CHP'li Tekin'den Sarıgül'e hodri meydan

CHP'li Tekin'den Sarıgül'e hodri meydan
31 Temmuz 2013 11:14

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin Yurt gazetesinden Ayşenur Arslan’ın sorularına yanıt vererek “Başbakan’a ‘Diktatör, yalancı’ diyebilecek biri, partimiz onay verirse kabulümüzdür” dedi.

İşte o röportaj:

SARIGÜL TAMAM MI?

Gürsel Bey, CHP’nin İstanbul Büyükşehir adayı hala sır. Ama epeydir
Mustafa Sarıgül adı geçiyor. Hatta, ”bu iş tamam” diyenler de var. Siz
bunu mümkün görüyor musunuz?

Sayın Kılıçdaroğlu’nun Başbakan için bir tanımlaması var. ”Diktatör,
yalancı”
diyor. Başbakan’a bunları söyleyebilecek herhangi biri, tabii
partimiz ve genel başkanımız da onay verirse kabulümüzdür.

Bundan ne anlayayım? Sarıgül bunu söyleyemez mi!

Söyleyebiliyorsa buyursun gelsin diyorum. Ayrıca AKP ile AKP’nin yerel
yönetim ve siyaset kadroları ile bu kadar kabul görüp göremeyeceğini
doğrusu bilemiyorum!


Bu görüşünüzü Kılıçdaroğlu ile paylaştınız mı?

Evet, hemen hemen bu ifadelerle paylaştım. Ayrıca, bu sadece benim
görüşüm değil, onu da söyleyeyim. Ben İstanbul’da 39 ilçenin
tomografisini çektim. Parti tabanı ve seçmen ne istiyor, biliyorum.


Ne istiyor size göre?

Her şeyden önce CHP’li olmasını istiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı gibi Türkiye’nin en önemli görevi için ”hazır” olmasını
istiyor. Ve elbette temiz, tertemiz olmasını istiyor. Açın bakın
internette, Londra Belediyesi’nin hesaplarını, kadro durumunu,
faaliyetlerini gün gün bütün şeffaflığıyla görürsünüz. Dünyanın en büyük
sahtekarını götürün, İngiltere’de belediyede yolsuzluk yapamaz. Sistem
izin vermez çünkü. Ne yazık ki Türkiye’de bu mümkün değil. Nasıl olsun
ki, siyaset oradan, yerel yönetimin rantından besleniyor. Ama Gezi ruhu,
bize bambaşka bir şey söyledi. Öyle, eskisi gibi değil işler.
Yöneticiler, ”hesap verebilir” olmak zorunda artık. Ben apaçık,
tertemiz, her hesabı verebilecek bir adamım.

Az önce ”hazır” olmaktan söz ettiniz. Siz hazır mısınız?

Evet, ben yıllardır İstanbul’u ve sorunlarını yaşıyorum. Çözüm yollarını biliyorum. Hazırım.

Bu, ”İstanbul’a adayım” demek mi?

Bunu ben söyleyemem. Partimin kararıdır. Ben sadece ”hazırım” diyorum.

FETHULLAH GÜLEN SORUSU

Gürsel Tekin, kaç yılın politikacısı. Elbette kelimelerini çok dikkatle
seçiyor. Ama o dikkat içinde ”kartları açmanın da zamanı” tavrını
seziyorsunuz. Yani, ‘‘adayım” demeden ”aday olduğunu” söylüyor.

Panel sırasında CHP’ye sataşmış, sokaktaki insanın bir mesajını
aktarmıştım: ”Artık CHP’ye, YETMEZ AMA EVET diye oy vermek
istemiyoruz.”
Gürsel Tekin, o sözlerime alınmış, kızmıştı anlaşılan..
Söz sırası ona geldiğinde epey söylenmişti. Ama, kusura bakmasın, şimdi
yine kızdıracağım!

Siz hem akla gelmesi gereken ilk isim gibisiniz. Hem de bazı sorular
yüzünden tereddüt yaratıyorsunuz. O sorulardan birini açık açık
soracağım. Fethullah Gülenci misiniz?

Hayır, asla… Kesinlikle değilim. Bu konunun nereden çıktığını da
bilmiyorum aslında.. Bir gün Yalçın Küçük Aydınlık’ta bir yazıda böyle
bir şey attı ortaya…

Kendinizi savunmak zorunda hissetmenizi istemem. Ben bir soru sordum.
Siz de yanıtladınız. Sözünüz sizi bağlar. Ben de ona itibar ederim.
Ancak bu çerçevede bir şey daha hatırlatmak isterim. Size dair
tereddütlerde bir de kara çarşaf giymiş bir kadına rozet takmanızdan söz
edilir hep..

Bakın, o da şöyle ilginç bir durumdur. Sayın Baykal’ın genel başkanlığı
dönemindeydi. Ben İstanbul İl Başkanı’ydım ama genel mrkez İstanbul’la
ilgili hiçbir şeyden beni haberdar etmezdi. Mehmet Sevigen, tanıyorsanız
açın telefonu sorun, İstanbul’da bir ”katılım toplantısı” düzenlemiş.
Sayın Baykal geliyor. Benim son anda haberim oluyor. Ama tabii görevim,
gitmek ve orada olmak. Giitik. Sayın Baykal önceden belirlenmiş bazı
kişilere rozetlerini taktı. Derken, ön sıradan iki hanım ”biz de
isteriz”
dedi. Sahneye çağrıldı, Mehmet Sevigen de onlara rozet taktı.
Sonra Genel Başkan ve Sevigen indiler, bir baktım, karşımda siyah
çarşaflı bir kadın. Sahnede bir ben kalmışım! Elbette çok konuşuldu,
tartışıldı. Ama tutup da meseleyi anlatamazdım. Sonuçta işin içinde
genel başkanınız var çünkü.

Sizi yakalamışken, AKP’nin başkan adayı hakkındaki tahmininizi de sormak isterim. Kulağınız deliktir. Size göre kim olur?

Kim olacağını biliyorum. Söyleyeyim mi!

Elbette…

Recep Tayyip Erdoğan. Gülmeyin..
İstanbul, Erdoğan için o kadar önemli. Ben kendisini çok uzun zamandır
tanıyorum. Onun öncelikleri şöyledir: Bir, çocukları. İki, İstanbul. Üç,
partisi. O derece önem verir. Bu nedenle, adayı kim olursa olsun,
Erdoğan İstanbul’da kendisi adaymış gibi çalışacaktır. Öyle
yüklenecektir. Yani, rakipleri aslında Erdoğan’la yarışacak.

Hakikaten öyle görünüyor. Peki, siz eğer aday olursanız böyle bir yarışı kazanabileceğinize inanıyor musunuz?

Bakın, Sayın Kılıçdaroğlu İstanbul’da aday olduğu zaman, Baykal ve
ekibinin politikası yüzünden İstanbul’daki Kürtlerden oy alamadık. 300
bin oy daha alabilseydik, seçimi kazanıyorduk halbuki. Sonra Sayın
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa gelmesiyle partinin politikaları ve
buna bağlı olarak Kürtlerin ilgisi değişti. Şimdi rahatlıkla
söyleyebilirim, diyelim ki ben aday olursam, Kürt seçmenlerden 500 bin
oy alırım.

Başta ”ben size sorularımı soracağım, sonunda da yazabilir miyim, ya
da nereleri off the record diye soracağım” demiştim. Yazabilir miyim?

Yazın tabii. İstediğiniz gibi yazın!