‘Bu iklim hedefleri dünyayı kurtaramaz’

‘Bu iklim hedefleri dünyayı kurtaramaz’
12 Aralık 2022 09:52

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), COP27’nin ardından açıklama yaparak zirveden çıkan gelişmekte olan ülkelerin iklim krizi sonucunda yaşamakta olduğu kayıp ve zararların karşılanmasına yönelik bir fon kurulması kararını olumlu bir adım olarak değerlendirdi. Öte yandan COP27’nin küresel ısınmayı sınırlamaya yönelik emisyon azaltım taahhütlerini güçlendirme konusunda yetersiz kaldığına dikkat çekildi.

 

 

Birleşmiş Milletler’in her yıl iklim kriziyle nasıl mücadele edileceğine dair ortak karar almaları için hükümetleri ve uzmanları bir araya getirdiği COP27 görüşmeleri Mısır’da tamamlandı. Zirve sonuç bildirgesi, tüm tarafların iklim hedeflerini 2023 yılı sonuna kadar bir kez daha gözden geçirmeye çağırdı. Görüşmelerde, iklim krizinden en fazla etkilenen gelişmekte olan ülkelerin kayıp ve zararlarının karşılanmasına yönelik bir fon oluşturulacağı açıklandı. Fonun işleyişine yönelik detaylar önümüzdeki yıl içerisinde netleştirilecek.

Ayrıca görüşmeler sonrasında Emisyon Azaltımı Çalışma Programı’nın hayata geçmesine karar verildi. COP27’nin hemen sonrasında çalışmaya başlayacak olan program, 2030 yılına kadar devam edecek. Program kapsamında, taraf ülkelerin küresel düzeyde emisyonların azaltılmasına hizmet edecek önlemleri tartışmak üzere yılda en az iki kez bir araya gelmesi planlanıyor.

 

 

Türkiye emisyon seviyesini 2030’da yüzde 33 artırmış olacak

 

 

COP27’de, Türkiye de sera gazı emisyonunu azaltmaya yönelik 2030 iklim hedefini, %41 oranında artıştan azaltım olarak açıkladı. Söz konusu hedef Türkiye’nin emisyonunu 2030 yılında 693 milyon ton civarında sınırlandırmayı öngörüyor. Bir başka deyişle Türkiye, 2020’de 523 milyon ton olan emisyon seviyesini 2030’da %33 oranında artırmış olacak. Verilen hedef kapsamında emisyonlar 2038 yılından sonra azalmaya başlayacak. “2053’te net sıfır emisyon” vizyonuyla uyumlu olmayan bu hedef, ülkemizin enerji dönüşümünü geciktirirken iklim kriziyle mücadelenin ve iklim krizine uyumun maliyetini artıracak. COP27 öncesinde WWF-Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 17 sivil toplum kuruluşu tarafından yapılan çağrı, Türkiye’nin 2053 net sıfır vizyonu doğrultusunda 2030 için en az %35 oranında mutlak azaltım hedeflemesi gerektiğini ortaya koymuştu.

 

 

Nafiz Karadere: “İklim krizinin yıkıcı etkilerinin önüne geçmek imkânsız değil, acil”

 

 

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere COP27’yi şu sözlerle değerlendirdi: “Küresel ısınmayı 1,5 °C ile sınırlandırabilmemiz için 2030 yılında emisyonların 2019 yılı seviyesine kıyasla tüm dünyada %43 oranında azaltılması gerekiyor. Mevcut iklim hedefleri ise bizi 2,5 °C’lik bir ısınmaya götürüyor. Emisyonlarımızı azaltmaya yönelik acilen harekete geçilmediği takdirde hiçbir fon uğranılacak kayıp ve zararları yönetmeye yetmeyecek. 27. Taraflar Konferansı ardından belirlenen hedeflerin hala çok yetersiz olduğunu görüyoruz. Kömürden çıkış başta olmak üzere sıfır emisyonlu bir gelecek için somut adımlar atmak ve iklim krizinin yıkıcı etkilerinin önüne geçmek imkânsız değil fakat acil’

 

 

Kayıp ve zarar fonu, “‘Dünya’nın sonu’ fonu” olma riski taşıyor

 

 

WWF-Türkiye tarafından yapılan açıklamada, kayıp ve zarar fonu kararı olumlu bir adım olarak değerlendirilirken; ülkelerin, emisyonları azaltmak ve ısınmayı 1,5°C’nin altına indirmek için daha hızlı hareket etmemeleri halinde, fonun Dünya’nın sonu fonu olma riski taşıdığı belirtildi. COP27’de liderler, fosil yakıtlardan aşamalı olarak vazgeçme yönünde adım atmayarak, fosil yakıtların ortadan kaldırılmasını hızlandırma ve iklim felaketlerini önleme yolunda ilerleme kaydedilmesine imkân vermemiş oldu. İddialı emisyon azaltım hedeflerinin eksikliği, kayıp ve zarar etkilerinin sınırlandırılması önünde engel teşkil etmeye devam edecek. İklim krizinin derinleşmesini önlemeye yönelik kararlı adımlar atılmaması halinde, kayıp ve zararlara yönelik fonun tek başına yeterli bir mekanizma olmaktan çok uzak olduğu kaydedildi. Açıklamada ayrıca, geçtiğimiz sene Glasgow’da gerçekleşen COP26’dan bu yana iklim hedeflerinde hırslı bir ilerleme olmadığı değerlendirildi.

 

 

2009’da Kopenhag’da düzenlenen Taraflar Konferansı’nda gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin iklim hedeflerini desteklemek için 100 milyar dolar finansman sağlamayı taahhüt etmişti. İklim finansmanında söz verilen 100 milyar dolar hedefine halen ulaşılamadı. COP27 sonuç bildirgesi, küresel düzeyde 2050 net sıfır hedefine ulaşabilmek için, 2030’a kadar yenilenebilir enerjiye yılda 4-6 trilyon ABD doları yatırım yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Bunun için finans sisteminin acilen yeniden yapılandırılması gerekiyor. Gezegenimizin, iklime yönelik hedeflerde finansmanın ve somut adımların artmadığı bir COP görüşmesine daha zamanı yok. Doğa, son 10 yılda insanlığın karbondioksit emisyonlarının %54’ünü absorbe edebildi ancak emisyonları hızlı bir şekilde azaltma görevini, insanlık olarak üzerimize düşeni yapmadan tek başına doğa üzerine yüklemek yeterli ve adil değil.

 

 

Zirvede sektörel düzeyde adımlar görüşüldü:

 

 

 

Aralarında Mısır, İngiltere, Avustralya, Kamboçya, Almanya ve İrlanda’nın da bulunduğu 13 ülke 2030’da iklime dirençli, sürdürülebilir tarım uygulamalarını en yaygın uygulamalar haline getirmek üzere çalışmaya başlayacağını duyurdu.
Çokuluslu şirketlerin iklim dostu yeni teknolojileri tedarik zincirlerinde yaygınlaştırmasını amaçlayan öncüler koalisyonu üyeleri yeni şirketlerin katılımıyla toplam 65 şirkete ulaştı. Toplam piyasa değeri 8 trilyon ABD dolarını bulan şirketler sıfır karbonlu teknolojileri ticarileştirebilmek amacıyla 12 milyar dolar yatırım yapmayı taahhüt etti.

 
Gelişmiş ülkelerde sanayi dönüşümüne yönelik ilk geniş çaplı finansman programı hayata geçiyor. Program kapsamında Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası (EBRD) Mısır’da yeşil hidrojen yatırımı için 410 milyon dolar finansman sağlayacağını açıkladı. Dünya Bankası ise yeşil hidrojenin yaygınlaşmasına yönelik 1.6 milyar dolar tutarında küresel bir finansman programı geliştirecek.

 
COP27’ye, bekleneni vermeyen sonucuna rağmen, zorlu koşullarda seslerini duyuran kampanyacılar, Yerli Halklar, sivil toplumun, gençlerin güçlü mesajları ve kararlılığı damga vurdu. Zirvede iklim krizinin, farklı toplulukları ve ulusları farklı şekilde etkilediğine, mevcut eşitsizlikleri artırdığına dikkat çekilirken; tüm iklim eylemlerinin daha gelişmiş insan hakları, eşitlik ve adalet talepleriyle iç içe olduğu gözler önüne serildi.