Çözüm süreci değil 'Milleti Aldatmanın' açılımı

Çözüm süreci değil 'Milleti Aldatmanın' açılımı
7 Mayıs 2013 15:30

Yurt Partisi Genel Başkanı ve eski İçişleri Bakanı Saadettin Tantan , H&H ‘ye konuk oldu ve gazeteci- yazar Nuriye Atabey’in gündeme ilişkin sorularına içtenlikle yanıt verdi.


H&H RÖPORTAJ


Nuriye ATABEY:
Sayın Tantan, biliyorsunuz ülke olarak adına “çözüm süreci” dediğimiz bir sürece girdik.Ama ben öncelikle size bu sürece nasıl geldiğimiz hakkında soru sormak istiyorum.Sizce çözümsüzlüğün altında ne yatıyor?

Sadettin Tantan: Çözümsüzlüğün altında tutsaklık ve bağımlılık var.İçte ve dışta ekonomik bağımlılık,güç dengelerinin ABD güdümünde olması,Ortadoğu’da olup bitenler,Suriye’de yaşanan iç karışıklık ve Türkiye’nin bu politika doğrultusunda aldığı tutum ve etkisiz kalması bunların en başında geliyor. İktidar, arkasına aldığı gücü yeterince ve dozunda kullanamıyor.
Bana söyler misiniz bu ülkede 40 yıldır devam etmekte olan terör sorunu neden çözülemiyor?
Çünkü bunu çözecek olan parlamento tutsak durumda.Ve kıpırdayamıyor. Ülkenin İstihbarat Teşkilatı bu iktidar sayesinde basiretsizleştirilmiş ve PKK terör örgütüyle masaya oturur hale getirilmiştir.

Önce problemin çözümü dışarıda aranmış, bu konuda halka ve devletin kolluk güçlerine güvenilmemiştir.İktidar halka güvenmiyor çünkü kendileri dahil bu ülkedeki diğer partilerin arşivleri Türkiye’yi bu sorundan kurtarmaya engel oluyor.

Nuriye Atabey: Peki Sayın Tantan, sizce “Açılım” hükümetin iradesiyle mi başladı?

Sadettin Tantan:
Öncelikle bu sürecin adını doğru koymak gerekiyor.Ülkeyi önce çözümsüzlüğe itip ardından “ çözüm süreci “ diyerek yola çıkmak halkı kandırmaktır. Bu sürece , çözüm süreci değil “ milleti aldatmanın açılımı” demek daha doğru olur.

Terör sorununu Türkiye’ye karşı kullanan batı, tehditle PKK’nın siyasallaşmasnıı sağladı ve bizi terör örgütü ile aynı masaya oturttu. Parlamentoya halkın oylarıyla gelmiş vekiller bu oyunu bozmak için irade gösteremediler. İmralı-Kandil-AKP üçgeninde oynanan tiyatronun kurgusunu ABD ve AB’nin yaptığı gerçeği görmezden gelindi.Ne yazık ki, PKK denen şer yuvasının dağıtılması iktidarın ve vekillerinin işine gelmedi.Bunun ardında yatan sebep ise ” Acaba PKK’yı bitirirsek iktidarımız elimizden gider mi?” düşüncesi yatmaktadır .Aslında olmakta olan şudur: Terör örgütü PKK çekiliyormuş gibi yapıp yine onu kullananların hizmetinde olup, bu kez de Müslüman ülkelerde taşeronluk yapacaktır.

Şimdi bizim sormamız gereken şudur: Acaba çözüm süreci diye bize dayatılan bu süreç bir aldatmacadan mı ibarettir yoksa 40 yıldır terörle yaşamaya kimler tarafından bu derece alıştırıldık.Bunu parlamenterlerimizin sorması gerekiyor. Ama üzülerek ifade ediyorum ki Adalet ve Kalkınma partisin çözüm konusunda yapabileceği hiçbir şey yoktur.

Nuriye Atabey: Sayın Tantan, kafamı kurcalayan bir soru var. Biliyorsunuz PKK terör örgütü büyük çapta bir paraya hükmediyor.Bunların dünya çapında hükmettikleri bu para çekilmeyle birlikte kimlerin eline geçecek,kimle kontrol eder olacak?

Sadettin Tantan: Bunun açılımını ABD Hazine Bakan yardımcısı Türkiye’ye geldiğinde söylemiş ve Karayılan dahil birçok üst düzey yöneticiyi tehdit etmiş,”ABD’de paraları var,el koyarız” demişti. Bugün PKK’nın malvarlığı 60-70 milyar dolara ulaşmış vaziyette.Tabi ki bu örgütü kullanan güç parayı da kullanacak ve hükmedecek.
Ortadoğu’da haritaların değişmesi,yeni devletçiklerin kurulacak olması,tüm bunlar için neye ihtiyaç var? Paraya ihtiyaç var. Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’nin kurulmasını sağlayan parasal kaynağın büyük bir kısmı buradan sağlanmıştır.

Nuriye Atabey: Suriye’de yaşanan iç kargaşa hakkında neler söylersiniz. Sizce iktidar ve yandaşı medya bu konuda kamuoyunu yeterince bilgilendiriyor ve gerçekleri yansıtıyor mu?

Sadettin Tantan:
İktidar ve Medya, çözüm süreci yalanının da rüzgarıyla Suriye’de yaşananlar hakkında kamuoyunu bilgilendirmemiştir.Özellikle bölgede yatırım yapan İşadamları konusu ve onların yaşadığı sıkıntılar kesinlikle halka yansıtılmamaktadır.Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da İşadamlarını toplayan Nihat Ergin’e yatırımcı işadamları tarafından serzenişte bulunulmuş ve orada fabrika yaptıklarını,istihdam sağladıklarını ama fabrikaların muhaliflerce ele geçirildiğini,parasal kaynaklarını el konulduğunu belirtmişlerdir. Bu yerel basına yansıyor belki ama genel basına yansımıyor. Ama ne yazık ki Türk kamuoyu bu durumdan haberdar edilmemiştir.

Ayrıca Suriye’deki kargaşa yüzünden ülkemize gelen Suriyeli halkın ne kadarının gerçekten oranın vatandaşı olduğunu, ne kadarının yabancı güçler tarafından gönderilen insanlar olduğunu da İktidarın merak etmesi,araştırması ve kamuoyunu bu yönde aydınlatması gerekmektedir.

Nuriye Atabey: Sizce Suriye’de olan olaylar bir Türk-Kürt çatışmasından ziyade özellikle İsrail’in de katkısıyla Türkiye’yi bekleyen bir mezhep çatışmasından söz edilebilir mi?

Sadettin Tantan
:Bu hemen olacak bir şey değildir. Bu,on yıllara yayılacak bir şeydir. Mezhepsel çatışmaya doğru bir gidiş hemen olacak gibi görünmüyor. Bütün Afrika’da ve Asya coğrafyasına baktığımızda da bu böyle olmuştur. Bunun kullanımı Orta Doğu’da, Kafkasya’da da böyle oldu.

Nuriye Atabey:
Sayın Tantan, çözüm süreci ile birlikte bir “kimliksizleştirme”den söz etmek mümkün müdür?

Sadettin Tantan:Bir Yurt Partisi’ni neden kurduk? Bu gidişe bir “dur” demek için.Aslında muhalefet partilerinden bunu bekledik. Bir şeyler yapsın dedik. Ama onlar sürekli kan kaybetti ve halka liderlik yapamadı. Milliyetçilik üzerine sanal bir şişirme var ama bunun tabanı yok. Zaten tabanları da güvenmiyor onlara. Bir halk hareketine ihtiyaç var.Bu konuda Bir Türk devrimine ihtiyaç var.

Özellikle Türkiye Büyük Millet meclis’in PKK ile masaya oturtulması bu milletin şerefini ve haysiyetini incitmiştir. Bu millet ve devlet olma vasfının çöküşü demektir.Bu çok büyük bir hakarettir millete karşı. Yedi düvele karşı savaşmış bir milletin torunları olarak yine yedi düvelin kullandığı PKK suç örgütünün önünde diz çökmüştür. Ve bu diz çöktürülmeyi de helalleşme adı altında millete yutturulmaya çalışılmıştır.

Nuriye Atabey:Sayın Tantan,çözüm süreci ile birlikte devletin ve özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kürtçe konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Diyanet’in Kürtçe vaaz ve hatta sâlâ okutması bir İslami ayrıştırmaya doğru gidişimiz kanıtı sayılabilir mi?

Sadettin Tantan: Diyanet İşleri Başkanlı’ğı tarihte hiç yapılmayan ,hatta Osmanlı İmparatorluğu döneminde dahi başvurulmayan bir şey yapmış ve Kürtçe vaaz vermiş hatta sâlâ okutmuştur. Bu,İslam aleminde tam bir ayrıştırma projesidir. Ve çok yanlıştır.

Akademisyenlerden aldığım bilgiye göre Osmanlı döneminde Türkçe anlamayan vatandaşlara Kur’an-ı Kerim Kendi dillerinde açıklanmış ama bütün bunlar hep gözden uzak tutulmuştur.
Bugün meseleye baktığımızda “Devletin resmi dili Türkçedir” ve devletin bakanları ve milletvekilleri suç işlemektedir.Anayasa’da mevzuatlarımız Türkçe’nin dışında dil kullanılmasını yasaklıyor. Diyanet İşleri başkanı dahil herkes suç işliyor.Buna karşılık Cumhuriyet Savcıları etkin bir şekilde ortaya çıkamıyor.Çünkü bütün kamu kuruluşları siyasetin tehdidi ve egemenliği altında.

Nuriye Atabey:
Çözüm süreci ile birlikte ekonomi sizce nasıl şekillenecek? Mesela halkın alım gücü artacak mı? İktidar Türk halkını yoksullaştırdı mı?

Sadettin Tantan:
Maalesef devlet yani iktidarın ta kendisi halkı yoksullaştırmakla kalmadı aynı zamanda PKK terör örgütünün zenginleşmesine de göz yumdu.Sadece örgüt değil cemaatler de zenginleşti. OECD ülkelerinin baskısı ve zorlamasıyla “kara para ve terör örgütü finansmanı” ile ilgili yasa daha yeni çıkarıldı.

Türkiye’nin yıllarca bir ekonomi politikası olmadı. Yıllarca % 5 büyüyerek bugünlere geldi. Şimdi siz en az % 8 büyüyemezseniz Milli Geliriniz o kadar da yüksek değil demektir.Gösterilen gelir balon gelirdir.Günümüzde Türkiye’nin bütün ekonomik birimleri adeta yabancılaştırıldı. Büyük şirketlerin hepsi yabancıların ortaklığına,onların hakimiyetine sunuldu.Böyle olunca Türkiye mali ve ekonomik anlamda bağımlı hale geldi.Tabi bu bağımlılık siyasi bağımlılığı da beraberinde getirdi.

Nuriye Atabey:Sayın Tantan, Yurt Partisi olarak yerel seçimlere gireceksiniz bildiğim kadarıyla. Kamuoyunda seçimlere CHP ile birlikte gireceğiniz ve hatta Ankara Büyükşehir belediye Başkanlığı için aday olacağınız söylentileri dolaşıyor.Buna ne dersiniz? Ayrıca Türkiye’nin geleceği için siyasi partilerin üzerine düşenlerle ilgili ne dersiniz?

Sadettin Tantan: (gülüşmeler).Bilmem öyle mi diyorlar? Benim hiç haberim yok doğrusu.
Türkiye’nin geleceği konusunda partilere çok fazla iş düşmektedir.Burada ben derim ki, CHP ve MHP’ye büyük görevler düşüyor. Açsınlar kapılarını ve halkla birleşsinler.İki parti bir araya gelsin ve halkı kucaklasın.

Halka da burada görev düşüyor. Partilerine ve milletvekillerine baskı yapmalılar.Parlamento şu an siyasi irade yüzünden tutsak ve kıpırdayamaz durumdadır.Bugün akıllı ve cesur olmak zamanı.Hukuk zemininden kesinlikle sapmamanın gerektiği bir dönemdeyiz.Mevcut siyasi iktidar “hukuk” adı altında hukuksuzluk yapsa da şunu unutmamalıdır ki, iktidarın arşivi varsa halkın da bir arşivi vardır ve bu arşiv hiçbir zaman yok olmayacaktır.

Beni çağırdığınız ve halkımla bütünleşme fırsatı tanıdığınız için partim ve şahsım adına teşekkür ederim.