Çiftçi-Sen’den ‘Çay Kanunu’ tepkisi!

Çiftçi-Sen’den ‘Çay Kanunu’ tepkisi!
25 Haziran 2022 10:09

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin en önemli geçim kaynağı olan çay sektörüne ilişkin üreticilerin uzun süredir beklediği ‘Çay Kanunu’nda Değişiklik’ öngören yasa teklifi TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Ancak üreticiler yine hayal kırıklığına uğradı.

 

Fotoğraf: henribergius / Wikipedia

 

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Rize Milletvekili Hayati Yazıcı’nın ilk imzacısı olduğu 15 maddelik kanun teklifiyle çay tarımı, yaş çay yaprağı satışı, kuru çay üretimi ve satışına dair usul, esas ve yükümlülükler düzenleniyor.

Kanun teklifinin tepki çeken maddelerinden birisi yaş çay alım fiyatının tespit ve açıklanmasının Ulusal Çay Konseyi’ne bırakılması. 2008 yılında kurulan Ulusal Çay Konseyi çay konusuyla ilgilenen ticari, sanayi ve meslek kuruluşları, araştırma kuruluşları ve devletin ilgili kurum ve birimlerini de kapsayan geniş bir üye yelpazesine sahip. Tüzüğüne göre yönetim, alt gruplardan ikişer temsilci, ÇAYKUR’dan iki temsilci ve ilgili bakanlıktan bir temsilci olmak üzere 9 kişiden oluşuyor.

 

 

Söz konusu kanun teklifine bir tepki de Çiftçiler Sendikası ÇİFTÇİ-SEN’den geldi.

 

 

ÇİFTÇİ-SEN’den yapılan açıklamada “Çay Üretimini Şirketlerin Kontrolüne Veren Çay Yasası Geri Çekilsin” denilerek şunlar kaydedildi:

 

 

İktidarın tarımla ilgili her kararı çiftçileri üretemez duruma düşürürken şirketlerin önünü açıyor.

 
2018 yılı Ocak ayında Cargill’in hazırladığı raporla AKP iktidarı şeker fabrikalarını yok pahasına özelleştirdi. Çiftçiler şeker pancarı üretiminden giderek vazgeçmeye başladı veya sözleşmelerle şirketlere bağlandı. Şeker fiyatları yükselirken şirketlerin kârları arttı, marketlerde şeker kuyrukları oluştu, Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 400 bin ton şekerin gümrüksüz ithalatı için düğmeye basıldı. Çiftçiler ve tüketiciler kaybederken kazanan şirketler oldu.
20 Haziran 2022 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan, 15 maddeden oluşan, Çay Kanun Teklifi yasalaşırsa şekerde yaşananların daha ağırı bu kez çay üretimi ve tüketiminde yaşanacaktır.

 

 
Yasa tasarısının Genel Gerekçesinde: “Kuru çay üretiminde dünyada altıncı sırada bulunan ülkemiz, kuru çay ihracatında oldukça düşük bir paya sahiptir. Kişi başı çay tüketimi ölçütüne göre ise ülkemiz dünyada ilk sırada yer almaktadır” diyerek Türkiye’de üretilen çayın tamamına yakınının yurt içi piyasasında tüketildiği ifade edilmişken, maddeler incelendiğinde ise amacın çay üreticilerini ve tüketicilerini korumaya dönük olmadığı, şirketlerin denetiminde ihracatı arttırmaya yönelik olduğu görülmektedir.

 
Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ana geçim kaynağı olan çay tarımı 201 bin üretici tarafından yapılmaktadır, ÇAYKUR ve özel çay fabrikalarında çalışan işçilerle bu sayı daha da artmaktadır. Çay; üretimi ve tüketimi açısından Anadolu halkının vazgeçilmezidir. Yasa Tasarısı’nda “ çay tarımının küçük aile tarımı olduğu, üreticilerin %80’inin sahip olduğu çay bahçesinin arazi büyüklüğünün 5 dekar ve altında olduğu, bu üreticilerin sahip olduğu arazinin toplam çay alan-larının %56’sını oluşturduğu” belirtilmiş ve bu durum engel olarak görülerek “Uluslararası çay ticaretinde daha fazla yer alabilmek, marka ürünler oluşturarak dünya piyasasında rekabet ede-bilecek bir konuma gelebilmek” asıl hedef olarak belirtilmiştir. Çayın üretimini ve pazarlanmasını şirketlerin kontrolüne vermeye yönelik bir yasa tasarısı artık meclistedir. Yasallaşırsa, “Tütün Yasası”nda, “Şeker Yasası”nda, Tekel’in, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde olduğu gibi sadece Doğu Karadeniz halkının değil, çaya düşkün bütün Anadolu halkının yaşamını olumsuz etkileyecektir.

 
Sözleşmeli Üretim köleleştirmektir.

 
Bu Çay Kanun Teklifi’nin ilk temelleri 2009 yılında atılmış, ÇAYKUR’un da bir şirket olarak yer alacağı bir çay borsası önerilmiş, şirketlerin gıda sisteminin en önemli yöntemlerinden olan, çiftçilerin çiftçilik bilgisini yok sayan, tarlalarını, üretim araçlarını, ailelerinin ve kendilerinin emek güçlerini sosyal güvencesiz bir şekilde kiralamayı amaçlayan bir sistem olan “ Sözleşmeli Üretim”i zorunlu kılma hedeflenmişti. Ancak 2009 yılındaki tepkiler bu yasanın geriye çekilmesinei sağlamıştı. Aradan geçen zamanı ve çay üreticilerinin örgütsüzlüğünü fırsat bilen AKP iktidarı hazırladığı yasa tasarısı ile yeniden çay üretiminde “Sözleşmeli Üretim”i zorunlu kılma hamlesi yapmaktadır. Teklifin 5’inci maddesi açıkça “Çay üreticileri borsada yer alan bir firma ile sözleşme yapacak, yapamazsa çay satamayacak” demektedir. Yani çok yıllık bir bitkinin üretimini ve satışını yapabilme koşulu üretici şirkete bağımlı hale gelirse mümkün kılınmaktadır. Yasaya göre üreticiler firmalarla sözleşme yapmadığı zaman çok yıllık bir bitki olan çay tarımını yapamayacak, çay bahçelerini sökmek zorunda kalacak, tarımsal üretimi bırakıp ‘ucuz ve güvencesiz işçi’ olarak çalışmak üzere göçe zorlanacaktır.
3.Madde’de de; Yenilenecek çay bahçeleri olarak ilan edilen alanların da “fiziki büyüklük, coğrafi konum ve arazi ulaşım imkânları değerlendirilerek , Bakanlık tarafından belirleneceği ve ilan edileceği hüküm altına alınmaktadır” denilerek, Bakanlığın; “çay tarım alanı” olarak belirlediği alanda olsa bile “fiziki büyüklük, coğrafi konum ve arazi ulaşım imkânları değerlendirilerek” yenileme işlemine olur vermeyebileceği, bu nedenle de çay üreticilerinin üretim yapamayacağı, bu alanlardaki çay bahçelerini sökmek zorunda kalacakları ima edilmektedir. Süreç şir-ketlerin istemine göre Bakanlığın insafına bırakılmaktadır.

 
5. Madde ile ÇAYKUR’un yaş çay alım fiyatını belirleme işlevi ortadan kaldırılmış, yaş çay alım fiyatını belirleme yetkisi 2008 yılında kurulan, sermaye gruplarını temsil eden, Ulusal Çay Konseyine verilmiştir. Ulusal Çay Konseyi Yönetim Kurulu toplamda 9 üyeden oluşmaktadır. Bu kurulda 1 bakanlık temsilcisi, 2 ÇAYKUR temsilcisi, Rize Ticaret ve Sanayi Odası, ÇAYSİAD, Rize Ticaret Borsası, Okumuş Çay ile birlikte Rize Pazar ve Güneysu Ziraat Odaları temsilcileri yer almaktadır. Ziraat Odası temsilcilerinin de çay üreticilerini temsil etmediğini, göstermelik olarak yer verildiğini düşündüğümüzde, bu madde ile kamu fiyat belirleme de tamamen devre dışı kal-mış, örgütsüz çay üreticileriyle örgütlü sermaye kuruluşları başbaşa bırakılmıştır. Böylelikle çay üreticileri yaş çayını istediği yere satabilecek bir konumdan çıkartılarak sermaye gruplarına tama-miyle bağımlı hale getirilmek istenmektedir.
Kooperatiflere “Ya Şirket gibi olun, Yada Tasfiye olun!..” deniliyor.

 
4. Madde’de “üretimi standardize etme” adı altında “izlenebilirliğin sağlanması, kontrol ve denetimlerin etkin olarak yapılabilmesi ve fason üretimin önlenmesi için çay sektöründe faaliyet gösteren işletmeler A, B ve C grubu işletmeler olarak gruplandırılarak işletmelerin yapabilecekleri faaliyetler net bir şekilde ortaya konulmuş”, yaş çay alımını sadece A ve B lisanslı firmaların sözleşmeli üretimle yapabileceği belirtilmiştir. Bu durumda HOPA ÇAY gibi ortaklarının yaş çayını işleyip satan kooperatiflerin durumunun ne olacağı belirsizdir. Çay Kanunu Teklifi’nde Çay üretici Kooperatiflerine dönük hüküm yoktur. Bu kooperatifler de ortaklarıyla sözleşmeli üretim yaparlarsa mı faaliyetlerini sürdürebileceklerdir? Bu mu dayatılmaktadır.? Şirketlerin gıda sisteminin en önemli yöntemlerinden olan sözleşmeli üretimi kabul edip uygulamadıklarında ne olacaktır? Veya şirket alternatifi olarak kurulmuş olan kooperatiflere kurulacak olan şirketlerin Çay Borsası’na katılma zorunluluğu dayatılacak mıdır? Bu yasa tasarısı birçok soruyu da beraber-inde getirmektedir. Ancak şu bir gerçek ki; bazı sermaye gruplarına imtiyazlar tanınacağı aşikardır.

 

 

 

ÇİFTÇİ-SEN olarak Diyoruz ki:

 

 

Çay Kanun Teklifi hazırlanırken şeffaf olunmamıştır. Teklifin hazırlanma sürecinde çay üreticilerinin ve tüketicilerinin görüşleri alınmamış, çay şirketlerinin istemlerine uygun davranılmıştır. Bu nedenle de bütün maddeler sermayeyi koruyan çay üreticilerini şirketlerin eline korumasız teslim eden, dünya çay tüketiminde birinci sırada yer alan halkının çaya erişim hakkını korumayan bir yasadır.

 
Gıda Egemenliği halkların kendi kültürüne uygun gıdayı üretme ve tüketme hakkının ol-masının yanısıra, halkların; devletlerin tarım politikalarının oluşumunda, neyin, nasıl üretileceğini ve tüketileceğini belirlemede, karar verme hakkıdır da. Ekonomik, sosyal, kültürel problemler yaşanmaması ve çay üretiminin devam edebilmesi için çay üreticileri ve tüketiciler dahil edilerek demokratik katılımcı bir çay yasası hazırlanmalıdır.

 
Çay tarımının başlaması ve sanayisinin kurulmasıyla birlikte gelir kaynağı sınırlı olan Doğu Karadeniz Bölgesinin kaderi değişmiş, var olan sosyal ilişkilerin ve iş bölümünün değişmesine yol açmış, bölgede yaşanan işsizlik, göç ve ekonomik sorunlar çözüme ulaşmıştır. Bu yasa tasarısı ise bu süreci tersine çevirmek hedeflenmektedir, derhal geri çekilmelidir.

 
Gelin şirketlerin önünü açan “Çay Kanun Teklifi”ne karşı mücadeleyi büyütelim. Gelin “Sözleşmeli Üretime” karşı mücadele edelim. Uygulanacak Tarım Politikalarında Söz ve Karar Sahibi olalım.

 

 

Çay Kanun Teklifi derhal geri çekilsin!

Köylü Hakları Hemen Şimdi,

Gıda Egemenliği Hemen Şimdi!
Toprak, Onur, Yaşam!