Başbakan konuşmasında, terör örgütü PKK'nın propagandasını yaptı

Başbakan konuşmasında, terör örgütü PKK'nın propagandasını yaptı
6 Eylül 2012 09:02

Kendilerini “Biz ölümle neticelenen bir maratonun koşucularıyız.


Baki KARAKOL H&H YORUM

Ya öleceğiz, ya olacağız”, kendini “Bir fani Tayip” diye tanımlayan Başbakan'ı, partisinin genel merkezinde yapılan “Genişletilmiş Grup Toplantısı”nda konuşurken televizyonlardan canlı izlediniz mi? Ben, yandaş birinden baştan sona izledim. Utandım! Ülkemin gelmiş geçmiş siyasi söyleminde, böyle bir siyasi söyleme tanık olmamıştım!
 
Başbakan, iki bölümlük konuşmasında, kendi partisini, kendi hükümetini övdü, MHP dışındaki iki muhalefet partisini, bitiremediği PKK terör örgütüyle “eşdeğer” tuttu; “Yeni” sözcüğünü kullanmayı unuttuğu CHP'nin, PKK terör örgütünün sırtını sıvazladığını, BDP'nin ise PKK terör örgütüne sırtlarını sıvazlattığını söyledi.
….
       
“Yüreğimizin acısıyla biz şu anda bu konuşmayı yapıyoruz” demeyi unutmayan, özellikle söyleme gereksinimi duyan Başbakan adeta -eğer sağlığı iyiye gider yaşarsa-, ileriki süreçlerde vermek zorunda kalacağı “yaptıklarının hesabı”nda, “gerçekçe” hazırlama gayretindeydi.
 
Sırtı, işbirliği içinde olduğu emperyalist ABD tarafından her defasında sıvazlanan Başbakan, bugüne kadar tüm yaptıklarından, özellikle “5 Eylül 2012 Çarşamba günkü konuşması”ndan, yargılanmaktan kurtulamayacak.
 
Başbakan, konuşmasının ilk bölümünde, “ağır yergi” adı altında, “PKK” harflerini ağzına almadan, “bölücü terör örgütü”nün propagandasını yaptı durdu! Böyle bir şeyi nasıl yapar?!.
 
Başbakan, öyle bir anlatıda bulundu, tablo çizdi ki!.. Aman Allah'ım!.. “30 yıl boyunca iktidardaki her parti teröre muhatap oldu. Fakat denklem çok basitti. Eğer iktidardaki parti terörü çözmek için kararlılık gösterirse, terör örgütü bunu bozmak için var gücüyle saldırdı ve iktidarları vazgeçirdi. Eğer iktidardaki parti terör konusunda bir kararlılık sergilerse, terör örgütü saldırılarını yoğunlaştırdı ve iktidardaki partileri yıpratmak istedi. Terör, kimi zaman eylemlerine ara verdi, kimi zaman eylemlerini azalttı, kimi zaman çoğalttı, ama asla amacından vazgeçmedi” nasıl der?! Terör örgütünün yaptıklarını, neredeyse tek tek nasıl anlatır?! Bir de çıkar, basına çatar, “şu haberi görmeyeceksin” diye us (akıl) verir!.
….
 
Başbakan'a göre, PKK terör örgütü, Türkiye'ye, Türklere, Türk diline, bayrağına yönelik hedefini son yıllarda değiştirmiş, AKP'ye yöneltmiş! Çünkü AKP çözüyormuş! Çünkü AKP, Kürt kardeşleriyle “kucaklaşabiliyor”, “el ele verebiliyor”muş!
 
AKP neyi çözmüş? Söyleyeyim: Türkiye'nin birliğini bütünlüğünü, dilini, Türk-Kürt kardeşliğini!..  
 
Başbakan'ın vurguladığı anlamda… AKP çözmüş, Kürtlerle kucaklaşabilmiş, el ele verebilmişse… “Hakkarili kardeşime ben sesleniyorum: Nasıl oluyor da, siz hala kalkıp bu adamlara oy veriyorsunuz? 'Efendim, korkuyoruz.' Ne demek? Bu mücadeleyi beraber yürüteceğiz. 'Benim devletim, benim hükümetim bu kadar gayret gösterdiğine göre, ben de bir Hakkarili olarak buraya yüreğimi koyacağım' demelisiniz…” demek ne oluyor?! Bu tümcelerin sahibi Başbakan'dan sorunun yanıtını öğrenmek hakkımız.
….
 
Başbakan, emperyalist ABD yönlendirmesindeki PKK terör örgütünün propagandasını öyle bir örneklemeli uzun uzun anlatılarla yaptı ki!.. “Kandil Dağı” diye adres bile gösterdi! Şöyle:  
 
“Bölücü terör örgütünün uzantısı” dediği BDP'nin eşbaşkanlarından Selahattin Demirtaş'a, “Kendisinde yüz olsa, Parlamento'da değil, Kandil Dağı'na çıkması gerekir” diye çıkıştı, sonra da “Burada ne duruyorsun sen oraya çık. Çünkü sen bu milletin temsilcisi değilsin…” diye seslendi.
….
 
Başbakan, “Suriye”yi içeren konuşmasının ikinci bölümünde ise… “1849'da Osmanlı topraklarına sığınan 1000 kadar mülteci geri istendiğinde, Osmanlı Elçisi, bakın Padişahtan falan bahsetmiyorum, Osmanlı Elçisi, Rus Çarına şunu söylemiştir: Bize sığınan mültecileri iade etmemiz doğu kültürüne göre mümkün değildir. Aynı zamanda Sultanımızın şerefi söz konusudur. Size mültecileri iade etmeyeceğiz” diye başlayan sözlerini, “İşte biz böyle bir ecdadın torunlarıyız” tümcesiyle sürdürdü, “Sayın Kılıçdaroğlu, sen kimin torunusun, bilemem” diye bitirdi. Ne kadar yanlış yaptı, ne kadar ayıp etti? “İşte biz böyle bir ecdadın torunlarıyız. Sayın Kılıçdaroğlu, sen kimin torunusun, bilemem” ne demek?! Böyle siyasi söylem mi olur?!
 
Bin kadar mülteciyi vermeyen Osmanlı Elçisi'nin, düşünce olarak içinde yer aldığı kadro değil miydi, vatan topraklarını lime lime veren, son vatan toprağını Sevr'le “müttefik düşmanlar”a pay eden, bu toplumu Ulusal Kurtuluş Savaşı'na zorunlu kılan?!..
….
 
Ama… Kendi ülkesinde, kendi evinin, kendi makamının bulunduğu kentin cadde ve sokaklarında koca bir koruma ordusuyla gezen, dolaşan Başbakan, PRKK terör örgütünün propagandası içeren konuşmasında, “Çok ciddi senaryolar oynanıyor bu ülkede… Bu millet binlerce yıllık tarihi boyunca nice badireler atlattı, nice sorunlara göğüs gerdi, nice saldırıları püskürttü ve nice hainleri alt üst etti. Bir araya gelip topraklarımıza göz diken yedi düveli bu millet geldikleri yere gönderdi. Bu millet tarihin her döneminde hainlere gereken cevabı en güçlü şekilde verdi… Kurda merhamet etmek kuzuya zulümdür. Kurda merhamet edersen, o da gelir o güzelim kuzuları yer…” derken haklıdır. Bunlar, çok doğru sözlerdir.  
 
Başbakan, anlattığı, 1945'de, Stalin zulmünden kaçıp Türkiye'ye sığınan 146 Azerbaycanlı aydının, İsmet İnönü döneminde geri verilmeleri olayının ayrıntılı yanıtını tarihçilerden elbette alacak, almalıdır…  
….
 
Terör gibi ulusal sorunları dahi iç siyasada “malzeme” yapacak kadar siyasi çıkar maratoncusu Başbakan'a, konuşması içinde geçen “Ne yazık ki, her zaman olduğu gibi uluslararası camia, Müslümanların kıyımına, katline, yok edilmesine sadece ve sadece seyirci kalıyor” tümcesini anımsatarak sormak gerek: Neden?..
 
Başbakan, bu tümcesinin ardından gelen “Neden?” sorusunun peşine neden düşmedi, düşmüyor ve açılımını neden yapmadı?!.  
 
Başbakan'ın “Ne yazık ki, her zaman olduğu gibi uluslararası camia, Müslümanların kıyımına, katline, yok edilmesine sadece ve sadece seyirci kalıyor” tümcesine katıldığımı belirtmeliyim.
….
 
Bana göre… “2010'da 'PKK ile görüşmedik. Görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir', 2011'de 'PKK ile biz görüşmedik, devlet görüştü', 2012'de 'PKK ile görüşen arkadaşı ben görevlendirdim. Sıkıntısı olan varsa bana söylesin*” diyen Başbakan'ın, PKK terör örgütünün propagandasını yapan konuşması, bu ulusun parçalanmasına, zifiri karanlığa yuvarlanmasına temel oluşturan Kilise ve emperyalist projesi 4+4+4 ucubesini gündemden düşürmeyi de amaçlıyor. Ancak… Halk, yaşatılana, yaşadıklarına ve yaşayacaklarına bakacak, tuzağına düşmeyecek, yaşamının bir parçası 4+4+4 ucubesini gündemde hep canlı, dipdiri tutacak. Ve… Ucube geri tepecek…  
 
*Kamil Yılmaz dostumdan
 
[email protected]
 


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?