Aman, Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın tuzağına düşmeyelim

Aman, Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın tuzağına düşmeyelim
4 Ekim 2012 08:53

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 24'üncü dönem 3'üncü yasama yılı, 1 Ekim 2012 Pazartesi günü saat 15.00'da, Başkan Cemil Çiçek başkanlığında gerçekleşen 1'inci birleşimiyle açılarak başladı.

 

Baki KARAKOL H&H YORUM

 

Çiçek'in açış konuşmasından sonra, Genel Kurul'a gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kimi milletvekilleri dışında ayakta alkışlanarak karşılandı.

 

Gül'ü, girişinde ayakta karşılayanlardan, ama alkışlamayanlardan biri de Başbakan'dı.

Başbakan'ın yüzündeki ifade ve Gül'le bakışmaları görülmeye değerdi!

İkisi de birbirlerine “hasım” gibiydiler!

 

Oysaki… O görüntüleri verirlerken, oyun içindeydiler! Sanki, “aralarında müthiş görüş ayrılığı, kavga ve hesaplaşma var”mış bilinsin istiyorlardı!

Çünkü… Biri, halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmenin; diğeri, Müslüman ve Türk Cumhuriyetlerinin lideri olmanın peşindeydi!

….

 

Öncelik, Cumhurbaşkanlığı seçimindeydi. 2014'ün Ağustos – Eylül ayları arasında yapılacak seçimin mutlaka kazanılması gerekirdi…

Aday, Abdullah Gül'dü.

Gül'ün, rakibi karşısında açık arayla seçimi kazanması, halk tarafından ilk defa seçilmiş Cumhurbaşkanı olması için çok yönlü bir çalışma başlatıp sürdürme, yol izleme gerekti.

Kavgalı görüntü, Genel Kurul kürsüsünden demokrat, ilerici sözler etmek bunlardan biriydi!

Kananlara, kanacaklara şaşarım!

….

 

Oyun gayet açıktı: Kavgalı görüntülerle, fiskoslarla, yazılarla, söyleşi ve konuşmalarla, “mağdur” havası yaratmak ve demokrat, ilerici söylemler ederek, “demokrat”, “ilerici” değerlere önem veren insanlardan oy almak!..

 

En az yüzde 50'nin üzerinde oy alınmalıydı ki, amaca ulaşılabilsin, rahat edilebilsin, sıradakinin “Müslüman ve Türki Cumhuriyetleri liderliği” yolu açılabilsin!..

 

Kimse, “Cumhurbaşkanı Gül'ün, Genel Kurul'daki kimi sözlerine kanarak, “Sayın Cumhurbaşkanı'nı kutluyorum” diyen Yeni CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibi kuru gürültüye pabuç bırakmasın, oynana oyuna gelmesin, kurulan tuzağa düşmesin” isterim!..

 

Cumhurbaşkanı Gül, istediği kadar demokrat, ilerici sözler etsin. Hiçbir inandırıcılığı yok! Tutuklu vekillerin salıverilmesi için, “Tutuklu tutulmaları doğru değildir” demekten başka ne yapmıştır?! Yakındığı sonuçtan, durumdan hiç mi pay sahibi değil?!.

 

Basın özgürlüğünden, basının ayrımlaştırılmasından, dışlanmasından söz eden Cumhurbaşkanı Gül, hakkındaki en ufak yergiden dolayı gazetecileri mahkemeye veren, mahkum ettirmek için elinden geleni yapan, yaptırandır!..

 

2014'deki seçimi açık arayla kazanma amacına yönelik söylediği “demokrat, ilerici” sözleri ve “mağdur” edebiyatının verileri “kavgalı görüntüler”i ile Cumhurbaşkanı Gül, bana “güven” vermiyor!

 

Kandırılmayı da içime sindiremiyorum!..

….

 

Birinci basamak geçildikten sonra sıra “Müslüman ve Türk Cumhuriyetleri Birliği”ni gerçekleştirmenin, bu birliğin başı olmanın özlemi, hayaliyle yanıp tutuşan Başbakan'a gelecek. Bu defa Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan'ın “Müslüman ve Türk Cumhuriyetleri Birliği'nin lideri” olması için içte, dışta çalışacak, gecesini gündüzüne katacak!..

 

Türkiye Cumhuriyeti'nde 13'üncü Cumhurbaşkanı olmak, hele de halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olmak usunun (aklının) kenarından dahi geçmeyen Başbakan, bırakın “kurultay”ı veya “büyük kongre”yi, sıradan il, ilçe kongresiyle dahi benzeşmeyen, Pazar (30 Eylül 2012) günkü, bir “yasal usul”ün yerine getirildiği “siyasi gösteri”sinde, İslam'dan, Malazgirt'ten, Alparslan'dan, Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan, Afrika'dan, Asya'dan onca lafları etmezdi!..

 

Başbakan, “Müslüman ve Türk Cumhuriyetleri Birliği”ni gerçekleştirir mi, o “birliğin başı” olur mu, bilemem. Ama… Başbakan'ın kendini, bir bilinmeyene kaptırdığından eminim!..

 

“Yeni Türkiye”nin yerini 2015'den sonra “Yeni Osmanlı” söylemi alırsa şaşmayalım!..

Sanırım, Atatürk Orman Çiftliği'nde üç bin adet ağaç katledilerek yapılacak “saray”, “Müslüman ve Türk Cumhuriyetleri Birliği”nin merkezi olacak!..

 

Öngörüme göre… Birliğin oluşumu, Başbakan'ın, AKP Genel Başkanlığı'ndaki süresinin biteceği 30 Eylül 2015'den itibaren başına geçeceği, kuruluşunu 2015'ten birkaç yıl önce yani 2012'nin sonları 2013'ün başlarında gerçekleştireceği “vakıf”ın üzerinden yaşama geçirilecek. Vakıf, ilerleyen süreçte, “Müslüman ve Türk Cumhuriyetleri Birliği”ne dönüşebilir…

 

Bu birliği, “Vatikan” karşılığı “Halifelik Makamı”na benzetebiliriz.

….

 

Başbakan'ın, özlemle yanıp tutuştuğu hayaline Müslüman ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri, Balkan ülkeleri, Avrupa, ABD ve emperyalistler dudak bükerek gülüyorlar. Başbakan'ın kendi hayal dünyasında, hayaliyle umutlanmasına ise -ciddiye almadıkları için- ses çıkarmıyor, bir şey demiyorlar.

 

Biraz da işlerine geliyor!

Hele emperyalistlerin!..

….

 

Türk halkının uyanması, uyandırılması gerekir!

Bu halk, ikinci defa, Sarıkamış Allahuekber Dağları'nda 90 bin askerin donarak şehit düşmesinin de sorumlusu maceraperest Enver Paşa maceralarının benzerini yaşamayı hak etmiyor! Hak etmediği gibi, kaldıramaz da!

O nedenle… Bu halk, Cumhurbaşkanı Gül'le Başbakan'ın oyunlarını, tuzaklarını bozmalıdır, bozmak zorundadır!

Başaramazsa… Kendini, göz açıp kapayıncaya kadar, “savaş” denen “ateş”in içinde bulur, “aç”ların parçalayacakları “av” olmaktan kurtaramaz!..

Aman dikkat!..

[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?