Afyon patlamasını ranta kendileri çevirecek

Afyon patlamasını ranta kendileri çevirecek
13 Eylül 2012 09:23

11 Eylül 2012 Salı günü Genel Başkan'ı olduğu partinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında “Ben ana muhalefet partisi lideriyim. Bana her yerden bilgi gelir. Bırakın bilgi gelmeyi, en yetkin insanları ararım ve konuşurum” diyen Kemal Kılıçdaroğlu doğru söylüyor…

 
Anlatısından edindiğim izlenimim o ki… Kılıçdaroğlu, 5 Eylül 2012 Çarşamba gecesi saat 21.15'de Afyonyonkarahisar'daki “askeri mühimmat deposu”nda meydana gelen ve 25 askerimizin şehit düştüğü olayla ilgili olarak, uzmanlarla, özellikle askeri uzmanlarla konuşuyor. “Askeri mühimmat depolama” ve “oralarda meydana gelebilecek patlamalar” konularında uzman bir “eski komutan”dan bilgiler alıyor. Adını açıklamadığı uzman “eski komutan”ın “anlatıları”nı, “sohbet ortamı”nda, çevresindekilere aktarıyor. Oradakilerden biri de, Yeni CHP'den iki milletvekilinin yazı yazdığı internet gazetesinin sahibi gazetecidir. Gazeteci için, anamuhalefet partisinin genel başkanının ağzından duydukları, “müthiş haber”dir! Yapması gerekeni yapmıştır. İnternet gazetesinde manşetten vermiştir. Öyle ki… Başka internet gazeteleri, radyo, televizyonlar, ertesi gün yazılı basın alıntı yapmışlardır. Ama… Bir eksik vardır. Kılıçdaroğlu, bir gün sonraki basın toplantısında “düzeltmek” zorunda kalıyor.
 
Kılıçdaroğlu, “sohbet ortamı”nda, “Uzman bir eski komutan, Afyon'daki patlamanın yüzde 99 sabotaj olduğunu söyledi” demiştir. İnternet gazetesi sahibi gazeteci ise -“eski” sözcüğünü ya duymamış ya işine öyle gelmiş-, haberini, “eski” sözcüksüz yazmıştır.
 
Haber ses getirdi… Hükümet ve AKP hop oturup hop kalktı. Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısı sulu göz Bülent Arınç, “Sabotaj olduğunu kanıtla, kaynağını açıkla” diye tutturdu… Başbakan, Azerbaycan gezisi öncesi (11 Eylül 2012 Salı), Ankara Esenboğa Havalimanı'nda, “Böyle tutarsız, böyle samimiyetsiz ve böyle bir durumdan rant devşirmeye çalışmak diye bir şey olabilir mi? 25 tane şehidimiz var, sen bu şehitlerin üzerinden 'Bir şey kazanabilir miyim?' gayreti içerisine giriyorsun” sözlerini etti. Yetinmedi, “Tabii ki burada haklı olarak Silahlı Kuvvetler'in de, böyle bir iftira karşısında yapması gereken, yargı yoluna gitmektir ve yargı yoluna da gidecektir. Yargı yolunu, hükümet olarak biz de ayrıca açık tutuyoruz” diyerek, Genelkurmay'a “talimat”, “emir” ya da “görev” verdi.
 
Başbakan'ından, “anamuhalefet genel başkanı hakkında yargıya gidin, davacı olun” talimatını, emrini, görevini alan Genelkurmay'ın harekete geçtiğini kimi gazeteler yazarken, kimileri “geçeceğini” yazdılar.
 
Kılıçdaroğlu ise düzenlediği basın toplantısında, “… Bana gelen bilgiler, olayın sabotaj olduğu yönündedir ağırlıklı olarak. Hatta birisi bana aynen şunu söyledi: %99 bile demiyorum. %99,5” dedi, ekledi:
 
“Söylediğimiz her sözün arkasındayız. Söylediğimiz her söz ölçülmüştür, biçilmiştir, tartılmıştır, uzun süre konuşulmuştur ondan sonra dillendirilmiştir. Biz AKP hükümeti gibi boş konuşmayız. Dava açacaklarmış. Sayın Başbakan öyle diyor. Açmazlarsa sanki çok üzüleceğim. Davayla mı korkutacaksın bizi? Fezlekeyle mi korkutacaksın bizi? Sen korkabilirsin. Unutma, biz CHP'yiz. Hiçbir CHP'li baskılara boyun eğmez, şantaja boyun eğmez. Biz, demokrasi savaşı veriyoruz. Biz özgürlük savaşı veriyoruz. Biz saydam bir hükümet savaşı veriyoruz. Halk bilgilensin istiyoruz. Bu ülkenin çocukları şunun bunun kararlarıyla yaşamlarını yitirmesinler istiyoruz…”
….
 
Genelkurmay, Başbakan'dan gelen “talimat”, “emir”, “görev” nedeniyle Kılıçdaroğlu hakkında dava açadursun… Patlamadan bir gün sonra Afyonkarahisar'a giden, oradan Valilik makamına geçen ve ulusun kan kustuğu gün içinde, Valiye şilt veren, Validen armağanlar alan, ağır tepkiler karşısında açıklama yapmak zorunda kalan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in, şu sözlerini, “askerlik, “komutanlık” ve “Genelkurmay Başkanlık” yönünde “değerlendirme”ye alması, dahası “yargıya götürme”si gerekir:
 
“Sayın Vali'nin makam odasında sergilenen davranışın görüntülenmesi ve görüntünün Valilik sitesinde yayımlanması ve bu yayım üzerine medya kuruluşlarında yer alan yorumlar beni son derece rahatsız etmiş ve zaten var olan üzüntüme üzüntü katmıştır. Sayın Vali'nin şahsına ve makamına nezaketsizlik olmasın düşüncesiyle ani gelişen davranış karşısında herhangi bir reaksiyon gösteremedim.''
 
Ani gelişen davranış karşısında “reaksiyon” göstermeyen asker, komutan, Genelkurmay Başkanı olur mu?!. “Olmaz” bilirdim…   
….
 
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in, “rahatsızlı” ve “üzüntü veren” bu sözleri “yargılık” olduğu kadar… Azerbaycan uçuşu öncesindeki açıklamasında, Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu'nun “yanlış yaptı”ğını –Vali yanlış yaptığına göre Başbakan, gereğini yapsın; yapmazsa, bir başka yanlışı kendisi yapmış olacak- söyleyen Başbakan'ın, Pazar (9 Eylül 2012) günü partisi AKP'nin genişletilmiş il başkanları toplantısındaki, “terör örgütü PKK'yı güçlü gösteren”, “PKK'nın propagandasını içeren” şu sözleri de “yargılık”tır:
 
“Beytüşşebap'ta jandarma personelinin kaldığı lojmanlardan, göstericilerin korkusuyla Türk bayrağının indirildiğine dair birtakım haberler yapıldı. Türk bayrağını indirmek gibi bir durum asla ve asla yok. Türk bayrağının zarar görmesini engellemek için oradaki birkaç erimiz yapılan iyi niyetli bir girişimle orada bayrağımızı korumak niyetiyle bayrağımızı oradan alıyorlar.”
 
Başbakan, bu sözleri nasıl eder?! Ne bu hoşgörü?!
 
Bir yandan, “Türk bayrağını indirmek gibi bir durum asla ve asla yok” diyeceksiniz, diğer yandan “Türk bayrağının zarar görmesini engellemek için oradaki birkaç erimiz yapılan iyi niyetli bir girişimle orada bayrağımızı korumak niyetiyle bayrağımızı oradan alıyorlar” diyeceksiniz!  
 
“Türk bayrağının zarar görmesini engellemek…” ne demek?! Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ne zamandan beri, “birkaç erimiz” koruma amaçlı olarak bayrağımızın kaldırılmasına karar verir oldular?! Erlerimiz, böyle mi eğitiliyorlar, yetiştiriliyorlar?! Onların birinci görevleri, ulusu, ulusun bayrağını korumak değil midir?!  
 
PKK terörü karşısında canını veren askerlerimizin, teröristlerin ve onların sempatizanlarının geçişleri sırasında, uydurulan gerekçelerle ve kendi başlarına değil, “komutan” konumundakinden aldıkları emirle o bayrak, askeri personelinin lojmanındaki asılı yerinden sökülüp alınmıştır!
 
O emri veren “komutan” kimse, bulunup çıkarılmalı ve Başbakan'la birlikte hesap verilmelidir!
 
“Kaldırın” emrini veren Komutan da, o komutanın emriyle bayrağın kaldırılmasını doğru bulan, savunan Başbakan da, “ağır Anayasal suç” işlemişlerdir! İkisi de yargılanmalıdır!
….
 
Hani… Başbakan, Kılıçdaroğlu'nu yererken “Böyle tutarsız, böyle samimiyetsiz ve böyle bir durumdan rant devşirmeye çalışmak diye bir şey olabilir mi? 25 tane şehidimiz var sen bu şehitlerin üzerinden 'Bir şey kazanabilir miyim?' bunun gayreti içerisine giriyorsun” dedi ya… Ben; Afyon patlamasını “rant”a kendilerinin çevireceklerinin iletisini aldım! Şöyle: Bunlar, “bedelli askerlik”ten umduklarını bulamadılar. Yüz binlerin üzerinde “bedelli askerlik” başvurusu bekliyorlardı. 30 bin TL'yle çarptıklarında, çok büyük parayla karşılaşıyorlardı.  
 
Yasa yürürlüye girdi; başvurular çok altlarda kaldı. Şimdi… Afyon patlamasıyla “bedelli askerliği” gündeme taşıyacaklar. Yandaş yalakaları radyolardan, televizyonlardan konuşacaklar, gazetelerdeki köşe yazarları köşelerinden yazacaklar. Vatandaş, “bedelli”ye doğru yönlendirilecek. Az da olsa, amaca ulaşılacak…
 
[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?