‘CeHaPe Zihniyeti’!..

‘CeHaPe Zihniyeti’!..
21 Nisan 2014 10:26

Uzun zamandır söylemek istediğim; fakat bu sefer de kalsın, diyerek ertelediğim bir tespitim var.

 

Cemil CAN H&H YORUM

 

Y-CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sürekli Başbakan Erdoğan’ın cahilliğine vurgu yapmak için; şunu okusun, bunu okusun gibi tacizlerde bulunuyor. Her nasıl oluyorsa, Erdoğan da bu tür saldırıların hemen karşılığını vermiyor. Kılıçdaroğlu, bu fahiş hatayı, birkaç kez tekrar ettikten ve halkın hafızasında iyice yerleştikten sonra, arka arkaya yumruklarını indiriyor. Bir değil, beş değil, onlarca yaşadık bu tabloyu. Her seferinde bu tartışmadan kazançlı çıkan Erdoğan olmuştur. Son olarak 15 Nisan 2014 tarihli grup toplantısında aynı şeyler yaşandı. Kılıçdaroğlu, bu defa da Erdoğan’ı kastederek; “Başbakanlık koltuğunda oturan zata, hukuk devleti nedir, ben ona kitapları söylemeyeceğim, İpsala Kaymakamlığı internet sitesine girsin, hukuk devleti nedir bir oradan okusun bakalım. Okusun öğrensin” diyerek aynı tutumunu sürdürdü.(1) Yine dikkatimi çekti, izledim. Erdoğan, bu “aşağılamaya” yanıt vermedi!.. Fakat aynı konuşma sırasında Kılıçdaroğlu, bu defa cebinden bir kağıt parçası çıkarıp “Totaliter demokrasi”nin (2) ne olduğunu okumaya başladı!.. Ey alim adam, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyecektim, demedim!..

 

Halka son derece yabancı olan bu akademik terim, öğretide bile pek kullanılmazken, ana muhalefet partisinin grup toplantısında dile getirilmesi ne işe yaramıştır bilen var mı? Tayyip Erdoğan’a “Hukuk devleti”nin ne anlama geldiğini, İpsala Kaymakamlığı’nın sitesinden öğrenmesini tavsiye eden Kılıçdaroğlu, “Totaliter Demokrasi”yi not aldığı kağıttan okuyarak, aklınca ondan daha “bilgili” olduğunu mu kanıtladı?.. “Okuma” konusunda, gerçekte her iki lider biri birini aratmaz durumda olmakla birlikte, kabul etmek gerekir ki, bu tarz tartışmalardan hep kazançlı çıkan; “Bizi hakir gördüler, bidon kafalı dediler, aşağıladılar…” şeklinde cümleler kurarak, bu konuyu acımasızca istismar eden Erdoğan olmuştur!..

 

Başbakanın 12 yıldır miting meydanlarında, genişletilmiş grup toplantılarında “CeHaPe zihniyeti” olarak halka şikâyet ettiği ve meyvelerini de fazlasıyla topladığı kara propaganda bu kadar basittir işte… Ne yazık ki, Kılıçdaroğlu, sanki asıl görevi böyle bir ortamı yaratmakmış gibi, iktidara sürekli bu altın fırsatı sunmaktadır!.. Recep Bey, olur olmaz yerlerde bile, “CeHaPe zihniyeti budur işte” dediğinde, onu dinleyen kalabalıklar, önceki sesleri hatırlamakta ve acayip etkilenmekteler. Bunun sonucu olarak da Recep’in etrafında adeta etten duvar oluşturup, kenetlenmekteler!..

 

Yüzde 24’ü ilkokul mezunu, yüzde 9’u ise hiç okuma yazma bilmeyen, geri kalanın ise ezici bir çoğunluğu gazete ve kitap okumayan, başka bir söyleyişle 61 milyonu temel eğitimden yoksun olan bir halkın, “totaliter demokrasi”yi bilememeleri son derece doğal değil mi? Kendini halkın anlamadığı bir dilden konuşmaya zorlayan bu adam, halkın temsilcisi kabul edilebilir mi? Başında oturduğu partiye halkın partisi denebilir mi?.. Halka cahilliğini anımsatan bu söylem ile, halktan oy alınabilir mi?.. Yoksa asıl amaç, halkın oyunu almak değil de, oyları AKP’ye yönlendirmek mi?.. Öyleyse eğer, sözlerimi geri alıyorum, başarılısın efendim. Tebrikler!..

 

***

 

Yeni CHP yönetiminin, aklı ermediği konulardan biri de 200 bin sandık için, görevli bulamadıkları (3) halde, 11 milyon oyu nasıl aldıklarıdır! Alternatifsiz kalan kitlelerin mecbur kaldığı için verdiği bu oyları, Y-CHP yönetimi kendilerine verilmiş destek olarak değerlendirmekle en büyük hatayı yapmaktadır. Seçim sonuçları üzerinden boş gevezelikler yaparak, başarısızlığı gizlemek mümkün değildir. Sonuçlar açıkça göstermektedir ki, Türk halkı Erdoğan’ı başbakan olarak istemiyor, ama ona mecburen katlanıyor… Aynı şekilde halkın ezici bir çoğunluğu da Kılıçdaroğlu’na (ve Bahçeli’ye) güvenmemektedir…

 

Her dört kişiden üçünün güvenmediği bir liderin, istifa ederek halk tarafından sevilen, güvenilir birine yerini vermesi gerekmez mi? Onu göreve getiren dış güçlere verdiği söz neydi acaba? Kılıçların efendisinin tek görevi, bu süreçte demokrasinin önündeki engelleri kaldırma mücadelesini yükselterek, Türk halkının önünü açacak, güvenilir ve sevilir bir liderin önünü kesmek olabilir mi? Kim ne derse desin, büyük çoğunluğun bu soruya verdiği yanıt, “evet” olduğu için CHP’nin oyları muhalefette iken bile gerilemiştir!..

 

***

 

Bu acınacak noktada olmamıza rağmen, Y-CHP’nin Sakarya Milletvekili Engin Özkoç; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’a “Bir genel başkana uyarıyorum diyemezsiniz” diyecek kadar kendini kaybetmiştir. Gelecek seçimlerde milletvekilliğini garanti altına almaktan başka derdi olmayan bu vekillerle CHP’nin alacağı yol bu kadardır!…

 

Bu zatın fikrine göre, genel başkanlar uyarılamaz. Ama CHP’nin eski genel başkanları yerden yere vurulabilirler… Hatta hükümetin başı için söylenemeyen en ağır sözler bile, onlar için söylenebilir!.. Ve biz bu insanları yasama görevini yapsınlar diye meclise gönderiyoruz!..

 

Madem genel başkanlar uyarılamazlar ve sadece alkışlanırlar. Ben de görevimi yapayım o zaman:

 

Genel seçimler havasına sokulan yerel seçimlerden çıkan sonuç: Halkın yüzde 65’inin Erdoğan’ı desteklemediği ve sevmediğidir… Aynı şekilde, halkın yüzde 75’i de Kılıçların efendisini sevmiyor ve ona güvenmiyorlar… Bu yalın gerçeğe rağmen, Atatürk’ün ve İnönü’nün koltuğunda oturmak, sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmamaya söz veren bir adama yakışır mı? Yoksa, dürüstlüğün Yeni CHP’deki tanımı mı değişti?..

 

Atatürkçülerin iktidara gelmesinin önündeki en büyük engel olan Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerdeki hezimetin sorumluluğunu, dürüstçe üzerine alacak yerde, laf cambazlığı yaparak işi geçiştirmeye çalışmıyor mu?… MHP’lilerin bile oy verdiği Y- CHP’ye, kendi üyeleri oy vermiyorsa eğer, ortada bir güven bunalımı yok mu? Doğrusunu söylemek gerekirse, Amerikan büyükelçisi ile otel odasında tek başına görüşme yapan, “açılım”ın yoluna başını koymuş ve Cemaat’in uşağı olmuş bu genel başkana, ben de zerre kadar güvenmiyorum…

 

Duygularımız dosdoğru böyledir Beyler!..

 

Çekilin halkın önünden, inin sırtımızdan… Artık yeter!…

 

Av. Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

 

(1)          http://vimeo.com/92029138

(2) Totaliter Demokrasi: “Kavramın mucidi Jacob Leib Talmon, kavramı günümüzde Sheldon Wolin, Wiliam Engdahl savunuyor. Bu tezlerin tamamı aslında devletin yürütme gücünün yasama gücüne baskın çıkarak, güçler ayrımına son vermesini, dahası İktidarın olağanüstü güçlenerek toplumsal hayatı belirleme gücünü de elde edilmesine dikkat çekerler. Klasik totaliter rejimlerden farkı sistemin demokratik normlar üzerinde yükselmesi, iktidarın demokratik usullerle belirlenmesi ve toplumdaki demokratik hakların zedelenmemiş olmasıdır.”

 http://www.kuyerel.net/modules/AMS/article.php?storyid=7713

(3)    http://www.internethaber.com/chp-bu-bolgede-sandik-gorevlisi-bulamiyor-        529056h.htm


Yazarın Son Yazıları:
‘Bağımsızlık’ mı ‘hırsızlık’ mı?!..
Devletin ‘özel’i olmaz!..
‘Cesaret ödülü’nün bedeli!..