Bir bilimadamı, bir yıldız, bir büyü daha sonsuzluğa uzandı! Prof. Tbp. Alb. Kemal Aydınalp…

Bir bilimadamı, bir yıldız, bir büyü daha sonsuzluğa uzandı! Prof. Tbp. Alb. Kemal Aydınalp…
14 Şubat 2018 08:00

Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ile ilk tanışıklığım doğumumla başlar. Babamın astsubay olması dolayısıyla doğumum şimdi Genelkurmay Karargahı olan binada gerçekleşir. Ardından çocukluk çağında yaşadığım ağır bir akciğer enfeksiyonu sırasında beni aylarca misafir etmesiyle devam eder GATA maceram.

 

 

Dr. Semih DİKATLİ H&H YORUM
3-4 yaşlarında bir hasta çocuk olarak tanıdığım Gülhane’nin müthiş doktorları, sevgi dolu hemşireleri, çalışkan personeli sayesinde doktor olmaya karar verdim. Hiç düşürülemeyen yüksek ateşim nedeniyle beni buz dolu küvete sokmak zorunda kalan hemşire ablalarımın gözyaşlarına o zaman anlam veremezdim, günde 3 kere bana iğne yapan Ayşe Hemşire’nin de… Öleceğimden korkarlar, çektiğim acıyı kendi evlatlarının acısı gibi algılarlardı. Ayşe Hemşire bana iğne yapmak için geldiği zaman elleri hep arkasında olurdu. Bana bil bakalım arkamda hangi sürpriz var diye sorardı ve benim “biliyorum iğne var” cevabıma güler, arkasından çikolata çıkarırdı. İğneyi yaptırma karşılığı o çikolatayı bana verirdi. Kısıtlı maaşıyla belki evlatlarına alamadığı çikolatayı bana alırdı her gün.

 
Böyle bir çocukluğun ardından tanıştığım Freud, Fromm gibi düşün adamlarının kitapları sayesinde psikiyatrist olmaya karar verdiğimdeyse 12 yaşındaydım.

 
Tüm bu çocukluk hikâyesi beni sonunda GATA’ya öğrenci yaptı. Daha ilk dönem akademik yıl açılışı konuşması için bir salona toplandığımızda konuşmacı olarak davet edilen kişiyse meslek tercihimi iyice netleştirdi. O kişi Prof. Tbp. Alb. Kemal AYDINALP idi.

 
Kemal AYDINALP Hoca gerçek bir kahraman gibiydi kürsüde. Yaşına rağmen son derece yakışıklıydı. Karizmatik ses tonuna eklenen müthiş özgüveni ve bilgisi öğrenciyi dersin içine çekiyordu. Her cümlesinde keyifli bir bilgi vardı. Ciddi duruşunun ardındaki yaramaz çocuk, arada yaptığı esprilerde kendisini ele veriyordu. O ilk dersi dinlerken, Gülhane’de psikiyatri ihtisası yapmak istediğimden emin olmuştum.
Ne yazık ki Kemal Hoca birçok garip uygulama yüzünden daha o yıl GATA’dan ayrılmıştı. Mazhar Osman’dan bu yana gelişerek gelen askeri psikiyatrinin modern çağda büyülü yüzüydü Kemal Hoca…

 
Sonraki yıllarda onu defalarca kliniğimizde görmüş, onunla tanışma, sohbet etme hatta aynı masada rakı içme onuruna erişmiştim. Emekli olmasına rağmen yuvasını terk etmemiş, bizlere yani torunlarına bildiklerini öğretmek için çırpınmıştı. Tez savunmam sırasında oradaydı, her yıl mutlaka birkaç kez aramızdaydı. Emekli hocalarımızın tüm kliniğe cebinden yemek ısmarlama geleneği içinde boğazımdan lokması da çok geçti.

 
1985 yılından beri tanıdığım bu özel adamı güzel kılan sadece aldığı eğitim, psikiyatriye sağladığı katkı, ders anlatmasındaki muhteşemlik değildi. O gerçek bir entelektüeldi. Her zaman müthiş giyinirdi, bir tek gün bakımsız, traşsız gezmezdi. Ne öfkesine şahidim ne de ağzından çıkan kötü bir söze… Ankara sokaklarının İstanbul beyefendisiydi o…

 
Dün ölüm haberini aldığımda içimde bir yerlerde bir büyünün ışığı söndü. Yeni nesil, o ve onun gibi hocalar olmadan hep biraz eksik olacak biliyorum. Şimdi o yok, GATA yok, bilim yok… Ülkemiz daha da fakirleşirken, açken insanlar, savaşlara gebeyken gelecek; eksiliyor bilim, eksiliyor insan olmak, eksiliyor büyü…

 
Işıklar içinde uyu Hocam… Sen ölmedin, eserleriyle yaşayanlar arasına katıldın. En büyük eserin ise yetiştirdiğin bizleriz. Şimdi senin bayrağını taşımak, ülkemizi yüceltmek için çabalamak bizlere kaldı. İlk dersteki canlılığınla hafızamda, öğretilerinle her dokunduğum hastada yaşamaya devam edeceksin. Bu akşam bir duble senin için içeceğim Hocam, hüzünle değil, acıyla değil, son anına kadar açık zihnine, çalışma azmine ve seni tanımış olmama şükrederek sarhoş olacağım.

 

 

Dr. Semih DİKKATLİ Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İçimdeki çocuğun bayramı
Herkes birine zorba…
Kara Kutu… Hadi yüzleşelim…