Başbakan, propagandasını yaptığı terör örgütü PKK'yı, TBMM'ye çağırdı

Başbakan, propagandasını yaptığı terör örgütü PKK'yı, TBMM'ye çağırdı
10 Eylül 2012 08:41

5 Eylül 2012 Çarşamba gecesi saat 21.15'de, Afyonkarahisar'daki “askeri mühimmat deposu”nda meydana gelen ve 25 askerimizin şehit olduğu patlama olayında, Başbakan'ı kızdıran, çileden çıkaran sayıları üçü beşi geçmeyen ulusal gazetelerimiz ve yazarlarımız çok doğruları yazdılar.

 


Baki KARAKOL H&H YORUM

“Çok” sözcüğünü bir kenara koyalım; “doğrular”ın yazılmasına fena “köpüren” Başbakan'ın, Orman ve Su İşleri Bakanı Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu'nun, Osmanlı döneminde dahi kullanılmayan Arapça “mutmain” (emin, şüphesi kalmamış) sözcüğünü ağzına alarak, bilirkişi edası, takıntısıyla, patlamanın “kaza” olduğunu, bu tür kazaların Hindistan ve Pakistan da sıkça yaşandığını söylemesini, yandaş, yalaka olmayan ulusal basın ve Atatürkçü, yurtsever yazarlar yazmakla, yermekle, yerden yere vurmakla “doğru”nun ta kendisini yapmışlardır.
 
Ne yani… Ulus kan kusarken… “Hiçbir şey konuşmayacağım. Her şey ortada” diyerek Afyonkarahisar Valiliği'ne koşan, Vali İrfan Balkanlıoğlu'na şilt veren, Vali Balkanoğlu'ndan armağanlar alan, basının manşetlerine kızdığını Vali Balkanoğlu'na söyleten, “Böyle bir günde ne bu yaptığınız?!.” yergilerine karşılık, kamuoyuna sunduğu yazılı açıklamada “… Sayın Vali'nin makam odasında sergilenen davranışın görüntülenmesi ve görüntünün Valilik sitesinde yayımlanması ve bu yayım üzerine medya kuruluşlarında yer alan yorumlar beni son derece rahatsız etmiş ve zaten var olan üzüntüme üzüntü katmıştır. Sayın Vali'nin şahsına ve makamına nezaketsizlik olmasın düşüncesiyle ani gelişen davranış karşısında herhangi bir reaksiyon gösteremedim” diyerek, ayırtında olmadan, “askerliği”ni, “komutanlığı”nı ve “Genelkurmay Başkanlığı”nı tartışıya açan Orgeneral Necdet Özel ve… Toplumsal tepki çığ gibi büyüyünce “Ziyaretimize gelen, tanıtım potansiyeli olan popüler kişilere, yöre halkına ekonomik katkı için lokum, sucuk gibi ürünlerden hediye ediyoruz. Amacımız tanıtım yapıp yöredeki yoksul insanlara gelir kapısı sağlamak. Genelkurmay Başkanı gibi popüler bir isim gelmiş. Küçük maddi değeri olmayan bir hediye verdik. Genelkurmay Başkanımız çevresi olan bir insan. Bir yere o kilimi koysa, biri de 'Nereden aldınız' diye sorup Afyon'a gelip satın alsa fakir insanlar nasiplenecek. Emrivaki yapıp eline tutuşturmuşuz. 'Hayır' mı diyecekti? Hayat devam ediyor. Bir acımız varken buna ara mı verelim?” sözlerini eden Vali İrfan Balkanlıoğlu yazılıp çizilmeyecek miydi, yerilmeyecek miydi, yerden yere vurulmayacak mıydı?!.
 
Sonra da… “Ehliyetsiz kadro”nun başı Başbakan, Ankara'da gerçekleştirdiği “Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı”nda (9 Eylül 2012 Pazar) çıkıyor, “Ya senin ehliyetin ne, senin ehliyetin ne?” diyor. Yetinmiyor, -ne alakaysa- “… Medyaya tabi çatacağım. Siz Hükümete çatacaksınız, siz Ak Parti iktidarına çatacaksınız, Ak Parti'ye çatacaksınız, elinizi taşın altına zerre kadar koymayacaksınız, biz bunun karşısında susacağız. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır, biz şeytan olamayız” diye gürlüyor.
 
“Yandaş, yalaka” dışındaki ulusal basının ve köşe yazarlarının, “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” olmamak için onurlu görevlerini, işlerini yapmalarındaki “yanlışlık” nerede?!.
….
 
Yanlışları, “dil sürçmesi” kandırmasıyla örtülmeye çalışılan Başbakan'ın kendisi… Ulus, şehitlerine ağıtlar yakarken… 6 Eylül 2012 Perşembe günü İstanbul'da, Le Meridien Oteli'ndeki ''Arap Uyanışı ve Orta Doğu'da Barış: Müslüman ve Hıristiyan Perspektifler'' konferansında… Emperyalistlerin ve Vatikan'ın (Kilise'nin) uşağı olmuş, uşaklıklarının gereği uluslarına ihanet eden Ortadoğu'nun, Müslümanlıktan, dinden, insanlıktan “nasibini” almamış, almayacak yaratıklarına öyle bir sesleniyor ki!.. Laikliği ayaklar altına alan, gericiliği ve gericileri göklere çıkaran, onlara kucak açan şu tehlikeli sözleri ediyor:
 
“Elbette, bir ülkenin istikbalini şekillendirmede siyasetçiler, idareciler birinci derecede sorumluluk sahibidir. Ancak, dini liderler, kanaat önderleri; sadece istikbalin şekillendirilmesinde değil, insanın, ruhun şekillendirilmesinde çok daha hayati bir mesuliyet yüklenmiştir. Bizler, sizlerin elinde şekillendik aslında. Bundan sonra da sizlerin sorumluluğu bu denli önemlidir. Toplumun eğitilmesi, toplumun barışa, huzura, hoşgörüye, karşılıklı anlayışa sevk edilmesi için, dini liderler ve kanaat önderleri çok daha belirleyici olmalıdır.”
 
Patlamada canlarını veren şehitlerimize koşması gerekirken, İstanbul'da dinci gericilerle birlikte olmayı, onlara seslenmeyi seçen Başbakan'ı, ulusal duyarlılık ve onur taşıyan gazetelerimiz elbette ki manşetlerden haberler yapacaklar… Ulusal duyarlılık ve onur taşıyan köşe yazarlarımız elbette ki köşelerinde yerecekler, yergi bombardımanına tutacaklar. Bunun, AKP ile, AKP iktidarıyla ne ilintisi, alakası var?! Başbakan “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” mı arayışında?!. Kusura bakmasın, aradığını bulamayacak…
….
 
Ya… Başbakan'ın, genişletilmiş il başkanları toplantısında da gene, bölücü terör örgütünün propagandasını sürdürmesine ne demeli?!
 
Denilecek ki, “PKK terör örgütüne söylemediğini bırakmayan Başbakan'ın, PKK terör örgütünün propagandasını yapması asla söz konusu olamaz!”
 
Böyle diyeceklere iki tümcelik örnek vereyim: Başbakan, Ankara'daki parti genel merkezinde gerçekleşen genişletilmiş il başkanları toplantısında aynen “Bugün yine terörist başlarından bir tanesi yine tehdit sallıyor. İşte Ak Parti'li milletvekilleri bölgeye giremeyebilirler” diyor.  
 
Benim böyle söylemden haberim yoktu. Benim gibi milyonlarca insanın haberi yoktu. Başbakan'ın söylemesiyle geniş kitleler duydu.
 
PKK terör örgütünün de amacı bu değil mi?..
 
Bu söylemi sınırlı sayıda duyan olmuştur. Ama… Başbakan'ın söylemesiyle, PKK'nın ulaşabildiği “sınırlı sayı” dalga dalga aşıldı, milyonlara ulaştı. Yani… PKK'nın yapamadığını, Başbakan yaptı! Bu… PKK terör örgütünün propagandası değil de nedir?!
 
Yaptıklarının, Başbakan'ın ağzından milyonlara ulaşmasına en çok sevinen PKK'dır, PKK'lılardır, PKK sempatizanlarıdır!..
….
 
Gene aynı toplantıda Başbakan “Terör örgütü ve uzantısı iki tercih yapacak: Ya Kandil, ya Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kalmayı düşünüyorlarsa saygı görürler, karşılık bulurlar. Ama 'Hayır' diyorsa o zaman onlar için tek yer var Kandil. Buyursunlar Kandil'de yollarına devam etsinler” diyor.
 
İlk tümceyi lütfen yeniden okuyun. Başbakan, “iki seçenek (tercih) “çağrı”sını kime yapıyor? “Terör örgütü”ne “ve uzantısı”na yapmıyor mu?! Evet… “Terör örgü” sözcüklerini kullanarak, terör örgütü PKK'ya da çağrı yapıyor, adres olarak TBMM'yi gösteriyor!..
 
Biliyorum… AKP'liler ve yalakaları, yandaşları, Başbakan'ın “PKK terör örgütünü TBMM'ye çağırması”na, “davet etmesi”ne de “dil sürçmesi” diyecekler…  
….
 
Pekiii… Başbakan'ın “… Bugün yine terörist başlarından bir tanesi yine tehdit sallıyor. İşte Ak Parti'li milletvekilleri bölgeye giremeyebilirler” sözünün hemen ardından ettiği şu “Bu yaptıklarınız hayra alamet değil. Biz şu anda Eyüp sabrındayız, bir yere kadar sabrederiz, ondan sonra şapkaları farklı olarak değişmeye de başlarız” sözündeki vurguyu, iletiyi (mesajı) nasıl algılamalı, yorumlamalı?! Sanki Başbakan'ın elinde “şapkaları değiştirecek” derecede, etkinlikte bir şey var! Nedir o?! Varsa böyle bir şey –var ki, 'şapkaları değişmeye başlarız haaa' diyor-, Başbakan bugüne kadar neden o “şey”i yaşama geçirmedi?!. Yaşama geçirmek için hala, daha ne ve neyi bekliyor?!.  
 
[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?