CHP’de isimler değil, ruh üzerinden kapsama

CHP’de isimler değil, ruh üzerinden kapsama
30 Temmuz 2013 17:29

Başlık biraz karışık oldu ama hemen anlatacağım zaten.

Safile USUL H&H YORUM

Öncelikle, isimler üzerinden değil derken tabii ki, yerel seçim adaylarını filan kastetmiyorum.

Şu anda zaten adaylar kapsamında hep isimler duyacağız ve bu isimler etrafında konuşulacak.

Hatta mesela bugün ben de şunu düşündüm, CHP’nin adayı olacağı söylenen Yalçın Karatepe aday olur da, Ankara’yı alırsa sevinçten hangi hale geleceğimi şu anda kestiremem.

Ayrıca da düşünsenize Melih Gökçek gibi birinden sonra, Ankara nasıl bir elden nasıl bir ele geçmiş olu; tarih olur bu, tarih!

Ama benim bu yazıdaki konum bu değil, başka bir şey.

Daha önce de söylemiştim, Türkiye çok büyük devinimler geçirmekte olan bir ülke olduğu için siyasi alanı halen nispeten bakir denebilir.

Şöyle ki…

Mesela Gezi Parkı olayının ilk gününü hatırlarsak, o gün böyle bir insan seli oldu, aniden böyle, kendiliğinden yola dökülen insanlar, acaip bir gündü, acaip bir gündü o gün.

İşte o hareketteki enerji henüz siyasi parti yapılarına eklemlenmedi.

Hatta Gezi Parkı olayında aktif olan sivil toplumcular böyle biraz CHP’ye de mesafeli duruyor gibi ama artık tek başlarına da çok fazla bir mesafe alamıyor olabilirler.

Çünkü o ilk hareket spontane idi ve muhteşem büyük bir sonuç yarattı, ancak bu tür toplumsal hareketler eğer iyi bir işlerliğe sahip siyasi yapılara akmazsa işleri zorlaşıyor sonradan.

Fakat şu soruyu sorduğumuzda…

Yani, Gezi Parkı katılımcıları veya modern Türkiye’nin kişilikli ama yumuşak, ilkeli ama az kavgacı vs. insanlarına hitap edecek bir yapı var mı CHP içinde?

Gördüğüm kadarıyla şu var, artık herkes, hangi teşkilat, yönetim vs. düzeyinde olursa olsun, öncelere nazaran çok daha iyi bir nitelik arz ediyor.

Ki, yine gördüğüm kadarıyla örgüt yapılarında da demokrasi, liyakat ve kalite talebi çok yüksek.

Mesela liyakat eskisinden daha önemli ve geçerli vs.

Ancak yine gördüğüm kadarıyla ve de mesela Halkın Habercisi’nde zaman zaman okuduğum haber ve yazılardan anladığım üzere (Engin’in yazıları mesela) örgüt yapılarında halen oldukça güçlü kişisel husumet, kör rekabet, birbirini engelleme, bloke etmeye çalışma, dostane değil, hasmane davranma vs. gibi olgular var.

Şimdi, şunu iyi biliyorum ki, bir sistem yapısında eğer bu tür olgular barındırıyorsa bu olguya karşı dil üzerinden çözüm üretemezsiniz.

Mesela, A şahsına deseniz ki, “B şahsı ile çatışma”, bu bir işe pek yaramaz.

Çünkü grup dinamiklerinde önemli olan insanların iç duygu dünyalarının doğal bir biçimde fırtınadan dinmiş olması gerekir.

Ve, bu durum bir zamanı, tecrübeyi, insanların tecrübe ettikleri ile yeni aşamalar yapmasını ve yeni sistem kurallarının oturmasını gerektirir.

Ve, bu tür durumlarda en önemli olan kanımca, eğer bir yapıda kişisel rekabet ve husumet varsa, o yapıdan mümkün olduğunca isimleri arka plana itip, idealleri, ortak toplumsal kazanımları, ufku, ruhu ön plana çıkarmaktır.

Bunun için de mesela isimler üzerinden tartışma yapmamak, durumlar, sonuçlar ve hedefler üzerinden gitmek iyi olur.

İsim tartışması derken en tepeden, tabana kadar, isimler değil, ne olması isteniyor, ne olması gerekir, hangi ortak duygular ve düşünceler ile hangi ortak hedefler var, bunların ön plana çıkarılmasını ve parti yapısı içinde samimiyet ve kapsayıcılığın görülür olmasını sağlamak.

Ayrıca…

Parti içi hiyerarşinin mevcut uygulama biçimlerinin Türkiye’nin siyasete katılabilecek katmanlarına uygun hale gelmesi de gerekir.

Örneğin üst hiyerarşideki kişilerin etraflarında oluşturduğu “emir-komuta” zinciri, aşırı taltif edilme, kozalağa alınma, çevrelerinde oluşan yakınların onları doğal dünyadan koparması gibi faktörlerden mümkün mertebe arınarak, açık, doğal, ulaşılabilir, hiyerarşik değil demokratik, insanları dışlayıcı ve onur kırıcı değil, saygılı ve kapsayıcı, paylaşımcı vs. özelliklerin parti yapısında hakim olması çok iyi olur.

Unutulmaması gerekir ki, Gezi Parkı olayında hepimizi saran birşey de paylaşımcılıkları, hiyerarşik değil, eşitlikçi olmaları, yer sofrası kurmaları vs. gibi özelliklerdi.

Hatta ben onlara bunu ülkemize yaşattıkları için çok minnettarım, Taksim’i, çevreyi, ülkemizin doğasını korudukları için de çok minnettarım….

Hülasası, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap verecek daha yeni bir siyasi yapı olmadan bu ülkeyi taşımak çok zor olur.

Türkiye büyük ise, ki çok büyük, onu taşıyacak siyasi yapının da büyük ruhlu, büyük idealli, büyük vizyonlu ama mütevazi, doğal ve ulaşılabilir olması gerekir.


Yazarın Son Yazıları:
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı