Meğer camiye sığınan, medet uman Başbakan’mış

Meğer camiye sığınan, medet uman Başbakan’mış
23 Eylül 2013 13:24

Gezi Parkı olayları sırasında eylemcilerin sığında Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camisi Müezzini ve imamının sürgün edildiğini belirten CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, “Biz camiye güvenlik güçlerinin şiddetinden kaçan vatandaşlarımızın sığındığını biliyorduk. Meğer camiye asıl sığınan, oradan medet uman Başbakanın kendisiymiş” dedi.

 

 

chp-akif-hamzacebi1

 

Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan Hamzaçebi, “Gezi Parkı eylemleri sırasında yurttaşlarımızın orantısız güç kullanımı nedeniyle sığındığı Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camisi Müezzini ve imamının sürgün edildikleri yönünde haberler basına yansımıştır. Tayin yazılarının tebliğ edilmek üzere Beyoğlu Müftülüğü’nde olduğu ifade edilmektedir” diyerek şöyle devam etti:

 

“Demokratik ülkelerde başbakanlar yalan söylemeyen memurlarını ödüllendirirler… Bizde olduğu gibi baskı yapmaz, sürgün etmezler. Demokratik ülkelerde başbakanlar milyonlarca yurttaşının gözünün içine baka baka ‘camiler üzerinden’ başka bir deyişle ‘din üzerinden’ halkını kutuplaştırmaya çalışmazlar. Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camisi Müezzini Fuat Yıldırım’a yapılan baskılar geçiştirilebilir nitelikte basit bir olay değildir. Bu olay Türkiye’nin gittikçe daha fazla otoriter bir rejime evrilmesinin bir göstergesidir.

 

Müezzin Fuat Yıldırım, yurttaşlarına ‘camide içki içtiler’ iftirasında bulunan Başbakanın, iftiralarının bir parçası olmadığını ortaya koyarak, yurttaşlık ve onun ötesinde din adamlığı görevini örnek bir şekilde yerine getirmiştir. İçki olayının tamamen bir iftira olduğu görgü tanıklarının ifadeleri ile kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıktığı halde, yeni bir teftiş mekanizmasının çalıştırılması öç alma üzerine kurulu bir yönetim anlayışının devam ettiğini ortaya koymaktadır. Bu örnek yurttaş ‘teftişin selameti’ bakımından değil, ‘Başbakanın selameti’ bakımından sürgün edilmiştir. Ancak bu yolun arzu edildiği gibi Sayın Başbakanı selamete değil, ama felakete ulaştıracağı kesindir.

 

Bu siyasetin örnekleri tarihte de vardır.”

 

İslam tarihinde “şura”, yani seçime dayanan Hilafet sistemini, halifeliğin babadan oğula geçtiği saltanat sistemine dönüştüren ve dinin siyasetin emrine verildiği bir dönem olduğunu ifade eden Hamzaçebi, “Emevi Sultanı Muaviye yapmış olduğu haksızlıkları, zulmü, baskıyı din üzerinden kader kavramını da kullanarak meşrulaştırırdı. Muaviye’nin siyaseti ‘Zer-u, zor-u, tezvir’ yani ‘para, güç ve yalan-dolan’ üzerine kuruluydu. 1400 yıl sonra Türkiye’de de aynı siyaset var.

 

Biz camiye güvenlik güçlerinin şiddetinden kaçan vatandaşlarımızın sığındığını biliyorduk. Meğer camiye asıl sığınan, oradan medet uman Başbakanın kendisiymiş. Sahip olduğu siyasi gücü tüm yurttaşlara örnek ahlaki bir davranışta bulunan kamu görevlileri üzerinde baskı yapmakta kullananlar demokrat olamazlar, özgürlükçü olamazlar. Onların artık memlekete vereceği hiçbir şey kalmamıştır” dedi.