Başbakan, “şeriat hukuku” özlemini açığa vurdu

Başbakan, “şeriat hukuku” özlemini açığa vurdu
5 Kasım 2012 09:30

Partisinin Cumartesi günü (3 Kasım 2012) başlayan Kızılcahamam'daki “Genişletilmiş Milletvekilleri Toplantısı”nın “19'uncusu”nun kapanış konuşmasında (4 Kasım 2012 Pazar), 6'ıncı defa MHP Genel Başkanlığına seçilen Devlet Bahçeli'ye, “Ak Parti'de bir metal yorgunluk asla yok.


Baki KARAKOL H&H YORUM

Diyor ki, 'Bizden, 2023'ü çaldılar.' Bunun patenti size aitse, bedelini söyleyin ödeyelim” diye yergide bulunan Başbakan, toplantının açış konuşmasında öyle sözler etti ki!.. Gülmemek, “Yok daha neler!” dememek elde değildi!  
 
Başbakan, hızını alamadı, “şeriat hukuku” özlemi içinde olduğunu açığa vurdu!
 
Evet evet, yanlış okumadınız… Başbakan, “şeriat hukuku” özlemi içinde ve “şeriat hukuku”nu istiyor!
 
Dahası… “Şeriat hukuku”nu yaşama geçirmek için “çalışacaklarını” söylüyor!  
 
Korkarım… Başbakan'ın bu “açılım”ından, “kendilerine vazife çıkaranlar” kolları sıvayacaklar, harekete geçecekler!..  
 
Bunun ayrıntısına geçmeden önce, Başbakan'ın kimi sözlerine kısa kısa değineceğim:
 
* Başbakan, “AK Parti asla nevzuhur bir parti değildir” diye bir tümce kurdu. Tümcedeki “nevzuhur” sözcüğünü ilk defa duyuyordum. “Yeni çıkma, yeni zuhur etme” demekmiş. Kimi yazarçizer yazılarında, kimi geveze konuşmacılar da konuşmalarında “nevzuhur” sözcüğüne sıkça yer vereceklerini düşünüyorum…
 
* Başbakan “AK Parti, hizmet siyaseti yapar” derken çok doğru diyordu. İşbirliği içinde oldukları emperyalistlere ve onların çıkarlarına odaklı “hizmet siyaseti”nde, içte dışta hiçbir siyasi parti AKP'nin eline su dökemez…
 
* Başbakan'ın ağzından dökülen “Bu çatının altında ayrımcılığı, ötekileştirmeyi, haksızlığı göremezsiniz” tümcesi koca bir yalan…  
 
* Başbakan “10 yıllık sürede milletimize hiç mahcup olmadık. Milletimizin başını yere eğmedik, hep alnımız dik yolumuza devam ettik” derken, ben şahsen, on yıllık iktidarlarında, Türk halkına hep “mahcup” oldukları ve Türk halkının başını “yere eğdirdikleri” kanısındayım. Ama… Bu yaptıklarını zerrece umursamadan, “alınları dik (alının dikliği ne demekse) yollarına devam ettikleri” bir doğru…
 
* “İnancımızdan kaynaklanan hem insani, hem İslami üzerimizde yükümlülükler var” diyen Başbakan'ın, “Bugün dünyanın 186 ülkesine tarım ürünü ihraç eden bir Türkiye var” tümcesine, dışardan kurbanlık hayvan ile saman alımını anımsayınca, katıla katıla güldüm, bir yandan da hüzünlendim! Ulusal gerçek, bu kadar mı çarpıtılırdı?!.
 
* Başbakan'ın, “Devlet borçlanmada yüzde 63 faiz ödüyordu yüzde 63. Kimin cebinden çıkıyordu bu para? Benim halkımın, vatandaşımın cebinden çıkıyordu. Ve karşılıksız para basmak suretiyle vatandaşım aldatılıyordu” diye başlayan, “Ceplerimizde modern hırsızlar vardı aslında, soyuyorlardı bizi. Ama şimdi sıkıysa kalksınlar da karşılıksız para bassınlar… Basamazlar. Çünkü karşılıksız para basmak, devletin halkından hırsızlık yapmasıdır. Biz buna müsaade etmeyiz” diye süren sözlerine güler misiniz, ağlar mısınız?!. “Ceplerimizde modern insanlar…” öylemi?!.
 
* Bilmem ki… “Akşam başka, sabah başka… Bunları artık iyi tanıyoruz” sözüyle aslında “kendini” ve “kendilerini” anlatan Başbakan'ın şu söylediklerine, siz nasıl bir yorum getirirsiniz?!:
 
“CHP yöneticileri, 1950'li yıllar boyunca da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılmamıştı. Bunların o 'ilk Meclis' diye bir Meclis derdi olamaz. O farklı bir Meclis. Bunlar sadece kendilerine ait olmayan, bütün milletin sahiplendiği bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasına tahammül edemiyorlar. Hatta bu tahammülsüzlük, 1957 yılında Gaziantep'te belediye binasının önündeki Türk bayrağını indirip yerine CHP bayrağı çekmeye kadar varmıştır. Bakın tablo bu kadar acı. CHP, demokrasi düşmanlığına, cumhuriyeti ve laikliği hep kalkan yapmıştır CHP'nin zihniyeti budur. Halbuki, Türkiye'de milletin cumhuriyetle bir derdi, bir alıp veremediği yok. Cumhur, Cumhuriyet'ten memnun… Ama bunların cumhurla, halkla, milli iradeyle bir derdi var. Hazımsızlık millette değil, milleti hor gören bu anlayışta. CHP, bu ülkede sanki Cumhuriyet muhalifleri, rejim karşıtları varmış gibi korku pompalayarak demokrasi düşmanlığını gizlemenin çabası içinde olmuştur.”
 
Çok merak ediyorum: Başbakan'ın kendisi, bu söylediklerine gerçekten inanıyor mu?!.
….
 
“Bugüne kadar karınlarında 40 tilki dolaştırıp hiçbirinin kuyruğunu diğerine değdirmeyenlerin hesapları AK Parti'ye tutmadı” derken… “Baş” sözcüğü yerine “karın” sözcüğünü kullanarak, bir “yanlış”a da imza atan Başbakan, konuşmasının sonlarına doğru, sözü, 30 yılda, Türkiye'nin “300 – 350 katrilyon”una mal olan PKK terör örgütüne getirdi. “Sevgili Kürt kardeşlerim” sözcükleriyle ifade ettiği Kürtlere, yakarırcasına “Lütfen, siz, insanlıktan nasibini almamış olan bu bölücü terör örgütüyle aranıza gelin bir duvar örün. Bunlar sizin istismarınızı yapıyorlar, buna fırsat vermeyin” diye seslendi. Arkasından, “Bu ülkede 10 binlerce insanın ölümüne vesile olan bir terörist başına idam verilmiştir. Ama bu ülke, maalesef, birilerinin, bazı malum yerlerin baskısıyla idamı dahi kaldırmıştır” dedi. İlginç olanı ise
“Şu anda birçok insanımız, kamuoyu araştırmalarında 'İdam yeniden gelsin' diyorlar” biçiminde özetledi.
 
Başbakan, 19'uncusunu gerçekleştirdikleri “Genişletilmiş Milletvekilleri Toplantısı”nın açılışındaki konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
“Yıllarca devlet af yetkisi kullanmıştır. Devletin böyle bir hakkı olamaz ki ya. Devlet, kendine ait konularda böyle bir haksızlık varsa, burada af yetkisini kullanabilir, o ayrı mesele. Ama kalkıp da, bir insan öldürülecek, onun ailesine ait olan bir yetkiyi kalkacak devlet kullanacak. Böyle bir yanlış olabilir mi? Maalesef bunları bu ülkede yıllarca yaşadık. Temenni ederim ki, bunlar da zaman içerisinde oturacaktır.”
 
Çok iyi biliniyor ki… “… bir insan öldürülecek, onun ailesine ait olan bir yetkiyi kalkacak devlet kullanacak…” anlayışı, söylemi, şeriat hukukuyla yönetilen “Müslüman ülkeler”de geçerlidir ve egemendir.
 
“Şeriat” ve şeriat hukuku” özlemini bu sözlerle, “bilinçlice” açığa vuran Başbakan, “temennisi”ni de “dile getirmek”ten kaçınmıyor! “… bunlar da zaman içerisinde oturacaktır” diyerek, “hedef” belirliyor ve gösteriyor!..
 
Bunlar elbette duymazdan, bilmezden gelinmez, gelinemez, gelinmemelidir!.. Ve gelinmeyecektir!..
 
“Şehit”le, “öldürülen insan”ı birbirine karıştıran, eş tutan Başbakan, iktidar sarhoşluğuna kapılıp bu ulusun, Atatürk ve Atatürkçü “maya”sını, o “mayanın yiğitleri”ni görmezden gelmesin, yadsımasın!.. 29 Ekim 2012 Pazar günü gibi “derin hayal kırıklığı”na uğrar!..
 
Bu “vurguladığım” bir ulusal gerçektir! Ve… Bu ulusal gerçeği, top yekûn çok iyi bellesinler! Bellemeleri, yararlarınadır! En azından, “şeriat hukuku” ham hayalinden sıyrılmalarına yardımcı olur…
 
[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?