“Bütünşehir” ile parçalanması beklenen ülke

“Bütünşehir” ile parçalanması beklenen ülke
15 Mayıs 2012 10:31

Kılıçdaroğlu, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun CHP’li üyelerinden; yeni Anayasa yapılırken “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın ruhunun yeni anayasaya yansıtılmasını ve “Türkiye vatandaşlığı” tanımı üzerinde uzlaşma sağlanması için çaba sarf etmelerini istemiş. AKP’nin ise derdi çok daha başka: Onlar 10 yıl içinde yaptıkları pek çok icraat ile defalarca Anayasa ihlalleri yaptılar. İşledikleri suçların hepsi de Yüce Divan’lık. İlgili yasalar ve Anayasa değiştirilmeden, kazara bir iktidar değişmiş olsa, sittin sene Silivri’den çıkamazlar. Bu nedenle, işledikleri suçları, suç olmaktan çıkartan yasalar ve Anayasa değişikliği yapmak ihtiyacı duyuyorlar. Bu arada, iktidarlarını sürekli kılacak, yeni bir rejimi de ancak bu şekilde garanti altına alabilecekler! CHP çaresizlik içinde, kendine verilen rolü oynamaya çalışıyor. Anayasa’dan “Türk” sözcüğünü çıkarmak işi bile onların üzerinde kalmış!.. MHP yetkilileri ise, çok konuşmuyorlar ama Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan onlar da kalkmayacaklar. Bu kararlılıklarını ısrarla ifade ediyorlar. Demek ki, onlara da aynı rolün bir parçasının verildiği belli oluyor. Anlaşılan muhalefet olarak varlıklarını ancak bu şekilde sürdürebilecekler! İktidar, işlediği suçlarını suç olmaktan çıkartacak, muhalefet varlığını koruyacak. Koyun ve kasap kıssası misali. Biri can, diğeri et derdinde!..

Yabancılara mülk satışını düzenleyen yasada, “karşılıklılık” (mütekabiliyet) şartı kaldırılmış. Yani Türkiye’den dilediği kadar mülk satın alan bir yabancının ülkesinde, Türkler mülk satın alamayacaklar! Bu kesin. Çıkartılan yasanın 36. Maddesinde; toprak satışının sınırı da neredeyse kaldırılmış. Taşınmazların toplamı, özel mülkiyete konu alanlar için ilçe yüzölçümünün yüzde 10’unu, ülke genelinde de kişi başına 30 hektarı geçemeyecekmiş. Ama Bakanlar Kurulu, 30 hektarı 2 katına çıkarabilecek.(1) Türkiye toprakları üzerinde ikinci bir İsrail devletinin kurulması için üst yapı da hazırlanmış!.. Nedense, bu yeni devlete Kürdistan demeye dilim varmıyor. O kadarını da siz anlayın işte! Suriye sınırındaki mayınları temizleme karşılığında, 49 yıllığına İsrail’e verilmesi düşünülen toprakları, artık Yahudiler para ile satın alabilecekler!.. Gözümüz aydın!..

İçişleri Bakanlığı, 24 Nisan’da hazırladığı bir genelge ile yeni büyükşehir olacak 13 ilin yanı sıra, İstanbul ve Kocaeli dışındaki büyükşehirlerin belde belediyeleri ve 28 kentin köy muhtarlıklarının tüm yetkilerini valiliklere devretmiş.(2) Büyükşehirden “bütünşehir”e,(3) doludizgin gidiyoruz. Oradan da “özerk yönetime” (veya eyalete) doğru giden yol hazırlanmış gibi… Başkanlık sisteminin en önemli koşulu, eyalet sistemi olduğu göz önünde tutulduğunda, AKP’nin Oslo’da eline tutuşturulan yol haritasının, ülkeyi nerelere doğru götüreceği daha net olarak görülüyor şimdi!.. Bu işin “Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı” gibi en ağır yanını savunmak yine CHP’ye düşmüş!.. Yarından tezi yok “Başkanlık Sistemi”ni tartışmaya başlıyoruz!..

Zaten BDP Milletvekili Gülten Kışanak da Washington dönüşü Radikal gazetesine verdiği demeçte: “ABD’den rol istedik” dememiş miydi? Hanımefendi PKK’nin sivil kanadının konumunu belli etmiştir… BDP Lideri Demirtaş ise: “Başkanlık sisteminden önce demokratik özerkliği tartışalım” (4) diyerek, bütün yanlış anlaşılmaların önüne geçmiştir!..

Rotamız belli oldu: Hedefine “tam bağımsızlığı” koymuş“Özerk Kürdistan”a doğru!..

***

AKP 10 yıldır iktidarda! 10 yılda, sadece bir defa 7 milyon çocuğa süt dağıtmışlar. İktidarın sütü bozuk çıkmış. Hastalanıp hastaneye kaldırılan yüzlerce çocuk varmış. Bu olaydan sonra çocuklar, evde de süt içmeye korkuyorlar!… Hükümet, çocuklara süt içirmek için mi, yoksa sütü bozuk bir yandaşın sütünü paraya çevirmek için mi süt dağıtmaya karar vermiş? Bu sorunun yanıtı şimdilik belli değil… Ana muhalefet ise, işin “beceri” boyutuyla ilgili. Dağıtımdaki aksaklıkları öne çıkartıp eleştiriyor… Tıpkı 4+4+4 sisteminin, “eğitim ve öğretim birliğini” ortadan kaldırmasını görmezden gelip, 20 milyon liralık alımın Kamu İhale Yasası kapsamından çıkartılmasını eleştirdiği gibi…

Hem verilen görevi yapacaksınız, hem de katıldığın bu işe muhalefet edeceksiniz!.. Kabul etmek gerekir ki, muhalefetin işi iktidardan daha zor!..

Başbakan, Devlet Tiyatrolarının kapısına kilit vurmaya karar vermiş. Bunu duydunuz biliyorum. Oyuncular için “Parayı bizden alıp, parmak sallayarak bizi eleştiriyorlar” demiş. Birden Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın, CHP Genel Başkanlığı’na aday olduğu Kurultay’daki konuşmasını anımsadım. Sonunda tiyatroları kapatmak da ona nasip olacak!.. Günay, o günlerde kendini laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk ve İnönü’nün koltuğuna oturmaya layık görüyordu! Şimdi devlet tiyatrolarının kapatılması gerektiğini savunmak için uygun cümleler kurmaya çalışıyor. Sanatçının canının fazla acımasını istemiyor galiba. Nereden nerelere gelmişiz!.. “Çağ atlamak” böyle bir şey olsa gerekir!..

Başbakan’a göre, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun’un kaleminden “pislik” akıyormuş. Bekir Coşkun; usta bir mizah yazarı, işlek bir kalem, korkunç da birikimi var. Kıvrak zekâsı ile olup biten her şeyi bir kaç cümle ile özetleyebiliyor. Kısaca yetenekli bir adam. Üstelik herkesin kolaylıkla anlayabileceği basit cümleler ile bu işi yapıyor. Ağzından bir defa olsun küfür çıktığını duymadım. Köşe yazıları, her yazarın gıpta edeceği şiir akıcılığında. En karmaşık konuları bile anlaşılır hale getiren bu yürekli yazardan, ne isteniyor? Belli ki, hükümet de Bekir Coşkun’un hükümete muhalif olanları uyandırdığının farkında. Onları da uyandırmış aslında!.. Asıl korkuları AKP’ye “ibadet etme” amacıyla oy verenleri uyandırması!.. O zaman “yandı gülüm keten helva”!..

Başbakan, İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal’dan da şikâyetçiymiş! Acaba Kocasakal’ın, “silahsız kuvvetler” nitelemesinden, halkı kastetmiş olduğunu anlayamadılar mı? Hiç sanmam, bal gibi anlamışlardır. Amaçları başka. Hükümeti asıl rahatsız eden; İstanbul Barosu’nun, “Silivri Hukuku”na karşı, haklı direniş gösteren savunma avukatlarının yanında yer almış olmasıdır. Diğer barolara örnek olabilir. O bakımdan, başkanın bu sözlerini bulunmaz bir olanak gibi kullanmak istiyorlar. Hükümet bu fırsattan yararlanarak, Genelkurmay’a ve komutanlara dünyanın en büyük barosunun başkanı ile Türkiye’nin en çok okunan yazarına haddini bildirme emrini vermiş!.. Aynı zamanda kendilerini test ediyorlar tabi. Bakıyorlar askere verdikleri emirler yerine getiriliyor mu? Genelkurmay Başkanı Nejdet Özel, tereddüt etmeden sivillerden gelen emri yerine getirmiş! Sivilleşiyor muyuz acaba ne? Ne büyük çelişki değil mi? Hükümet, vaktiyle Özel’in komutanlarını, güncel konular üzerinde görüş bildirdikleri için tutuklayıp cezaevine atmıştı. Şimdi kendisinden aynı işi yapmasını bekliyorlar. Başbakan’ın görüşleriyle uyumlu ve fakat askerin görevi içinde de bulunmayan, tutarsız açıklamalar yapması için askeri teşvik ediyorlar!.. Geçen hafta Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin basın bürosu gibiydi!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6302.html

http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/eyalet-sistemine-adim-h2795.html

Hükümetin düşüncesine göre, nüfusu 750 bini geçen iller “Bütünşehir” yapılmak istenmektedir. İl Özel İdaresi’nin devre dışı bırakılacağı “Büyükşehir” uygulamasında sonraki adım eyalet sistemi olacağı için üniter yapıyla yönetilen Türkiye’de kabul edilemez. Normalde bir yerleşim yeri “büyükşehir” haline geldiğinde ,o sınırlar içindeki belde belediyeleri eğer nüfusları 50 binin üzerinde ise, “Büyükşehir İlk Kademe belediyeleri” haline gelmeleri planlanmaktadır. Tüzel kişilikleri ise devam edecektir. Nüfusu 50 binin altındakilerin ise, belediyelikleri düşecek ve köy ise, tüzel kişilikleri sona erecektir. İçişleri Bakanlığı tarafından onaylanarak yürürlüğe giren kararda yeni düzenleme ile İl sınırlarının aynı zamanda belediye sınırlarına dönüştürülmesi öngörülmektedir.

Kılıçdaroğlu, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun CHP’li üyelerinden; yeni Anayasa yapılırken “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın ruhunun yeni anayasaya yansıtılmasını ve “Türkiye vatandaşlığı” tanımı üzerinde uzlaşma sağlanması için çaba sarf etmelerini istemiş.

 

 

Av. Cemil CAN H&H YORUM

 

AKP’nin ise derdi çok daha başka: Onlar 10 yıl içinde yaptıkları pek çok icraat ile defalarca Anayasa ihlalleri yaptılar. İşledikleri suçların hepsi de Yüce Divan’lık. İlgili yasalar ve Anayasa değiştirilmeden, kazara bir iktidar değişmiş olsa, sittin sene Silivri’den  çıkamazlar. Bu nedenle, işledikleri suçları, suç olmaktan çıkartan yasalar ve Anayasa değişikliği yapmak ihtiyacı duyuyorlar. Bu arada, iktidarlarını sürekli kılacak, yeni bir rejimi de ancak bu şekilde garanti altına alabilecekler! CHP çaresizlik içinde, kendine verilen rolü oynamaya çalışıyor.  Anayasa’dan “Türk” sözcüğünü çıkarmak işi bile onların üzerinde kalmış!.. MHP yetkilileri ise, çok konuşmuyorlar ama Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan onlar da kalkmayacaklar. Bu kararlılıklarını ısrarla ifade ediyorlar. Demek ki, onlara da aynı rolün bir parçasının verildiği belli oluyor. Anlaşılan muhalefet olarak varlıklarını ancak bu şekilde sürdürebilecekler! İktidar, işlediği suçlarını suç olmaktan çıkartacak, muhalefet varlığını koruyacak. Koyun ve kasap kıssası misali. Biri can, diğeri et derdinde!..

 

 

Yabancılara mülk satışını düzenleyen yasada, “karşılıklılık” (mütekabiliyet) şartı kaldırılmış. Yani Türkiye’den dilediği kadar mülk satın alan bir yabancının ülkesinde, Türkler mülk satın alamayacaklar! Bu kesin.  Çıkartılan yasanın 36. Maddesinde; toprak satışının sınırı da neredeyse kaldırılmış. Taşınmazların toplamı, özel mülkiyete konu alanlar için ilçe yüzölçümünün yüzde 10’unu, ülke genelinde de kişi başına 30 hektarı geçemeyecekmiş. Ama Bakanlar Kurulu, 30 hektarı 2 katına çıkarabilecek.(1) Türkiye toprakları üzerinde ikinci bir İsrail devletinin kurulması için  üst yapı da hazırlanmış!.. Nedense, bu yeni devlete Kürdistan demeye dilim varmıyor. O kadarını da siz anlayın işte! Suriye sınırındaki mayınları temizleme karşılığında, 49 yıllığına  İsrail’e verilmesi düşünülen toprakları, artık Yahudiler para ile  satın alabilecekler!.. Gözümüz aydın!..

 

 

İçişleri Bakanlığı,  24 Nisan’da hazırladığı bir genelge ile yeni büyükşehir olacak 13 ilin yanı sıra,  İstanbul ve Kocaeli dışındaki büyükşehirlerin belde belediyeleri ve 28 kentin köy muhtarlıklarının tüm yetkilerini valiliklere devretmiş.(2) Büyükşehirden “bütünşehir”e,(3)  doludizgin gidiyoruz. Oradan da “özerk yönetime”  (veya eyalete) doğru giden yol hazırlanmış gibi… Başkanlık sisteminin en önemli koşulu, eyalet sistemi olduğu göz önünde tutulduğunda, AKP’nin Oslo’da eline tutuşturulan yol haritasının, ülkeyi nerelere doğru götüreceği  daha net olarak görülüyor şimdi!..  Bu işin “Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı” gibi en ağır yanını savunmak yine CHP’ye  düşmüş!.. Yarından tezi yok “Başkanlık Sistemi”ni tartışmaya başlıyoruz!..

 

Zaten BDP Milletvekili Gülten Kışanak da Washington dönüşü Radikal gazetesine verdiği demeçte: “ABD’den rol istedik” dememiş miydi? Hanımefendi PKK’nin sivil kanadının konumunu belli etmiştir… BDP Lideri Demirtaş ise: “Başkanlık sisteminden önce demokratik özerkliği tartışalım” (4) diyerek, bütün yanlış anlaşılmaların önüne geçmiştir!..

 

Rotamız belli oldu: Hedefine  “tam bağımsızlığı”  koymuş“Özerk Kürdistan”a doğru!..

 

***

 

AKP 10 yıldır iktidarda! 10 yılda, sadece bir defa 7 milyon çocuğa süt dağıtmışlar. İktidarın sütü bozuk çıkmış. Hastalanıp hastaneye kaldırılan yüzlerce çocuk varmış. Bu olaydan sonra çocuklar, evde de süt içmeye korkuyorlar!… Hükümet, çocuklara süt içirmek için mi, yoksa sütü bozuk bir yandaşın sütünü paraya çevirmek için mi süt dağıtmaya karar vermiş?  Bu sorunun yanıtı şimdilik belli değil… Ana muhalefet ise, işin “beceri” boyutuyla ilgili. Dağıtımdaki aksaklıkları öne çıkartıp eleştiriyor… Tıpkı 4+4+4 sisteminin, “eğitim ve öğretim birliğini” ortadan kaldırmasını görmezden gelip, 20 milyon liralık alımın Kamu İhale Yasası kapsamından çıkartılmasını eleştirdiği gibi…

 

Hem verilen görevi yapacaksınız, hem de katıldığın bu işe muhalefet edeceksiniz!.. Kabul etmek gerekir ki, muhalefetin işi iktidardan daha zor!..

 

 

Başbakan, Devlet Tiyatrolarının kapısına kilit vurmaya karar vermiş. Bunu duydunuz biliyorum. Oyuncular için “Parayı bizden alıp, parmak sallayarak bizi eleştiriyorlar” demiş. Birden Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın, CHP Genel Başkanlığı’na aday olduğu Kurultay’daki konuşmasını anımsadım. Sonunda tiyatroları kapatmak da ona nasip olacak!.. Günay, o günlerde kendini laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk ve İnönü’nün koltuğuna oturmaya layık görüyordu! Şimdi devlet tiyatrolarının kapatılması gerektiğini savunmak için uygun cümleler kurmaya çalışıyor. Sanatçının canının fazla acımasını istemiyor galiba.  Nereden nerelere gelmişiz!.. “Çağ atlamak” böyle bir şey olsa gerekir!..

 

 

Başbakan’a göre, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun’un kaleminden “pislik” akıyormuş. Bekir Coşkun; usta bir mizah yazarı, işlek bir kalem, korkunç da birikimi var. Kıvrak zekâsı ile olup biten her şeyi bir kaç cümle ile özetleyebiliyor. Kısaca yetenekli bir adam. Üstelik herkesin kolaylıkla anlayabileceği basit cümleler ile bu işi yapıyor. Ağzından bir defa olsun küfür çıktığını duymadım. Köşe yazıları, her yazarın gıpta edeceği şiir akıcılığında. En karmaşık konuları bile anlaşılır hale getiren bu yürekli yazardan, ne isteniyor? Belli ki, hükümet de Bekir Coşkun’un hükümete muhalif olanları uyandırdığının farkında. Onları da uyandırmış aslında!.. Asıl korkuları AKP’ye “ibadet etme” amacıyla oy verenleri uyandırması!.. O zaman “yandı gülüm keten helva”!..

 

Başbakan, İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal’dan da şikâyetçiymiş! Acaba Kocasakal’ın, “silahsız kuvvetler” nitelemesinden, halkı kastetmiş olduğunu anlayamadılar mı? Hiç sanmam, bal gibi anlamışlardır. Amaçları başka.  Hükümeti asıl rahatsız eden; İstanbul Barosu’nun, “Silivri Hukuku”na karşı, haklı direniş gösteren savunma avukatlarının yanında yer almış olmasıdır. Diğer barolara örnek olabilir. O bakımdan, başkanın bu sözlerini bulunmaz bir olanak gibi kullanmak istiyorlar. Hükümet bu fırsattan yararlanarak, Genelkurmay’a ve komutanlara dünyanın en büyük barosunun başkanı ile Türkiye’nin en çok okunan yazarına haddini bildirme emrini vermiş!..  Aynı zamanda kendilerini test ediyorlar tabi. Bakıyorlar askere verdikleri emirler yerine getiriliyor mu? Genelkurmay Başkanı Nejdet Özel,  tereddüt etmeden sivillerden gelen emri yerine getirmiş! Sivilleşiyor muyuz acaba ne? Ne büyük çelişki değil mi? Hükümet, vaktiyle Özel’in komutanlarını, güncel konular üzerinde görüş bildirdikleri için tutuklayıp cezaevine atmıştı. Şimdi kendisinden aynı işi yapmasını bekliyorlar. Başbakan’ın görüşleriyle  uyumlu ve fakat askerin görevi içinde de bulunmayan, tutarsız açıklamalar yapması için askeri teşvik ediyorlar!.. Geçen hafta Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin basın bürosu gibiydi!..

 

DİPNOTLAR:
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6302.html
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/eyalet-sistemine-adim-h2795.html

Hükümetin düşüncesine  göre, nüfusu 750 bini geçen iller “Bütünşehir” yapılmak istenmektedir. İl Özel İdaresi’nin devre dışı bırakılacağı “Büyükşehir” uygulamasında sonraki adım eyalet sistemi olacağı için üniter yapıyla yönetilen Türkiye’de kabul edilemez.  Normalde bir yerleşim yeri “büyükşehir” haline geldiğinde ,o sınırlar içindeki belde belediyeleri eğer nüfusları 50 binin üzerinde ise, “Büyükşehir İlk Kademe belediyeleri” haline gelmeleri planlanmaktadır.  Tüzel kişilikleri ise devam edecektir. Nüfusu  50 binin altındakilerin ise, belediyelikleri düşecek ve  köy ise, tüzel kişilikleri sona erecektir.  İçişleri Bakanlığı tarafından onaylanarak yürürlüğe giren kararda yeni düzenleme ile İl sınırlarının aynı zamanda belediye sınırlarına dönüştürülmesi öngörülmektedir.


Yazarın Son Yazıları:
‘Bağımsızlık’ mı ‘hırsızlık’ mı?!..
Devletin ‘özel’i olmaz!..
‘Cesaret ödülü’nün bedeli!..