Bugün gelinen noktada Rusya

Bugün gelinen noktada Rusya
29 Ağustos 2013 17:30

 

İç politika yazmak istiyorum ama öylesine bir gündem var ki, başka türlüsü mümkün olmuyor.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

Şu sıcak Suriye olayı bitse de içimize dönsek.

 

Gerçi bizim açımızıdan Suriye olayının bitmesi için mevcut Hükümetin değişmesi gerekiyor çünkü bu Hükümet Suriye’yi kaşımadan yaşayamıyor, nörotik takıntı halini almış vaziyette bu onlarda.

 

Dün akşam tv’de, “ABD ve İngiltere geri adım atıyor, Erdoğan da Suriye konusunda geri adım atar mı?” diye tartışılıyordu.

 

Erdoğan geri adım atmaz, atamaz, sinirlerine hakim olamaz, yenilgiyi hazmedemez, o bu ateşle oynamaya ve hata üstüne hata yapmaya devam edecektir.

 

Ama, takıntı insanı mahveder, siyasette ise, bitirir.

 

Şimdi gelelim yazının asıl konusu olan Rusya’ya.

 

Rusya konusunda genel bir portre yazmam lazım artık.

 

Çünkü son dönemlerdeki gelişmeleri anlamak için Rusya’nın genel portresine bakmakta fayda var.

 

Rusya 1990’lu yıllarda, 1990’ların sonunda filan hala daha çok dağınık, çok incinmiş ve gururu kırılmış bir ülke idi.

 

Bolşevik devriminden arzu ettiği şekilde prestijli bir sonuç alamamış, batı karşısında kendini moral olarak üstün hissedememiş ve yıkılan aile yapısı nedeniyle de bir ulus için gurur kırıcı tablolara maruz kalmıştı.

 

90’lı yıllarda liberalizm yönünde bir devinime başlasa da, hala daha muhteşem Rus resim tablolarını Avrupa şehirlerinin arka sokaklarında ucuza bulabilirdiniz.

 

Rusya 90’lı yıllarda daha hala batı açısından prestij taşımayan ve başarısız bulunan bir ülke idi.

 

Glastnost da bunu tek başına değiştiremedi.

 

O yıllarda ben Rusya’yı, katıldığım Dünya Sağlık Örgütü konferanslarından izliyordum.

 

Bu konferanslarda konuşmalarını dinlediğim Rus bakan veya teknokratların batı ülkelerinden sürekli destek, moral destek ve teknik yardım bekliyor olduğunu görüyordum.

 

O yıllarda Rusya benim için önem taşıyan bir ülke değildi aslında ama tabii konferanslarda gördüğüm herşeyi de izlerdim.

 

O yıllarda, (90 sonları) benim için önemli olan tek şey Türkiye’nin demokrasi gelişimi ve AB ile girdiği yoldu.

 

Bir de Avrupa’da o yıllarda çok sık Rusya tartışmaları olurdu…

 

“Rusya’da demokrasi yok” tartışması.

 

Ben o yıllarda Türkiye’nin demokrasi yolunda attığı adımlardan gurur duyar hale gelmeye başladığım için, Rusya’ya demokrasi açısından biraz böyle acıyarak bakardım.

 

Ama şunu da ekleyeyim hemen, Avrupalılar’ın, Rusya’yı, “demokrasi yok” açısından tartışıyor olsalar bile, Rusya’ya her zaman derin bir ilgi duyuyor olduğunu da farkediyordum; derin bir ilgi, sempati ve alaka.

 

Sonraki yıllarda ben Rusya’yı tamamen unuttum, varsa yoksa Türkiye ve AB oldum.

 

Ancak bizdeki mevcut Hükümetin TSK’ye ve anayasaya yönelmesinden sonra bazı konuları daha yoğun düşünmeye başladım.

 

Demokrasinin biraz daha altına ve devlet vektörüne yoğunlaşmaya başladım.

 

Çünkü zaten öncelerden de uzun yıllar Avrupa üzerinden gözlemlemiştim ki, temelleri doğru olan bir devlet yoksa demokrasi olmaz ve yaşayamaz.

 

İşte bu kapsamda sonradan Rusya hakkında da düşündüm, hepsini şimdi yazamam çok uzun ama kısaca….

 

Rusya Putin ve Medyedev ile (buna artık Lavrov’u da eklemek lazım) çok ciddi ve nitelikli bir devlet adamlığı özelliği kazandı.

 

Putin bir demokrasi abidesi veya demokrat değil ama Putin kanımca Rusya’nın yaralarını ve incinen gururunu tamir eden bir “baba”

 

Medyedev ve Lavrov ise, özellikle batı zekası taşıyan bir adamlar.

 

Ve, farkındaysanız Lavrov şu anda son derece akıllı ve diplomatik bir lisan ve davranış tarzı hareket ediyor.

 

Örneğin bugün Suriye’nin İngiliz Parlamentosu’ndan bir delegasyonu Şam’a davet etmesi tamamen bir Rus aklı, bundan hemen hemen eminim.

 

Ve, Rusya’nın dış politika aklında kinden dolayı küslük değil, pragmatizm var.

 

Yani, mesela, İngiltere son zamanlarda Şam yönetimine karşı son derece kötü davrandı ama İngiliz Parlamentosu dün biraz geri adım atar atmaz Rusya hemen Suriye’ye İngilizleri davet etmesini salık verdi.

 

Ki, diplomaside bazen size düşman gibi davranana bile, fırsat doğduğunda nazik davetler yapabilmeniz için politik olgunluğunuzun ve kişiliğinizin gelişmiş olması lazım.

 

Batı ülkeleri de nitekim aynen böyle davranıyor.

 

Oysa Erdoğan mesela, sadece kendi duygularının ve kızgınlıklarının peşinden giden ve hesaplanamaz birisi.

 

Onu diyordum…

 

Rusya politik aklında ve devlet tutumunda oldukça kurumlaşmış bir ülke görünümü arz ediyor.

 

Üstelik de, cepheden saldırmadan ve düşmanca davranmadan kendi çizgisini devam ettiriyor.

 

Tüm ülkelerle de diyaloğunu devam ettiriyor.

 

ABD’ye ve İngilizlere geçit vermemekte kararlı olduğu halde, onlarla da daimi ve nazik temasları var.

 

Son derece rafine ve akıllı bir çizgi izliyor.

 

Bu arada bugünlük son bir vizyoner bakışla bir tespit…

 

Rusya dünya üzerinde evrensel demokrasi halkasına en yakın ülkelerden birisi.

 

Epeyce bir zaman alır demokrasi inşa etmesi ama temeli ona bu yolda gitme imkanını verecek gibi.

 

Ben 21. yüzyılın ilk 1/3’ünden sonra AB ile Rusya arasında siyasal entegrasyonun başlayacağını düşünüyorum.

 

Bu kadar geniş bir konuyu bir yazıda anlatmanın zorluğu ile bugünlük bu kadar.

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı
Didik didik bir şey aramışlar