Aldatılan muhalefete: Hükümet var mı? Nerededir

Aldatılan muhalefete: Hükümet var mı? Nerededir
13 Şubat 2013 22:06

Patriotların Türkiye’ye yerleştirilmesine karşı çıkanların haklı olduğu bir kaç hafta geçmeden kanıtlanmış oldu.

Av.Cemil CAN H&H YORUM

Patriotların yerleştirilip çalışmaya başlamaları ile İsrail’in Suriye’yi bombalaması bir oldu… İsrail ile AKP el ele Müslümanları katletmeye başladılar!.. Müslümanlardan ses yok!  Patriotların savunma amaçlı değil, saldırı amaçlı ve İsrail’i korumak için getirildikleri ortaya çıkmıştı! Tık yok!…
 

 
İsrail’in Filistinlilere karşı yaptığı saldırıları protesto etmek için Cuma çıkışlarında İsrail bayrağı yakan Müslümanlar yine arazi oldular!.. Kim derdi ki,  Amerikan ve emperyalizmin düşmanı gibi gözüken bu geniş yığınlar,  bir kaç yıl içerisinde ABD’nin en ateşli savunucuları haline gelecekler!..  
 
 
Ülkede hukuk kalmadığının son kanıtı Başbakan’ın tutuklu subaylarla ilgili olan açıklaması… Yargıçlara “Bu işi halledin” demekle, aynı zamanda  yargının tarafsız ve bağımsız olmadığını da itiraf etti. Başbakanın sözü ile hakimler karar veriyor veya karar değiştiriyorsa, ne hale geldiğimiz buradan belli…
 
 

Anlaşılan Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’in istifasından sonra, yerine getirilmesi düşünülen Koramiral Bülent Bostanoğlu’nun da istifa sinyali vermesi, Başbakan’ı iyice tedirgin etti.  Başbakan 3. Yargı Paketi’nin haksız yere tutuklanan subayların tahliyesi için yeterli olduğunu söyleyerek, hakimlere alışık olmadıkları bir talimat verdi. Bu hareket, Ergenekon ve Balyoz davalarının siyasi olduğunu göstermeye yeter de artar bile. Yargının bağımsız ve tarafsız olmadığının en somut kanıtı; Başbakan’ın bu açıklamasıdır. Erdoğan, bazen savcı cübbesini giyip tutuklamaya, bazen hakim cübbesini giyip tahliye kararı veriyor!..  Nitekim, tutuklu asker sayısının 400’ü bulduğunu belirten Başbakan, bu yönde yeni planlar yapıldığına işaret ederek, “Yargı bir an önce yeni adımlar atmalı” demiştir…  
 
Yargıya doğrudan talimat vermek anlamında olan bu sözler üzerinde nedense yeterince durulmadı… “İki kişiden biri”nin 12 Eylül Referandumu’nda verdiği  “evet” oyunun sonuçlarıdır bunlar!..

 

 
Başbakan’ın birden bire iyilik meleği olmasını doğru okumak gerekiyor. Savaş kapımıza dayanmıştır!   NATO’nun acil olarak TSK’ne ihtiyacı var. Ama ordunun komuta kademesi hapistedir. Özellikle de donanma savaşamaz hale getirilmiştir. Bu konudaki yakınma, Başbakan’dan önce,  eski ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı ve eski Ankara Büyükelçisi  Eric Edelman’dan gelmiştir. Edelman TSK’ya karşı davaların “NATO ittifakı içinde önemli yere sahip olan Türk ordusunun gücünü zayıflattığını”, “İlker Başbuğ ile Ergin Saygun gibi isimlerin bir terör örgütü ile irtibatlandırılmasını inanılmaz  bulduğunu” söylemiştir!..

Edelman, Erdoğan için “Kendisinin bir dönem bu davlardan yararlanmış, asker ile hükümet arasındaki sorunların çözümü için bunları kullanmış olabilir. Ama şimdi çok ileri gidildiğini düşünüyor ve kendisi de aynı güçler hakkında kaygı duyuyor olabilir”  diyerek, “Ergenekon Hukuku”nun adalet arayışı peşinde olmadığını, özel görevli mahkemelerin tamamen siyasi amaçlarla kurulduğunu ve TSK’nın komuta kademesinin bu davalar ile tasfiye edilerek ele geçirildiğini itiraf etmiştir!..
 
 
Demek ki, şimdi bazı komutanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Conilerin yerine Mehmetçiği savaştırmak ancak bu şekilde mümkün olabilecektir!..  Erdoğan’ın Ergun Paşa’yı hastanedeki ziyaretini de bu kapsamda değerlendirmek gerekir!..


 
 
Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, görevden alınması ile ilgili soruya verdiği yanıt da ilginçti. Şahin, görevden alınmasını ”Birilerinin oyununu bozduğu”na bağlayarak yanıtlamıştır. Oyunun ne olduğunu ve kimin oyunu olduğunu  söylemedi. Burada iki husus öne çıkmaktadır: Birincisi; demek ki, Şahin’in oyununu bozduğu kişi, her kimse bir bakanı görevden aldırtacak kadar Başbakan üzerinde etkilidir. İkincisi, Başbakan İçişleri Bakanlığı’na atadığı birini, başka birilerinin isteği üzerine görevden alacak kadar bir yerlere bağımlıdır!..
 
 
Erdoğan’ın Kasımpaşa  kabadayılığı, bir tek Şubat döneminde atanmak isteyen öğretmen adayına söküyor!..
 
 
Bu gelişmeler üzerine, bizim “iki kişiden biri”ne; 12 Eylül 2010 Halkoylaması’nda yargı ile ilgili anayasa değişikliklerine,  ortaya böyle bir  sonuç çıksın diye mi “evet” demiştiniz sorusunu sormadan geçemeyiz!..
 
 
Gel gör ki, kullanılmış olmanın dayanılmaz hafifliği “iki kişiden biri”nden çok, Y-CHP üzerinde etkisini göstermektedir…
 
 
Başbakan Erdoğan, uzlaşma olmazsa, BDP ile yola devam edeceklerini ve kendi anayasa önerilerini referanduma götüreceklerini söylemesi, Y-CHP’nin (ve MHP’nin)  moralini fena halde bozmuştur!.. Bu rest karşısında, Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasında çakılı kalan Y-CHP ve MHP’nin yöneticileri apışıp kalmışlardır. Biz  bunun böyle olacağını biliyorduk zaten, komisyona katılmakla “zaman kazandık” ve halka gerçekleri anlattık çerçevesinde savunma yapmaya başlamaları durumlarını kurtarmaya yetmeyecektir.  Tam aksine, muhalefet halka zaman kaybettirmiştir. Kaldı ki, Milli Anayasa Formu’nu, onlar kurmadıkları gibi, çalışmalarına da hiç bir zaman destek vermediler. AKP’nin “Bölünme Anayasası” yaparak “Başkanlık Sistemi”ne geçme amacında olduğunu, bir kez olsun ağızlarına bile almadılar!..
 
 
Kullanılmak ve bir köşeye fırlatılmak böyle oluyor işte!..
 


(Affınıza sığınarak, yukarıdaki fotoğraf ile aşağıdaki karikatür bu aldatılmış olma  duygusunu anlatmak için konulmuştur!?..)
 
 
 
***
 
 
 
Hükümet “ekonomimiz çok iyi” yollu açıklamaları yaparken, kredi kartları üzerinden tefecilik de yapılmaya başlandı. KDV’si sıfır olan külçe altın alınmış gibi,  kredi kartından ödeme yapan vatandaşlar, ödemiş gibi göründükleri parayı, tefeciye komisyon ödeyerek geri alıyorlar!.. Kuyumcu da bir iki gün içerisinde müşterisine vermiş olduğu parayı bankadan geri alıyor ve bu kadarlık bir süre için yüzde 7-8 oranında faiz kazanmış oluyor!..   
 
 
Bankerlik, dövizcilik derken yeni bir iş kolu ortaya çıktı!..
 
 
Bankalar Birliği’nden yapılan açıklamaya göre, borcunu ödeyemeyen bireysel müşteri sayısı 773 bin kişiyi aştı… Ticari kredilerde ise bu rakam 512 bini buluyor…
 
 
Nasıl oluyorsa, ekonomimiz yine de tıkırındaymış!..
 
 
Vatandaşın parası yok!..  
 
 
Yaklaşık 420 bin kişiyi ilgilendiren bedelli askerlik için 69 bin 320 yükümlü başvurunca, hükümet beklediği parayı toplayamadı tabi. Bugüne kadar, ancak 2 milyar 4 milyon 780 bin lira gelir elde edilmiş. Bu yama bütçe açığını kapatmaya yetmiyor. 2B arazilerinden de beklenen para gelmemiş. Başvurular yüzde 90 tamamlanmış ama başvuru ücretleri yatırılamıyor. Hükümet ödeme güçlüğü içerisindeki köylüler için yeni bir düzenlemeye gidiyor. Rayiç bedelin yüzde 70’i  üzerinden hesaplanan satış bedeli, rayiç bedelin yüzde 50’sine kadar  indirildi…
 
 
Kredi kartı üzerinden tefecilerin tuzağına düşen vatandaşın, satın alacağı 2B arazilerini sonunda  tefecilere kaptırmasından korkuluyor!..
 
 
Serbest rekabet ortamında böyle şeyler olurmuş!..
 
 
Ekonomimiz iyiye gidiyor ya, hadi hayırlısı!..


Yazarın Son Yazıları:
‘Bağımsızlık’ mı ‘hırsızlık’ mı?!..
Devletin ‘özel’i olmaz!..
‘Cesaret ödülü’nün bedeli!..