Ben deli değilim yani…

Ben deli değilim yani…
18 Eylül 2015 10:00

Merhabalaaarrrrrrr!

 

 

Dolly KARLIYOL TOSUN H&H YORUM

 

 

Küçük bir aradan sonra tekrar merhabalarrrr,

 

Neredeyse 9 ay nefesimi tutup yaz mevsimini bekliyorum ve Haziran ayı geldiği zaman kendimi kaybedip deniz kokusu olan neresi varsa kendimi orada buluyorum. Denize ayağımı attığım anda suratımın “sırıtık” bir hal aldığını eşim söylediği zaman fark ettim. Denizi görünce gözlerim parlıyor, yüzmeye başladığım zaman ise dudaklarım gevşiyor rahatlıyor ve “mutluluk pozisyonuna” giriyor diyebilirim :) Eğer sizler de benim gibiyseniz beni çok iyi anlarsınız, ama kışı soğuğu seven biriyseniz söylediğim herşey size eminim kabus gibi gelecektir. Peki bazı insanlar bu kadar çok güneşi severken bazı insanlar neden sürekli kar kış gelsin diye dua ettiklerini hiç düşündünüz mü?

 

Ben her konuya fazlasıyla kafa patlatan biri olarak bunu çok sorguladım ve en sonunda sıcak – soğuk sevmelerimizin tamamen bedensel bir farklılık olduğunu ve bunun bütün yaşamımıza yansıması gerektiğini fark ettim.

 

Arkadaşlarım ile ne zaman öğlen buluşsak ve ben salata yesem öyle bir şişiyordum ki, sanırsınız bir oturuşta bir kuzu yedim. Etrafımdaki arkadaşlarıma bakıyordum kimse böyle bir durumda değildi. Bunun sebebini Ender Saraç’ın “Ayurveda – Sağlıklı ve uzun yaşamın sırları” kitabında keşfettim. Kitap bir test ile başlıyor onu çözüp sonucunu aldıktan sonra sizin olan kısmı okuyunca işin büyüsü çözülmeye başlıyor. Örneğin, benim gibi sıcak seven birinin sadece güneşi denizi sevmesinin dışında aslında yemek yerken de aynı yolu izleyip sıcakla başlaması gerektiğini yüzyıl düşünsem aklıma gelmezdi. Çorba içip sonrasında salataya geçsem meğerse hiç bir problem kalmayacakmış.

 

…Veya soğuk bir mekana örneğin, Uludağ’a kaymaya gittiniz ama gün ortası çok bir hareket yapmamanıza rağmen yoruldunuz, tabi etrafınızdakiler başladılar söylenmeye “Allah aşkına ne oluyor, daha kaymadık bile. Hemen başladın mıymıntılığa, abartıyorsun”. Heh işte o anda bana geliyorlar, kendi içimde yaşadığıma mı inanayım size mi laf anlatayım?

 

Kitapta bunun bile cevabı var, diyor ki “Öğlen mutlaka odana çık sıcak duş al, dinlen ve gününe öyle devam et!” Heh hay senin kalbini öpeyim ya. Ben deli değilim yani… Bir açıklaması elbet var!

 

 

unnamed

 

 

Bu yaz evet çok yüzdüm, çok güneşlendim ama bir o kadarda kendimle kaldığım için fazlaca gereksiz düşünmeye de başladım. Aynı bir psikolog koltuğunda gibi taaa küçüklüğüme kadar gittim. “Yahu Dolly, ne gerek var bu kadar terapiye bağlamaya ne güzel yazın tadını çıkar işte.” Neyse evren işte yine yapacağını yaptı, bir gün komşumda oturuyorum kahve içiyoruz. Bana bir kitap getirdi, “ben çok etkilendim, çok beğendim sen de oku”.. 

 

Hiç umut vermeden okuduğum kitap beni benden aldı ve su gibi akıp gitti…

 

Bedenen gelişiyoruz ama duygusal olgunluğa erişmemiz için doğduğumuz andan itibaren ihtiyacımız olanlar var. Ve tabi ki bunları da verebilecek olanlar anne – babalar. Peki ya onlarda bu olgunlukta değilse, işte zurnanın zırt dediği an tam da burada başlıyor! Türk aile kavramı, çoğumuzun yaşadığı olaylar, duygu durumlarını, iç dünyamızı Doğan Cüceloğlu örnekler vererek çok yalın bir dille anlatıyor. Psikolojik tespitler ve farkındalık ile kapatacağınızı düşündüğüm bir kitap.

 

1

 

 

Kendi semtimdeki butiklerin çoğunun çalışan ekibini tanırım ve sohbet ederim. Ağustos başı gibiydi, kasada çalışan kız aynı bir domates gibi kızarmış, yüzü gözü şişmiş vaziyette çalışıyordu. “Hayırdır ne oldu?” demeden edemedim. Kısa bir tatili olduğu için yanık bir tene sahip olmak için eşi ile tüm izinleri boyunca güneş altında yatmışlar. Ve tabi ki peynir gibi olan ten, domates gibi kızarmış ve şişmiş. Biz insanoğlu yanmak için her türlü cahilliği yapıp sonrasında da pişman olur ve kendimizi kozmetiklere botoxlara veririz. Öncelikle korunmanın önemine dikkat çekmek istiyorum. Kısa vadede sizi tatmin eden bronzluk yaş ilerledikce kendini ceşitli cilt hastalıklarına ve çabuk kırışan bir cilde bırakıyor! Demedi demeyin…

 

Diyelim ki yandık bronzlaştık eee şimdi bu bronzluğu nasıl koruyacağım diye düşünüyorsunuzdur eminim. Malum bu kadar emek verdikten sonra hiçbirimiz bir hafta da eski haline dönmek istemez :) Ben bu sene Nivea ekibinin hediyesi üzerine “güneş sonrası bronzluk” serisi ile tanıştım, içerdiği doğal promelanin özleriyle tatilde kazanılan bronzluğu devam ettiriyor. Yapışkan his bırakmıyor ve soyulmayı önleyerek yoğun nemiyle cildi tazeliyor. Eeee daha ne isteriz ki :) Ben bir kaç haftadır kullanıyorum gayet memnunum bakalım benim cildimi daha ne kadar bronz tutacak…

 

3

 

 

Bugünlük benden bu kadar :) Önümüzde bayram haftası var belki önerdiğim kitaplar işinize yarar… Şimdiden hepinize sevgi dolu birlik dolu bir bayram ve tatil dilerim.

Sevgilerle

 

Dolly Karlıyol Tosun

www.lapetitedolly.com

@LAPETİTEDOLLY

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
DEPRESYON! Varlığımız yaşama programlıdır, ölüme değil…
Homeopati ile derinden şifa ‘Şeker toplarından, hücrelere mesaj var!’
Bana sıkça sorulan sorular!