Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın çatışmasını dert edinen Çiçek'in ah şu sözleri

Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın çatışmasını dert edinen Çiçek'in ah şu sözleri
1 Kasım 2012 09:21

Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'nın “Bu sistemle çatışırlar” başlıklı yazısını (31 Ekim 2012 Çarşamba) okuyorum…


Baki KARAKOL H&H YORUM

Küçükkaya, 29 Ekim 2012 Pazartesi akşamı Çankaya Köşkü'nde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün verdiği “Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu”nda, Kamutay (Meclis) Başkanı Cemil Çiçek'le gerçekleştirdiği söyleşiyi aktarıyor.
 
Çiçek'in sözlerini okudukça, şaşıp kalıyorum!.. Okuduğunuzda, siz de şaşıp kalacaksınız, “Bu sözleri nasıl söyler?!” diyeceksiniz.  
 
Bunlar… Söylerler!..
….
 
Çiçek'ten duyduklarına ilk şaşıran da Küçükkaya'nın kendisidir. Küçükkaya şaşkınlığını, “Bu çarpıcı eleştiriler…”, “Asıl çarpıcı yorum ise…”, “Düşünsenize…” ve “Şu ilginç…” sözcükleriyle dile getiriyor.
….
 
Gecenin ilerleyen saatlerine kadar, Küçükkaya'nın yazısında yer alan sözlerine, hadi “yalanlama” demeyeyim, “düzeltme” göndermeyen Çiçek, “yazılanları doğrulamış, sözlerinin arkasında durmuş” demektir. Bu durumda… Okuduğumda beni şaşırtan Çiçek'in sözleri üzerinde “irdeleme” yapmamda sorun, sakınca yok…
….
 
Küçükkaya'nın yazısında “Türk siyasetinin tecrübeli ismi…” dediği Kamutay Başkanı Cemil Çiçek, “ısrarlı” olduğu “yeni Anayasa” konusunda “Hepimiz geçiciyiz. Ben de geldim, gidiyorum. Bu hizmeti ülkeye yapalım. Gelen ağam giden paşam demek yerine hamallığa soyundum. Yapalım bu işi. Seçim senesine kalırsa başaramayız. Önümüzde tek bir yıl kaldı. Temel hakları bitirelim artık. Vatandaşlık gibi konularda uzlaşamıyor muyuz? Bırakalım onları. Uzlaştıklarımızı yazalım. Olmayanları gerekirse kanunla düzenleyelim. Vatandaşlık tanımını da kanunla yapabiliriz” diyor.
 
Oysa… “Sivil Anayasa” diye de adlandırılan “Yeni Anayasa”nın hazırlanış biçimi, hazırlanmasındaki amaç, baştan sona “sakınca”lar içeriyor!.. Çiçek bilmezden, görmezden, duymazdan geliyor!.. Neden ve ne için?!. Onu da… Bilen, bilir!..
….
 
Küçükkaya'nın değimiyle, Çiçek, “şu çarpıcı eleştiri”de bulunuyor:
 
“Mevcut sisteme parlamenter demokrasi diyorlar. Öyle mi? Şu anda parlamento doğru dürüst işliyor mu? Siyaset üretimi hakkıyla yapılabiliyor mu? Ne idüğü belirsiz bir sistem. Melez bir yapı. Muhalefet muhalefet yapabiliyor mu burada?”
 
Çarpıcı ve şaşırtıcı değil mi?! Ve… Bir ülkenin Kamutay Başkanı, böyle sözler eder mi?! Etmez! Edemez! Etmemeli!
 
Kamutay Başkanı Çiçek, ülkesinin demokratik parlamenter sistemini “Mevcut sisteme parlamenter demokrasi diyorlar” tümcesiyle nasıl “alaya” alır?! Nasıl “Ne idüğü belirsiz bir sistem” der?!. “Kamutay Başkanı” sıfatıyla “Şu anda parlamento doğru dürüst işliyor mu? Siyaset üretimi hakkıyla yapılabiliyor mu? Muhalefet, muhalefet yapabiliyor mu burada?” diye sormaya hak  sahibi mi?!. Hem… Ne kadar ayıp!.. Yakınacağına… Sorunun nereden, kim ve kimlerden, neden ve nasıl kaynaklandığını çıksın ulusa anlatsın, çıkıp anlatmayı görev bellesin…
 
Parlamento doğru dürüst işlemiyorsa… Siyaset üretimi hakkıyla yapılamıyorsa… Herkesten önce, “Kamutay Başkanı” olarak Cemil Çiçek'in kendi kendisini sorgulaması, özyergide (özeleştiride) bulunması gerekir!
 
Çiçek, bunu yapmıyorsa… Çok ciddi yanlışlar ve “görev ihmali” içindedir!
….
 
Kamutay Başkanı Çiçek'in, “sistemin tıkanıklığı”nı vurgulamaya çırpındığı şu sözlerine bakar mısınız?!:
 
“İşte, yerel seçimlerin öne alınması düzenlemesi geçmedi. Biliyor musunuz, ben bile çıkıp gidiyordum o gün Meclis'ten. Vekillerin çoğu zaman yasalardan doğru dürüst haberi olmuyor. Mevcut sistem maalesef işlemiyor.”
 
Allah aşkına… “… ben bile çıkıp gidiyordum o gün Meclis'ten. Vekillerin çoğu zaman yasalardan doğru dürüst haberi olmuyor. Mevcut sistem maalesef işlemiyor” demek, ne demek?!. Kamutay Başkanı, başkanı olduğu Kamutay'ı nasıl terk eder gider?!. Vekillerin çoğu zaman yasalardan doğru dürüst habersiz olmalarına duyarsız, tepkisiz kalır?!. “Mevcut sistem maalesef işlemiyor” der, demekle yetinir?!.
 
Mevcut sistemin çalışmaması için elden gelen yapılacak!.. Belki de, yapanlardan biri olacak!.. Sonra da çıkıp “Mevcut sistem maalesef işlemiyor” diyecek!.. Ne kadar ayıp!.. Adama, “Siz orada korkuluk musunuz?” diye sormazlar mı?!.
 
Korkuluklar ki… Bunlar oluyor!..
….
 
Çiçek'in, 2014'de ilk defa Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçimine ilişkin şu “öngörüsü” ise çok daha çarpıcı ve şaşırtıcı:
 
“Muhalefet şikâyet ediyor değil mi? Bu sistem devam ederse yarın Cumhurbaşkanı ile Başbakan çatışır. Siyasal gündemi tamamen bu gerginlik kaplar. Muhalefet siyaset yapacak alan yine bulamaz. Düşünün, Cumhurbaşkanı gelmiş yüzde 50'den fazla oyla. Halk seçmiş. İktidar yüzde 35-40 oyla işbaşına gelmiş. Kritik konularda karşı karşıya kalmazlar mı?”
 
Kalırlar!..
 
Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın çatışmasını kendine dert edinen Kamutay Başkanı Cemil Çiçek, dert edindiği durumu, demokratik parlamenter sistemin özüyle örtüşmeyen “Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi”ni halkoyuna sunanın ve kabul ettirenin AKP ve AKP hükümeti olduğunu unutuyor mu?!
 
Çiçek, Atatürk Türkiyesi'nde, Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesinin ve “Başkanlık” ya da “yarı başkanlık” sistemlerinin “bölünmeyi”, “parçalanmayı” getireceğinden de mi habersiz?!.  
 
Gerçekten habersizse… Çok yazık!..
 
Etnik yapının çokluğundan ötürü, Türkiye için en uygun olan, Türkiye'nin birlik, beraberliğini, bütünlüğünü sağlayan “demokratik parlamenter sistem”den… Türkiye'nin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü bozacak, Türkiye'yi parçalanmaya götürecek “başkanlık” veya “yarı başkanlık” sistemlerinden biri için vazgeçmeye değer mi?!. Değmez!..
….
 
“Değer” diyenlerin başında gelenlerden olduğu gözlenen Kamutay Başkanı Cemil Çiçek'e, giderayak, ulus için “doğru olan”ı yapmasını önermek isterim. “Doğru olan” da… Ulusla, gerçekleri olduğu gibi paylaşmaktır… Ulus yanında yer almaktır… Ulustan yana düşünmek, davranmak, hareket etmektir…
 
Çiçek, bunu yapar mı, bilemem. Ama… Yapmasının, kendisinin ve ulusun yararına olacağını “içtenlik”le söyleyebilirim. Gerisi, Çiçek'e kalmış… Çiçek varsın “doğru olan kararı” versin…     
 
[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?