasdik, dil ile ikrar” dinsel tarifiyle yinelenerek söylenmesi ve buna kalpten onay verilmesi gerekmektedir ki, bunun orjinal adı ”tecdid-i iman”dır, yenilenmesi, tazelenmesidir.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

İşte Bahçeli Erdoğan’a ”tecdid-i iman”da bulunarak bunu kamuoyuna, seçmenine açıkça deklare etmiştir.

 

 

Siyasetle az çok ilgilenen herkesin anımsayacağı gibi en son grup toplantısında yaptığı konuşmada Bahçeli ”Önümüzdeki siyasal süreçte bloklaşma sertleşirse CHP yanına HDP ve diğer yedeklerini alıp 16 Nisan’ın rövanşı için çalışmasına hız verirse MHP buna duyarsız ve tepkisiz kalmayacaktır.Partimiz 7 Ağustos Yenikapı ruhu ve 16 Nisan halkoylaması şuurunun gereği olarak Ak Parti ile cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini 2019’da tam manasında tesis etmek maksadıyla sonuna kadar birlikte ve yanyana mücadelesini sürdürecektir…” ifadeleriyle Erdoğan’a olan imanını yenilemiş, yine MHP’yi AKP’nin önünde siyasi olarak domaltmıştır.

 

 

Bahçeli bu talihsiz ifadelerinde adeta Erdoğan’a bir kızevi olarak yalvarıp, ”gelin bizim MHP denilen kızımızı alın bir köle gibi tepe tepe kullanın” zavallılığına ve bedbahtlığına düşmüştür ve gerçekten çok vahim bir durumdur.

 

 

Şimdi bir de gelin Bahçeli’nin yukarıda alıntıladığım Erdoğan’a yalvarma ifadelerinin satır aralarını okuyarak dünyada eşine az rastlanır bu onursuzca siyasal durumu değerlendirelim.

 

 

Bir defa bu ifadelerde Bahçeli AKP”ye yaptığı bu çağrının ve işbirliği teklifinin çok adi ve onursuzca olduğunu, tabanı tarafından tepki çekeceğini tahmin ettiği için bunun uyduruk gerekçesini açıkça söylüyor ve bahane olarak da CHP’nin HDP ile işbirliğine gimesi, aynı zamanda 16 Nisan rövanşının alınması olasılığını değerlendirmeye alıyor.

 

 

Bahçeli milletin zekası ile alay ederek 7 Ağustos ruhu ve 16 Nisan halkoylaması şuurundan bahsediyor.

 

 

Ben hemen 7 Ağustos ruhu denilen tuzruhunun-kimyada hidroklorikasitin halk dilindeki adıdır tuzruhu ve çok yakıcıdır-Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerine kazmaların vurulduğu, buldozerlerin AKP ve lideri tarafından dalış yaptığı ilk parçalama eylemidir ve maalesef bu tuzruhunu koklayan Kılıçdaroğlu’nun da ona teslimiyetiyle çok büyük payı vardır.Buna ilaveten 16 Nisan halkoylaması ile de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başta TBMM olmak üzere tüm yapıları yıkılmıştır.

 

 

Bahçeli açıkça demek istiyor ki, Erdoğan ile birlikte yıktığımız Türkiye Cumhuriyeti enkazını 2019’da yine birlikte temizleyerek cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini tam manasıyla tesis edelim.

 

 

Artık Bahçeli TBMM’ye girme ümidini tamamen yitirmiş, perişan bir vaziyette Erdoğan’a yalvarmaktadır.

 

 

Bahçeli artık perperişan zavallı bir adamdır çünkü öncelikle düşünme kapasitesini kaybetmiştir.

 

 

Düşünme, çözüm üretme kapasitesini kaybeden insan özgürlüğünü de kaybeder köle olur; köle olan insan onurunu kaybeder ve onurunu kaybeden her şeyini kaybeder.

 

 

İnsanlar makam için değil, vatanı milleti için onurluca yaşamalıdırlar ve yaşamın esas zevki de buradadır.

 

 

Bahçeli eğer Türk milleti ve vatanına karşı iyi niyetli olsaydı Erdoğan’a ağlayıp sızlayarak yalvarmaz, yapacağı erken bir kurultayla yıpranmamış bir MHP’liye genel başkanlığı bırakarak kendisi de ömür boyu onursal genel başkan olarak kalırdı.

 

 

Hem bu şekilde fıtık olduğu Meral Akşener’den intimını alarak onun İP’nin(iyi Parti) önünü kesmiş olurdu.

 

 

Şunu da yazmadan geçemeyeceğim, AKP’nin bölücülükte HDP’den hiçbir ayrımının olmadığını bilinçli yurtsever insanımız çok iyi biliyor.PKK ile çözüm süreci denilen ihanet sürecini hep birlikte anımsayalım.

 

 

Bahçeli unutmasın ki, Türkiye’yi parçalama ve Erdoğan ailesine teslim etme yönündeki çalışmalarınızın karşısına vatanın Türk evlatları olarak çözümler üreteceğiz.

 

 

Bahçeli’nin Erdoğan’a ettiği tecdid-i iman(iman tazelemesi) onu Türk milletinin yiğit bakışlarından kurtaramayacak, o da emr-i hak vaki oluncaya kadar cehennemi derin vicdan azabı içinde yaşayacaktır.

 

 

En kahredici azap ve en büyük ceza vicdan azabıdır ki, mahv-ı perişan böyle olunur!

 

 

TÜRK ASKERİNE YEDİRİLEN YEMEKLE YAPILAN BAŞKA BİR İHANET İHANET

 

 

AKP iktidara geldiğinden beri gittikçe artan dozlarla Türk askerine sürekli ihanet yapılmaktadır.

 

 

Türk subay ve generallerinin hapishanelere tıkılması, asırlık askeri okulların kapatılarak TSK’ya gerici zihniyette vasıfsız, Arapçılık eğitiminden geçmiş öğrencilerin alınması ve askeri hastanelerin sivil gerici zihniyetlere teslim edilmesi ihanetleri dışında bir ihanet bu.

 

 

Türk askeri yedikleri yemekler dolayısıyla sürekli zehirlenyior, çünkü bu yemekler artık yıllardır yemek şirketlerinin ürettiği firmalardan geliyor ki, bunun düşman askerlerinin veya PKK gibi terörist örgütlerin ellerini kollarını sallayarak bir askeri kışlamıza girmekten ve aslanlarımızı istediği gibi kolayca katletmekten ayrımı yoktur.

 

 

Bakın ben de yedek subay olarak ve bunun eğitimini görmüş biri olarak bildiğim şudur ki, her türlü saldırıya karşı TSK, makro düzeydeki alımlar dışında tüm mikro işleri kendi bünyesinde üretir ve bu nedenle askerin hastanesi sivilden ayrı olduğu gibi yemeklerini de kendi kışlasında yani yerinde yapar.

 

 

Neden böyle yapar?

 

 

Çünkü askere karşı yapılacak bir sabotaja karşı sürekli kontrolü elinde tutar.

 

 

Bu saldırılar sadece silahla olmaz kimyasal, biyolojik ve gıdalar yoluyla da yapılabilir.

 

 

Sivil hastanelere götürülen yaralı askerlerimizin PKK’lı doktor, hemşire, hastabakıcı ve diğer sağlık personeli tarafından sinsi saldırılara maruz kalması bu nedenledir.Halbuki askeri hastanelerde tedavi görse aslanlarımız her personel, medikal cihazlar, ilaçlar askeri disiplinin kontrolü altında olacağı için bu tür kalleşlleşlikle asla karşılaşmayız.

 

 

Askeri birliklere dışarıdaki yemek şirketlerinden yemek gelmesi her türlü silahlardan, ateşli silahlardan bile çok tehlikelidir çünkü bu yolla çok rahat olarak kimyasal ve biyolojik saldırıya maruz kalabilir yiğit evlatlarımız.

 

 

Şimdi sahibinin talimatıyla AKP iktidarında askerin yemekleri dışarıdan geliyor ve vatan evlatları herkesin yakından bildiği gibi toplu olarak, yüzler binler halinde zehirlenmeye maruz kalıyor.Askerin böyle toplu zehirlenmeleri Türkiye’nin tüm vilayetlerinde oluyor ama biz sadece birkaçını acı bir şekilde duyuyoruz.

 

 

Bakın birkaç ay önce sahipleri Diyarbakırlı olan ve 130 bin kişilik askeri personele yemek veren Rota yemek şirketinin dağıttığı yemeklerden Manisa’da 731 asker zehirlendi ve anımsadığım kadarıyla vatan evlatlarımızın bazısı yaşamlarını kaybett.Aynı toplu zehirlenmeler Muğla ve o havalideki bazı askeri birliklerde de oldu.Sürekli devam eden bu toplu zehirlenmeler en son olarak Samsun’da Eren Tabldot adlı şirket vasıtasıyla oldu ve maalesef yine bu şirketin ortakları arasında Rota yemek şirketinin Diyarbakırlı sahipleri bulunmaktadır.

 

 

Bu bir tesadüf mü diyerek AKP’den önce askerin yemeği nasıl hazırlanırdı sorusuna yanıt verelim.

 

 

Her askeri birlik yemeğini kendi kışlasında askeri disiplin altında yapardı.Toplu bulundurulması gereken yemek malzemeleri toplu alınırak-soğan, patates, fasulye, mercimek, nohut, et vs-depolarda, soğuk hava depolarında saklanır ve diğerleri günlük alınırdı.Bu iş bir subayın kontrolü altında sivilde mesleği aşçı olan askerler tarafından yapılırdı.Pişen yemekler askeri birliğin içindeki tüm tabur ve bölüklere güvenlik içinde götürülür ve o gün kışladaki nöbetçi subayı tarafından o birliğin en üst komutanına askere dağıtılan yemeklerin çeşitleri, kalitesi, kalorisi, kaç kişilik yemek hazırlandığı konusunda askerce tekmil verilirdi ve o yemekler anında o komutan tarafından yenmek suretiyle teste tabi tutulurdu.Askerde nöbetçi subayı olduğum günlerde yaptığım rutin işlerdendi bu iş ve çok önemliydi.

 

 

İbret olması için daha ilerisini anlatayım, 1990 senesinde teğmen olarak Kars ilimizde ihtiyat askerliği yaptım ve bu vesileyle Türkiye ile Ermenistan arasındaki askeri hudut karakollarını incelemeye gittik üst bir komutan nezaretinde.Bu karakollarda bile yemekler daha iç bölgelerde bulunan hudut taburlarında bizzat askerler tarafından pişirilen yemekler her öğünde geliyordu.Ama çok ilginç bir şey anlatacığım.O da, hudutlarımız 20-25 vatan evladının koruduğu kuş uçmaz kervan geçmez her bir karakolda mini fırınlarında ekmek yapıldığını ve yemeklerini bile kendilerinin pişirdiklerine tanıklık ettik.Daha iginçini belirteceğim, bu karakollarda et gereksinimlerini karşılamak üzere koyun yetiştirildiğin ve bunun içinde bir askerimizin görevlendirildiğine de tanık olduk.Diğer aslan parçaları da toplarının tüfeklerinin başında eller tetikte, gözler hedefte vatanımızı koruyorlardı.

 

 

Ayrıca tüm askeri birliklerde birliğin büyüklüğüne göre askerlerin bilhassa yiyecek için alışveriş yaptığı bir veya birden fazla askeri kantinler olurdu, bu kantinleri çalıştıranlar askerdi; sorumluları ise kantin subaylarıydı.Öyle ki, bugünün RTE’si askerde yedek subay olarak kantin subaylığı yapmıştır ve bunun önemini de çok iyi bilmektedir, çünkü askerin zehirlenme veya çeşitli biyolojik saldırısına karşı güvenlik her şeyin üstünde olurdu.

 

 

Neden bunları anlattım?

 

 

Çündü Türk ulusunun ulu hakanı Metehan’ın 2200 küsur sene önce kurduğu Türk ordusu engin tarihsel deneyimi ile bütün tehlike olasılıklarını değerlendiriyor ve en ince ayrıntısına kadar çelik bariyerlerle önlemini alıyordu.

 

 

AKP ihaneti ise Türk ordusunu, yaptığı uygulamalarla korkunç bir şekilde açık saldırı alanı haline getirdi.

 

 

İşte bu ihanetin en açık uygulamalarından biri askerimize dışardan yemek getirilmesidir.

 

 

Çünkü, yandaşların zehir zıkkım para kazanması uğruna Türk askerinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.

 

 

Askerimizin hiç ara vermeden toplu olarak zehirlenmelerine karşın, yemeklerin yandaş şirketler yoluyla karşılanması acaba sadece ihanetle ifade edilebilir mi?

 

 

Kuraldır, olumsuz sürgit devam eden bir şey hala daha değiştirilmiyorsa bu sadece ihanetle ifade edilemez, çok daha vahim bir durum olduğu kabul edilir.

 

 

Ya Türk ordusunun güvenlik geleneği olan yemeklerin kışlada yapılması uygulamasına dönülür, ya da PKK veya düşman bir örgütün saldırısına çok açık hale gelir ki, PKK’ya da gerek kalmaz artık.

 

 

Ey Türk Ulusu!AKP’nin Türk askerine yaptığı bu ihanet muamelesinden bakış açısını çok iyi anlayın.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!