CHP’li Sinan Aygün: Osman ilgi merkezi oldu!

CHP’li Sinan Aygün: Osman ilgi merkezi oldu!
2 Kasım 2016 09:26

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Çiğdem Toker, CHP eski milletvekili Sinan Aygün’ü arayarak, Osman Gökçek’i sordu ve bakın ne yanıtlar aldı.

 

 

 

İşte o satırlar:

 

125 bin üyeli Ankara Ticaret Odası’nda (ATO) 12 yıl başkanlık yapan Sinan Aygün’ü aradım.

 

Aygün’ün halefi Salih Bezci’nin istifasından; ATO Meclis üyesi Beyaz TV Genel Müdürü Osman Gökçek’in adaylık açıklamasından üç saat önceydi.

 

Sinan Aygün, Ergenekon soruşturması sürerken CHP saflarından siyasete girdi ve hayli tartışmalı geçen bir dönem milletvekilliğinin ardından, ismini verdiği gayrimenkul şirketiyle yeniden inşaat işine döndü. Telefonda doğrudan sordum:

 

– Osman Gökçek’i desteklediğiniz doğru mu?

 

– Eski başkan olarak ben taraf olamam.

 

Odanın şeref onursal üyesiyim. Ama bana “Osman Gökçek yapabilir mi” diyorsanız, ben nasıl yaptıysam o da yapar derim. Osman Gökçek ATO üyesi, 8-10 yıldır aidatını veriyor.

 

– Ankara Büyükşehir Belediye Başkam’nın oğlunun, aynı şehrin ticaret odası başkanı olmasında hiç sorun yok mu sizce?

 

– Seçmen iradesi belirler. Her şey hukuka uygunsa olur. Benim de gördüğüm, Osman Gökçek bir ilgi merkezi olmuş. Meclis üyeleri beni arıyor. “Bize randevu al” diyor. Artık böyle:

 

Tayyip Bey’den kaçan adamlar, Tayyip Bey’den randevu almaya çalışıyor.

 

Fethullah’ın kapısında bekleyenler, şimdi ondan kaçıyor.

 

– Bu istifalar neden bugün oldu?

 

Sancı büyüktü. Seçimler 2013 Mart’ında yapıldı. O sıra FETÖ işi yoktu. Liste yapılırken yönetim içine FETÖ’cü olduğu iddia edilen birtakım kişiler kaçtı. Salih Bezci “Aramızdaki FETÖ’cüler istifa etsin” diye kürsüden bağırdı. Kimse dönmedi. 15 Temmuz da tuzu biberi oldu. Yönetim boşalınca mecburen bu hale geldi.

 

– Yani ortada bir “proje” yok mu diyorsunuz?

 

– Proje falan yok. 15 Tşmmuz’dan sonra nasıl her taraf dağılıp temizlendiyse, buradakiler de temizleniyor. 2009’da “Sinan Aygün oy kullanmak için bize belge vermedi” diye camı çerçeveyi indiren bunlardı.

 

“Hile yapıyor” diye beni Zafer Çağlayan’a şikâyet ettiler, Sanayi Bakanı’ydı. 2009’da seçildim. 2011 ‘de vekil olunca Salih’e bıraktım. 2013’te ben yokum diye hepsi içeriye girdi. Hem Meclis’e hem de yönetime.

 

– Bugünkü kriz nasıl doğdu?

 

– Onlar 2013’te girdiğinde, büyük aşk devam ediyordu. Daha 17/25 Aralık olmamıştı.

 

Kriz 15 Temmuz’dan sonra hızlandı. Yönetim de çalışamıyordu. Samanyolu’nun temsilcisi (Abdullah Abdülkadiroğlu) Medya Komitesi üyesiydi. O gitti. Bir kişi daha gitti. Osman, onlar gidince komiteye girdi. O komite aslında Ak Parti’yle Cemaatin ortak komitesiydi. Salih’in Başkanvekili (Ayhan Atalay) ATO’nun imamıydı. O da yurtdışına kaçtı.

 

– AKP ile Cemaatin gayriresmi koalisyonu ATO’ya da yansımıştı yani?

 

– Evet, “aşk” sürerken o koalisyon buraya da yansımıştı. Fakat huzursuzluk büyüktü.

 

Yönetim içinde kavga dövüş. Herkes birbirini mahkemeye vermiş. Hepsi belgeli. Bu şuna benziyor:

 

Boşanma davası açmışsın ama karı koca olarak aynı evde yaşamaya çalışıyorsun. Bütün bu süreçte en çok mağdur olan ise benim.

 

– Yargılandığınız için mi?

 

– E tabii. 84 yıl ceza kestiler. 13 yıla düştü. Yargıtay’dan yerel mahkemede şimdi.

 

Ben bunu bana yapanların kimler olduğuna yeni yeni ayılıyorum. Gizli tanıkların iddianamesini görünce. Her yeri ele geçirmeye çalıştılar.

 

– Sonuçta sizce Osman Gökçek’e başkanlık zemini için bir operasyon yok öyle değil mi?

 

– Hiç alakası yok. 15 Temmuz’u Osman mı yaptı.

 

Ekonomi muhabirliği yıllarında izlediğim Aygün’ün anlattıkları, söyledikleri önemli. Daha önemli olansa şu:

 

ATO’da ne olup bittiği sorusu, Cumhuriyet başkentinin kimlik erozyonundan bağımsız değil. Başkenti istila eden rant kuleleriyle dönüşüp harekete geçen sermaye; çimentodan ahşaba, demirden aydınlatmaya ATO’nun “profili” demek. Bu “pasta”yı irili ufaklı on binlerce şirketin paylaştığı hatırlanırsa, başkentin ticaret meslek örgütüne hükmetmenin önemi de ortada.

 

Özetle; Ankara’yı mütevazı ve uygar “memur şehri” kimliğinden, agresif ve çirkin kuleler siluetine geçiren süreç ile ATO’daki kavga süreci aynı zemin-aynı olguda buluşuyor: AKP iktidarında rant paylaşımı.