Bu kitap çok konuşulacak

Bu kitap çok konuşulacak
23 Şubat 2012 10:29

Birkaç gündür gazetelerde haberlerin ardı arkası kesilmiyor.

En son bugün Zaman Gazetesi'ne manşet oldu.

 

 

 

Deniz Bilgen ÇAKIR

 

"PKK'nın infaz listesinde kimler var?"

"PKK, Turgut Özal'ın kardeşi Korkut Özal'ı öldürmek istemiş…"

 

Hepsini, Parmaksız Zeki  “İmralı'da bir tiran; Abdullah Öcalan” kitabında yazmış.

 

Parmaksız Zeki dediğim,  Şemdin Sakık. Yazmış diye rivayet ettiğime de bakmayın, kitabın editörlüğünü ben yaptım.

 

Kitap ilk olarak bundan birkaç yıl önce önüme geldiğinde bir hayli düşündüm. Kafamda bir milyon tane 'acaba' vardı. Sonuç olarak terör örgütü üyeliği ve yöneticiliğinden tutuklanmış bir adam. Yıllardır hapiste yatıyor. PKK'nın ülkemize, vatandaşlarımıza yaşattığı acılar anlatmakla bitmez. Vicdani tedirginlik yaşamamak mümkün değil.

 

Sonra mektuplar vasıtasıyla tanımaya başladım Şemdin Sakık'ı. Ortak tanıdığımız Tuncer Günay aracılığı ile birkaç kitabının taslağını daha gönderdi. Yazdıklarını okudukça anladım ki, aslında ortak hedefimiz aynı; Abdullah Öcalan.

 

SAKIK VE ÖCALAN

 

Şemdin Sakık ve Abdullah Öcalan'ın ikisi de terör suçlusu…

İkisi de ömür boyu hapse hükümlü…
İkisi de örgüt yöneticisi…
İkisi de cezaevinde yaptıklarının bedelini ödeyecekler.

 

Ancak; mahkumlardan birine bir ada tahsil edilmiş. Diğeri ise hücresinde tek başına.

 

PKK'nın önderi diye tanımlanan Abdullah Öcalan, İmralı'da; Şemdin Sakık Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde.

 

Biri yakalandığında “Her türlü hizmeti veririm. Yeter ki canımı bağışlayın” diyor.  Diğeri ise “Koşullar ve inançlarım dolayısıyla bunları yaptım. Yanlışlarımın farkındayım” diyor. Yanlışlarını itiraf ediyor. Öğrenmek için okuyor. Öğrendiklerini ders olsun diye öğretmeye çalışıyor.

 

Şemdin Sakık yazdığı tüm kitaplarda, mektuplarda  aynı şeyi anlatıyor aslında; örgüte nasıl girdiğini ve orada yaşadıklarını. Mektuplarından birinde yazdığı; 

“18 yıl dağda kaldım. Benim dağ yaşamımla, Kandil'de veya sınır üstü kamplarda yaşayan PKK üst düzey yöneticilerinin dağ yaşamı kıyaslanamayacak kadar farklıydı. Onların koşullarında insan ömrünün sonuna kadar kalabilir. Benim kaldığım ortamda ise ortalama yaşam süresi iki yıldı. Ben ne teslim oldum, ne de tedbirsizliğimden dolayı tutuklandım. PKK'nın artık Kürtler için hayırlı bir iş yapmadığı gerçeğinin farkına vararak sığındığım KDP liderliği tarafından Türkiye'ye teslim edildim. Hem de bir yıl öncesinden DİHOK'a yerleşmiş kardeşim Arif ile birlikte.

12 yıldır yalnız başıma bir hücrede tutuluyorum. BÜÜÜYÜÜÜÜK lider gibi yerim dardır demiyorum. Yıllarca sığınacak delik arayan biri olarak elime geçen hücreyi bile nimetten saydım. Hiç olmazsa etrafımda dört duvar, tepemde dam var dedim. Bana ceza verdiklerinde “Allah razı olsun, istediğim kadar kitap okumak, yazı yazmak, uyumak ve kendime zaman ayırmak için tam otuz yıl süre tanıdılar” dedim. Hangi yılda neler yaptığımı anlatama. Zira burada gün bir yıl kadar uzar. Yıl ise bir gün kadar kısa gelir insana.” cümleleri özetliyor şu anda ki düşüncelerini.

KİTABIN HİKAYESİ

"İmralı'da bir tiran; Abdullah Öcalan", Sakık'ın ilk kitabı değil. 2004 yılında APO adında bir kitabı daha yayınlanmıştı. Yaşadığı maddi zorluklara rağmen, 47 bin satan kitabın gelirinden bir lira bile almamıştı Sakık. Hatta kitabın çıkmasına MİT'in yardım ettiği rivayet edilmişti.

 

Dedim ya, kitap ilk önüme geldiğinde çok düşündüm. Sakık kitabı beş yıl önce yazmış fakat çeşitli engellerle karşılaşmış, bir türlü yayınlatamamıştı. Nihayet bundan birkaç ay önce çok saygı duyduğum büyüğüm Ünal İnanç'ın da desteğiyle, düzeltmelerini bitirip yayınlamak konusunda karar verdim. Yeniçağ Gazetesi yazarlarından Yavuz Selim Demirağ'ın aracılığı ile  kitap TOGAN yayınlarından çıktı. Ancak yine sorunlar bitmedi. Bu defa Adalet Bakanlığı'ndan izin alınması gerektiği çıktı ortaya. Oysa araştırmalarımız bize gösterdi ki, cezaevinde yatan bir çok mahkumun kitapları için aynı protokol uygulanmıyordu.

 

Tüm bunlar olurken aklımda bir soru vardı; “Acaba Abdullah Öcalan'ın gerçek yüzünün görülmesini istemeyenler mi var? Birileri Apo'yu korumak mı istiyor?”

 

Elbette bu soruların cevabını vermek şu an için mümkün değil. Belki de tamamen benim şüpheciliğim. Bilemiyorum.

 

TERÖRİST BAŞI KENDİNİ ALLAH ZANNEDİYOR

 

Örgüt içi infazlar'dan, Öcalan'ın konuşmalarına kadar herşeyi bulmak mümkün kitapta.

 

Kitaptan bu kadar bahsetmişken, Abdullah Öcalan'ın örgüt militanlarına yaptığı konuşmaların kaleme alındığı bir bölümden alıntı yapalım.  Bakın terörist başı Abdullah Öcalan kendini Peygamberlerden de üstün tutup nasıl Allah'a eş koşuyor.

 


Öcalan'ın militanlara yaptığı konuşmalardan;

"Peygamberlerin de bana benzediklerini sanmıyorum. Onlar ne yazdılar ki? Aha Dâvut'un Zebur'u. O da vahiyle gelmiş. İçinde kendine ait ne kadar fikir olup olmadığı tartışmalıdır. Aha Musa'nın Tevrat'ı, değiştirile değiştirile günümüze gelmesine rağmen bomboş. Aha İsa'nın İncil'i, başlıklarına baktım, bir göz gezdirdim. Sözüm ona sevgiyi işliyor ama benim yaptığım gibi somutluk kazandırmıyor. O bir kitabı bile Havarilerine yazdırmış. Aha Muhammed'in Kuran'ı, korkutmaktan başka ne yazmış ki? O ayetleri de onun yazıp yazmadığı belli değil.

Ben Hira Dağı'na çıksaydım, Allah kadar bilgiyle donanıp öyle dönerdim. İnsan olarak çıkar, tanrı olarak inerdim. Gerçi bu sınırlı imkânlara rağmen tanrısal yönüm az gelişmiş değil ya! Şimdiden bazı akıllı arkadaşlarım yarı tanrı olduğumu söylüyorlar."

 

Birileri Abdullah Öcalan'ın ne zor şartlar altında cezasını çektiğini anlatırken….
Birileri Apo'ya özgürlük çığlıkları atarken….
Birileri örgütle diyalog nasihatı ederken bu kitabı okumak lazım aslında.

 

Belki alınacak birkaç ders çıkar…


Yazarın Son Yazıları:
Bizim artık bir şehidimiz daha var
Meğer ben 28 Şubatçıymışım…
MHP Erdoğan dedi!