Anayasa Mahkemesi’nden özgürlükçü bir karar

Anayasa Mahkemesi’nden özgürlükçü bir karar
26 Haziran 2015 15:03

Mevcut Anayasamıza göre; “Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir”. Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma (örgütlenme) hakkına sahiptir” der.

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

Hukukçu ve insan hakları savunucuları olarak, yıllardır “toplantı ve gösterilerin” anayasal ve yasal bir hak olduğunu, şiddet içermediği sürece emniyetin bu hakkı engelleyemeyeceğini savunuruz. Özellikle son yıllarda siyasi iktidar, “güç zehirlenmesi” nedeniyle olsa gerek, toplantı ve gösterileri engellemek için ne gerekiyorsa yapmaktaydı. Yani mevcut Anayasa ve yasalarda bile bir hak olarak tanınan bu hakkı, iktidarın emrindeki emniyet güçleri fiilen engelliyordu. Hem de vatandaşın vergileriyle alınan TOMA’larla, zehirli gazlarla…

 

Mahkemelerimiz, Anayasa ve yasal duruma rağmen, gösteri ve toplantı yapanları engelleyenleri cezalandırmaktan hep kaçınmış, toplantı ve gösterilere katılanları cezalandırmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarını da görmezden gelmiştir. Mahkemelerimize göre, devlet yetkisi kullananlar asla suç işlemezler. Olsa olsa toplantı ve gösterilere katılanlar suç işlemişlerdir. Bu insanlar, “potansiyel teröristtir” mahkemelerimizin gözünde. Çünkü tarafsız ve bağımsız olması gereken “hakimlerimiz”, yerlerini devletin (daha doğrusu iktidarın) “memurlarına” bırakmışlardır…

 

Geçtiğimiz günlerde, Anayasa Mahkemesi adeta ezber bozan bir karar verdi bu konuda. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’ndeki düzenlemeleri hatırlatıp, AİHM içtihatlarına bol bol atıf yaptı. Özetle, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin Anayasal bir hak olduğunu, AİHS’de de düzenlendiğini, bu hakkın çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde elzem olan farklı düşüncelerin ortaya çıkmasını, korunmasını ve yayılmasını güvence altına aldığını vurguladı. Ayrıca toplantı ve gösteri hakkının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini uzun uzun anlattı. İfade özgürlüğünde yıllardır dayandığımız AİHM içtihadına ayrıca atıfta bulundu: “Çoğulculuk, hoşgörü ve başkalarının düşünce ve inançlarına saygı duymak, demokratik toplumun vazgeçilmez özelliklerindendir. Çoğulcu demokrasilerde, çoğunluğun fikrinin her durumda üstünlüğünün olduğu ileri sürülemeyeceği gibi, azınlık veya muhalif fikirlerin korunması ve bunların ifade edilmesinin güvence altına alınması, demokratik ilkelere saygının bir göstergesidir. Muhalif ve azınlıkta kalan fikirlerin, çoğunluğun fikirleri nazarında kışkırtıcı veya rahatsız edici olması durumunda dahi, korunarak güvence altına alınması çoğulculuğun, açık fikirliliğin, hoşgörünün ve demokratik toplumun gerekliliğidir” (AİHM, Handside/Birleşik Krallık).

 

Anayasa Mahkememize göre, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve ifade özgürlüğü, demokratik toplumun en temel değerleri arasındadır. Demokrasinin özünde, açık bir tartışma ortamıyla sorunları çözebilme gücü yatmaktadır. Şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma durumları dışında, toplantı ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik önleyici nitelikli radikal tedbirler, yetkililerin eylemlerde kullanılan ifadeler ve bakış açılarını şaşırtıcı ve kabul edilemez olarak değerlendirdiği ya da eylemlerin yasadışı (?) olduğu durumlarda dahi, demokrasimize zarar verir. Hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin, toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla kendisini ifade edebilmesi imkanı sunulmalıdır. Bu görüşler için de yine AİHM kararlarına (AİHM, Gün ve Diğerleri/Türkiye, Güneri ve diğerleri, Türkiye kararları gibi) atıfta bulunulmaktadır.

 

Anayasa Mahkememiz, yıllardır savunduğumuz gibi, toplantı ve gösteri yapmak için önceden herhangi bir izin alınmasına gerek olmadığını, sadece toplantının veya gösterinin selameti için mülki amire bildirim yapılması gerektiğini vurguluyor. Çünkü Anayasa, AİHS ve AİHM içtihatları bunu öngörüyor. Yerel mahkemelerimizin yıllardır görmezden geldiği bu durumu, Anayasa Mahkememiz nihayet gördü…

 

Barışçıl gösteri veya toplantıya katılanlar hakkında, sonrasında soruşturma veya cezalandırma yoluna gidilmesi de bu hakkın ihlali anlamına gelmektedir (Anayasa Mahkemesi, 25/03/2015 tarih ve 2013/2394 sayılı kararı).

 

Anayasa Mahkemesi kararından sonra, Gezi’de toplantı ve gösterileri engelleyen, suçsuz ve silahsız gençleri katleden “efsane yaratan” polisler ile bu emirleri verenler hakkında yasal işlemler hemen başlatılmalıdır…

 

Anayasa Mahkememizin bu kararını okuyunca, AİHM kararı mı yoksa bir Avrupa ülkesinin mahkemesinin verdiği karar mı diye tekrar tekrar kontrol ettim. Çoktandır Anayasa Mahkememizden böylesine özgürlükçü kararlar alamamıştık. Umarız bu özgürlükçü tutum konjonktürel değildir, kalıcıdır…

 

Darısı, Anayasa Mahkemesi’nin önünde iptal edilmeyi bekleyen İç Güvenlik Yasası’na diyelim. Muhalif düşünen herkesi potansiyel suçlu gören, ülkeyi otoriterliğe ve faşizme götürecek bu yasanın tamamen iptaliyle, Anayasa Mahkememiz tarihsel bir görev yapmış olacaktır.

 

Ülkemizin otoriterliğe ve despotizme değil, daha fazla demokrasiye, hukuk devletine ve insan haklarının içselleştirilmesine ihtiyacı vardır… Kurulacak koalisyon hükümeti için de hukuk, demokrasi ve insan hakları temel belirleyici olmalıdır…

 

 

[email protected]

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü