Ankara SBF Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe: Bizi demokratik bir Türkiye bekliyor

Ankara SBF Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe: Bizi demokratik bir Türkiye bekliyor
31 Temmuz 2013 09:15

CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması beklenen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Gezi eylemlerininn siyasete ne getireceğini Milliyet Gazetesi Ankara Bürosu Haber Müdürü Gökçer Tahincioğlu’na değerlendirdi.

İşte o röportaj:

Mülkiye olarak bilinen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe ile Gezi eylemlerinin siyasete ne getireceğini sorduk Türkiye’nin daha çok demokratikleşeceğini söyleyen Karatepe: 31 Mayıs’a kadar ‘ben’ diye bir dil vardı; ortak sözcük ‘biz’ artık!

Gezi Parkı süreci, artan tansiyon, yaklaşan seçimler ve beklentiler konusunda, cumhuriyet tarihinden bu yana siyasi yaşamın odağındaki fakültelerden, Mülkiye olarak bilinen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe ile konuştuk. Twitter hesabının profil bölümünü “31 Mayıs’tan bu yana Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı” diye düzenleyen Karatepe, Gezi Parkı sürecini ve buradan seçime kadar uzanacak iklime ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Neden 31 Mayıs’tan bu yana artık sadece Galatasaraylı değilsiniz?

Bu tarih Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcı. Türkiye’de farklı alt kimlikler olsa da ortak bazı talepler var ve bunlar etrafında biraraya gelebiliriz. Bunu gösterdi Gezi olayları. O günden beri, Galatasaray gönlümde yatsa da Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Gençlerli, Hataysporluyum.

’31 Mayıs sabahı şaşırdılar’

Peki, birbirlerinin dinlemeyen insanlar nasıl biraraya geldi?

2002 yılının 4 Kasım sabahı yeni umutlar vardı. Ak Parti, ilk iki dönemine baktığımızda toplumun geniş kesimlerinden destek alan bir siyasi süreç izledi; demokratikleşme alanında önemli işler yapacağı sinyali verdi. Toplumda rahatsızlık yaratacak, ideolojilerini yansıtan işlere kalkışmadılar. Ama bugün iktidar bütün sendika seçimlerine müdahil. Bugün TÜSİAD, bir ay randevu bekliyor. AB süreci durmuş durumda. Her alana müdahil olundu. Kim kaç çocuk sahibi olacak, kim nerede nasıl davranacak, ekonomik faaliyetlerin nasıl olması gerektiği… Bu da toplumda rahatsızlıklara yol açıyor. Öbek öbek değişik yerlerde bulunan bu rahatsızlık 31 Mayıs’la birlikte bir araya geldi.


 

Muhalefet boşluğu ne kadar etkili oldu bu harekette?

Öncelikle yüzde 50 söylemine bakmak lazım. Demokrasinin sadece sandıktan ibaret olduğunu düşünürseniz yanılırsınız. Toplum rahatsızlığını ifade edebilmeli. İktidar her rejimde vardır, muhalefet sadece demokrasilerde vardır. Bu çok sevdiğim bir sözdür. Hükümet, muhalefeti görmediği için 31 Mayıs sabahı birden bire şaşırdı. Muhalefetin yarattığı boşluğu da kabullenmek lazım. Parlamentoda siyasi partilerin yeteri kadar gayret gösterdiğini biliyorum. Ben şuna inanıyorum, muhalefet iktidar olmak için yapılır. Ama muhalefet etkin olsa bile halk kendini ifade edebilir.

Peki vandallık ve şiddet tartışmaları?

31 Mayıs sabah saat 5’te parktaki insanlara orantısız biçimde bir saldırı yapıldı, çadırlar yakıldı; asıl vandalizm bu. Şiddet tasvip edeceğimiz bir şey değil ama 31 Mayıs sabahı yaşananlar, sonraki yaşananların tetikleyicisidir. Faiz lobisi, yabancı güç, öteki devletler diye komplo arayanlara şunu söylüyorum: Bu halka haksızlık etmeyin. 31 Mayıs sabahı, ve sonraki günlerde Ankara’da dolaştım. Bir süpermarketin önünde çatışma vardı; yarım limonu 50 kuruşa satan manava çocuklar 3 limon 1 liraya olmaz mı, diyor.

Vandalizm, kasaya tekmeyi atıp limonu almaktır; oysa çocuk pazarlık ediyor. Bunu anlamazsanız Gezi’nin ruhunu çözemezsiniz. Belediye otobüsleri deniyor ama 5 ölü var. Hiçbir can kamu malından değersiz olamaz. 

‘Faiz lobisi diye bir şey yok’

Peki, sonra parklarda başlayan forumlar neyi gösteriyor?

Forumlar bizi daha demokratik bir topluma götürecek. 31 Mayıs’a kadar ‘ben’ diye bir dil vardı; ortak sözcük ‘biz’ artık. Biz kavramının gelmesi, demokrasiyi getirir. Bırakın insanlar konuşsunlar. Demokrasi sözdür zaten. Gelecekten demokrasi anlamında umutluyum.

Siz ekonomi uzmanısınız, faiz lobisi nedir, var mıdır böyle bir lobi?

Faiz lobisi diye bir şey olamaz. Faiz lobisi demek faiz kazancı elde edenlerin kazançlarını artırmak için çaba sarf etmeleri demek. Faiz kazancı sahip olduğunuz tahvil, bono gibi kağıtlar üzerinden elde edilir. Hazinenin kağıtlarını satın alırsınız, diyelim 5 yıl sonra bu kağıtlara karşı 100 lira ödeyecek. Siz 80 liraya aldınız. Bu sizin varlığınız.

Bunun piyasa değeri faize göre değişir. Ama bilinenin aksine kağıdın değeri faiz yükseldiğinde düşer. Türkiye’nin borç stoku yani o parayı vermiş olanların parası faiz yükseldiğinde düşer. Adam böyle bir şeyi niye yapsın? Faiz lobisinin olmadığını Sayın Babacan da açıkça söyledi.

Muhalefeti güçlendirir mi Gezi süreci?

Gezi’de gelen gruplar homojen değildi. Yaşam tarzları farklı gruplar. Ama beklentiler açısından homojen bir grup vardı. Daha özgür bir Türkiye. Herkes kendi partisine oy versin. Daha aktif sandığa gitsin; çok şeyi değiştirirsin. Partilerin de bu grupları iyi anlaması gerekiyor. Geleneksel söylemlerle karşılayamadıkları aşikar.

SÖYLEM ARTIK DEĞİŞTİ

A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Karatepe, Milliyet Ankara Bürosu Haber Müdürü  Tahincioğlu’na Gezi eyleminin siyaset dilini değiştirdiğini anlattı.