Alternatif usta belgeseli

Alternatif usta belgeseli
4 Eylül 2013 10:46

Geçtiğimiz günlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, ailesinin yönettiği Beyaz Televizyonu’nda ‘Ustanın Hikayesi’ adında bir belgesel yayınlandı.

 

 

Seyit TOSUN H&H YORUM

 

 

Elbette Erdoğan’ın sevenleri duygulanarak izlemişlerdir bu belgeseli. Diğer yandan belgeselle ilgili özellikle sosyal medyada yer alan eleştiriler çoğumuzun da malumu.

 

Sunucuların Erdoğan karşısında neredeyse kırılacak şekilde konuşmaları hepimizin dikkatini çekti . Erdoğan’ı destekleyici soru sormayanların dahi kovdurulduğu bir dönemde, bu manzaralara artık şaşırmıyorum zaten. Zaten onlar gazeteci falan da değil.

 

Programı yerel seçimlerin aday belirleme süreci öncesi hazırlanması, Melih Gökçek’in alışılmış taktikleriydi. Keşke Gökçek 2001’de AKP kurulurken Erdoğan’ı nasıl yerden yere vurduğunu ve belediye marifetiyle AKP nasıl yıpratılır anketleri yaptırdığını da belgesele eklettirseydi! ‘Asker masker kovalarsa ben belki başbakan olurum!’ diyerek hazırda tuttuğu ve çaycısını da genel başkanı yaptığı Demokrat Parti’yi şöyle ucundan verselerdi keşke!

 

Neyse, Gökçek’in yalanlarının belgeseller dizisi olarak ilerde izleyeceğimizi zaten biliyorum.

 

Belgeseli izlerken ben de birçoğumuz gibi boşlukları doldurarak mini bir usta belgeseli çektim.

 

Bu mini alternatif belgeselde Erdoğan’ın 2002’de dokunulmazlıkları kaldıracağız diyerek on bir yıldır bu sözünü tutmaması, Ecevit’in Irak harekatına karşı çıktığı için ABD’nin oyununa getirilip yerine AKP’nin getirildiği, Başbakan’ın Irak’ta bir milyondan fazla insanı öldüren ABD için “Ölen ABD askerleri için dua ediyorum. Sağ salim evlerine dönsünler.” Dediği cümleleri, 1991 yıllarda başkanlık sistemi için “Batı’nın dayatması” dediği ama şimdilerde nasıl da savunduğu, kendisinin bir şiir yüzünden hapse atılmasına rağmen masum insanları Silivri Zindanları’nda mahkum ettirdiği, şehitlerimize “Kelle” Bölücübaşına “Sayın” dediği, isyan eden çiftçimize sarf ettiği “Ananı da al git” cümleleri, “Terör örgütü ile görüşen şerefsizdir” dediği günlerden daha haftalar geçmeden teröristlerle pazarlık yapıldığının ortaya çıktığı, bedelli için önce haksızlık diyerek karşı çıktığı ardından kendi ağzıyla bedelli açıklaması yaptığı, İsrail ile şov amaçlı Davos polemiğine girmesi ama ardından İsrail ile sınır antlaşmaları yaptırdığı …

 

Daha onlarcası geçti aklımdan. Bunu hepimiz biliyoruz…

 

Onları söylemekten ve halka anlatmaktan elbette asla vazgeçmeyeceğiz. Tarih bunları bir gün olduğu gibi ortaya çıkartacak ve anlatacak.

 

Ama…

 

Belgeseli izlerken iki şey keşke bizde olsaydı dedim…

 

Birincisi, Başbakandaki vefa duygusu… “Davasına” hizmet eden kimseyi dışarda bırakmaması. Verilen hiçbir emeği unutmaması. Her insanın potansiyelini görerek değerlendirmesi. Siyasette en temel kaynağın yetişmiş insan kaynağının olduğunu bilerek hareket etmesi. Az olsun da benim olsun ve benden olandan olsun! Dememesi…

 

İkincisi, örgütlenme ve çalışma stratejisi. Kadınların ve gençlerin siyasetteki öneminin farkında olunması, seçim çalışmasının disiplini, zor olan yerlerde daha fazla ve sürekli çalışılması, her an seçim çalışması varmış gibi örgütün çalıştırılması, her insana mutlaka ulaşılması…. Bazıları bana “ E ama onlar Mahir Çayan’dan çaldılar!” demesin sakın. Ezberledik ve unuttuk bu lafları. İş, söyleyenin değil, yapanındır.

 

İzlerken bu mini belgeseli çektim içinden… Çok partili sisteme geçtiğimizden bu yana Merhum Ecevit dışında Sol neden iktidar olamıyor, yeniden düşündüm… Bazen en zor soru, en basit cevaplar içerir.

 

Siz de düşünün….

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
‘Bu adamlara Haddini Bildiriniz!’
Türklükten fayda görmedim!
Alternatif usta belgeseli