CHP’li  Zeybek Turizmi Teşvik Kanunu eleştirdi: Yerel seçim sonuçlarının intikamı yasasıdır!

CHP’li Zeybek Turizmi Teşvik Kanunu eleştirdi: Yerel seçim sonuçlarının intikamı yasasıdır!
16 Temmuz 2021 07:51

Gökan Zeybek, “: Turizmi teşvik eden bir yasa teklifi değil, turizmi ve Türk turizm yatırımcısını sopayla hizaya getirmeye çalışan antidemokratik bir yasa teklifidir diyorum” diyerek Turizmi Teşvik Kanunu’ndaki düzenlemeleri eleştirdi.

 

 

CHP İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Gökan Zeybek, Meclis’te görüşülen Turizmi Teşvik Kanunu hakkın da bir konuşma yaptı.

 

 

İşte Gökan Zeybek’in Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmadan satır başları:

 

 

AMAÇ YEREL YÖNETİMLERİN GELİRLERİNİ MERKEZE KAYDIRMAK

 
255 sıra sayılı Kanun Teklifi ne getiriyor? Bu kanun teklifiyle, yerel yönetimlerin yetkileri ve gelirleri merkeze kaydırılmakta; yerel yönetimler, turizm faaliyetlerinde saf dışı bırakılmaktadır. Nasıl mı? Turizm işletmeleri sektörün kendi doğal sorunları yanında çeşitli olumsuz koşullara maruz kalarak inişli çıkışlı bir süreçte ayakta kalmaya çalışmaktadır; bu koşulların kimi işletmelerde daha etkili olduğu ve kırılganlıklara yol açtığı da görülmektedir.Turizm işletmelerinin kırılganlık içinde olduğu bu dönem itibarıyla sorunları, başta pandemi olmak üzere mevsimsel dalgalanmalar, turist tercihindeki ani değişimler, yasa ve mevzuat sorunları, ekonomik sorunlar, güvenlik sorunları, politik sorunlar ve rekabetçi baskılar olarak sıralayabiliriz.

 

 

YEREL SEÇİM SONUÇLARININ İNTİKAMI BİR YASADIR

 
Siyasi sorunların başında siyasi iktidarın turizm sektörüne bakış açısı belirleyici olmuştur. AKP iktidarlarının, turizm sektörüne bakış açısı hep sorunlu olmuştur. Özellikle son yerel seçimlerin ardından, başta Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olmak üzere muhalefet partilerinin kazandığı turizm ağırlıklı ilçelerle ilgili AKP “Bu ilçelerdeki belediyelerin yetkilerini nasıl kısıtlayacağım?” arayışına girmiştir. O nedenle, AKP’nin getirmiş olduğu bu Turizmi Teşvik Yasa Teklifi aynı zamanda yerel yönetimlerin seçim sonuçlarının bir intikam yasasıdır.Burada yeni tanımlar getiriliyor; basit konaklama, turizm işletme belgesi, turizm belgesi, turizm merkezleri, belediye belgeli turizm işletmelerinin belgeleri iptal edilerek Turizm Bakanlığına bağlanması gibi kimi kararlara baktığımızda bu kararlar aracılığıyla yerel yönetimlerin yetkilerinin merkeze alındığını ve bakanlıklara kaydırıldığını görebiliyoruz.

 

 

TURİZM İŞLETMECİSİNE EK BİR KÜLFET GETİRİYOR

 

 

Hazırlanan kanun teklifinde, Turizm Teşvik Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan teşvik tedbirleriyle istisna, muafiyet ve haklardan yararlanabilmek için Kültür ve Turizm Bakanlığının turizm yatırım belgesi ve turizm işletme belgesi alma zorunluluğu getiriyor. Zaten ellerinde bu belge olan yatırımcılar için yeni bir ek külfet anlamına geliyor. Belgeli yatırımların Bakanlıkça belirlenen süreler içinde tamamlanarak işletmeye açılması ve Bakanlıktan turizm işletme belgesi almaları zorunlu oluyor. Teklif ayrıca, Bakanlık tarafından turizm işletme belgesi iptal edilen konaklama işletmelerinin iptal kararının tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde turizm işletme belgesi almasını da zorunlu hâle getiriyor.

 

 

MUHALEFETİN ELİNDE BULUNDURDUĞU BELEDİYELERİN YETKİLERİNİ KISITLIYOR

 

 

İktidar partisi AKP açısından bu kanun teklifinin ana hedeflerinden biriyse yerel yönetimlerin elinde bulunan turizm tesislerini ve yine, yerel yönetimlerde bulunan turizmle ilgili bazı yetkileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla merkezî yönetime almaktır. Küçük pansiyonlardan plaj işletmesine, deniz turizmi yapan tüm işletmelerden tur teknelerine kadar pek çok alandaki yetkiyi doğrudan doğruya Bakanlık kendi eline almak istiyor.AKP daha önce de muhalif belediyelerin yönetiminde olduğu kentlerde turizm gelirlerini ele geçirmek için, belediye gelirlerini kısıtlamak için Muğla’da olduğu gibi, MUÇEV Turizm Ticaret Limited Şirketi eliyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından yapılan tahsislerle, valilik onaylarıyla da turizm yatırımlarını yandaşlarına âdeta peşkeş çekerek, yerel yönetimlere paralel belediyecilik işletmesi kuruyor. Şimdi, AKP getirilen bu yasa teklifiyle birlikte Bakanlık eliyle MUÇEV modelini tüm kıyı kentlere yaymakta ve belediyelerin turizm faaliyetlerinden elde ettikleri gelirleri olabildiğince zayıflatmaya çalışmaktadır.Yine, teklifin yasalaşması hâlinde kültür, turizm ve koruma gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerinde yol, bakım, içme suyu, kanalizasyon yapım, bakımı, her türlü altyapı ve üstyapıya ilişkin belediye hizmetlerinin tamamını belediyelere verirken, buralarla ilgili turizm bölge yönetim merkezleri oluşturarak âdeta yeniden bir arka bahçeye dönüştürerek külfeti yeniden belediyelerin sırtına yüklüyor; gelirleri ve arpalıkları için de yandaşlarını ve eski milletvekillerini atayacak yeni kurumlar oluşturuyor.Teklifle, turizm bölgesi ve merkezlerinin dışında, denize kıyısı olan ilçelerde, millî parklarda konaklama tesislerinin bakanlıkça tahsis edilmesi sağlanmak isteniyor. Daha önce belediyeler eliyle yapılmış olan kimi uygulamalar da yine burada görüyoruz ki tek yetkili olarak Bakanlığa alınıyor.

 

 

 

 

 

‘TURİSTLİK YATIRIM’ ADI ALTINDA RANTA VE İMARA AÇILIYOR

 
Yine, Orman Bakanlığı tarafından tahsisi yapılmış olan orman bölgelerindeki turizm yetkisi de, turizm tesislerini tahsis yetkisi de… Orman Bakanlığı burada baypas ediliyor. Orman Bakanlığının içinde vatan, millet ve orman sevgisiyle dolu bürokrasinin dinamizmi ve karşı duruşu belli ki engel görülüyor. Şimdi bütün yetki Orman Bakanlığından alınıyor. Orman alanları da Turizm Bakanlığı eliyle “turistlik yatırım” adı altında ranta ve imara açılıyor.

 

 

TÜRK TURİZMİ EN KARANLIK DÖNEMİNİ YAŞIYOR

 
Bu yasanın ismi ne arkadaşlar? Turizm Teşvik Yasası. Bu yasa, tek kelimeyle turizmi ve turizm yatırımcısını cezalandırma yasasıdır. Getirdikleri hükümlerin tamamı turizm yatırımcısını sopayla hizaya sokma ve “Onu yapmazsan, bunu ödemezsen, dediğimi yapmazsan ben senin elindeki yetkiyi, tahsisi iptal ederim, tesisini kapatırım ve seni bundan önce başkalarına yaptığım gibi aynı sona mahkûm ederim.” diyen bir yasadır.Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: “Bu yasanın acilen çıkması lazım.” Niye bu yasanın acilen çıkması lazım? Türk turizmi, tarihinin en karanlık ve sıkıntılı dönemini yaşıyor. Turistik işletmelerde, kıyı sahil şeritlerinde doluluk oranları yüzde 50, şehir otellerinde ise neredeyse yüzde 30’ları aşabilmiş değil. Pandemi süresince çok yoğun biçimde ekonomik sıkıntı çeken sektöre bu yasa teklifiyle birlikte yeni ek yükler getiriliyor, yeni vergiler getiriliyor.Türk ekonomisinin üretiminde kullandığı yüksek miktardaki ithal ara mallar ve enerjideki yüksek maliyeti karşılamada kullanılan turizmin üzerine bu denli acımasızca gidilmesi, gerçekten, ülkeyi yöneten iktidarın ülkenin gerçek emekçilerini ve turizm yatırımcısını anlamadığını ve onlarla görüşerek bu yasayı hazırlamadığını bize gösteriyor.Kanunun 2’nci maddesinin son fıkrasında yapılan düzenlemeyle “Turizm Hizmetleri Yönetim Birlikleri” adı altında oluşan birlik de, tekrar söylüyorum, yeniden Adalet ve Kalkınma Partisinin eski kadrolarına yeni arpalıklar yaratma girişimidir.

 

 

YABANCI ÇALIŞAN SAYISINDA SINIRI KALDIRANLAR İŞSİZLERDEN BİHABER!

 
Türkiye’de 10 milyondan fazla işsiz var. Bütün bu yetmezmiş gibi bu yasayı hazırlayanlar turistik tesislerde çalışan yabancı sayısının sınırını kaldıracak bir düzenlemeyi de utanmadan teklifin içine koyacak kadar kendi milletinden habersiz, kendi ülkesindeki işsiz gençlerden bihaberdirler.

 

 

KAÇAK YAPI HAK HALİNE DÖNÜŞÜYOR

 
Yine, bu yasada ormanlar başta olmak üzere, doğal alanlar “turizm yatırım” adı altında büyük bir yağma ve talana açılmaktadır. Orman alanlarının içine yapılacak olan “lüks çadır turizmi” adı altındaki yatırımlar da yine geçmişte hepimizin gördüğü gibi, bir müddet sonra kalıcı yapılara, sonrasında “imar barışı” adı altındaki ucube yasalarla da sonsuza kadar, bu kaçak yapıları yapan kişiler tarafından bir hak hâline dönüşmektedir.Kıyılar, plajlar, ormanlar, köy tüzel kişiliğinin kullanımında olan alanlar Bakanlığın yetkisiyle “turizm teşvik” kavramı adı altında tüm yetki merkeze getirilerek bu bölgelerde özellikle kırsal köy yapılanması içinde köylülerin uzun süredir kullandığı kimi yatırımlar da bir yasayla ellerinden alınmaktadır.

 

 

ANAYASA’YA KARŞI ANAYASAL SUÇ İŞLİYORSUNUZ

 
Yine, bu teklifte, 1925 yılında geçmiş olan Kabotaj Yasası’nı delecek olan bir metin var. Boyları 39 metrenin üzerindeki yatların Türk karasularında ticari faaliyette bulunmasına izin veren bir düzenlemeyi getiriyorsunuz, Lozan’ı delmeye çalışıyorsunuz, Kabotaj Yasası’nı delemeye çalışıyorsunuz, Anayasa’ya karşı anayasal suç işliyorsunuz.Ne diyor Kabotaj Yasası değerli arkadaşlar? Nisan 1926 tarihli 815 sayılı Yasa: “Türkiye sahillerinin bir noktasından diğerine emtia ve yolcu olıp nakletmek ve sahillerde limanlar dahilinde veya beyninde cer ve kılavuzluk ve her hangi mahiyette olursa olsun bilcümle liman hidematını ifa etmek yalnız Türkiye sancağını hamil sefain ve merakibe munhasırdır.”Yani Türk karasularında yalnızca Türkiye Cumhuriyeti menşeli gemiler hareket edebilir diyor. Bunu delmeye çalışıyorsunuz, Lozan’ı delmeye çalışıyorsunuz, Nisan 1926 tarihli 1 Temmuzda yürürlüğe giren Kabotaj Yasası’nı delmeye çalışıyorsunuz.Kabotaj hakkına sahip çıkma, emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı denizden bir başkaldırış demektir çünkü limanlar ve karasularının fiilî ve hukuki olarak ülke topraklarından hiçbir farkı yoktur. Gerek bu yasa teklifi gerekse bu yasa teklifinin arkasındaki zihniyeti açık olarak şöyle tarif edebiliriz: Turizmi teşvik eden bir yasa teklifi değil, turizmi ve Türk turizm yatırımcısını sopayla hizaya getirmeye çalışan antidemokratik bir yasa teklifidir diyorum