Akşener’den Erdoğan’a: Millete şifa formülleri anlatmayı bırak, milleti nasıl doyuracaksın asıl onu anlat!

Akşener’den Erdoğan’a: Millete şifa formülleri anlatmayı bırak, milleti nasıl doyuracaksın asıl onu anlat!
30 Mart 2022 11:04

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu.

 

 

Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

 

 

“Ak Parti iktidarının ve Nebati Bakan’ın; ışıltılı gözler ve iş bilmezliğin getirdiği bir garip özgüvenle, ‘Şubat’tan daha iyi olacak’ dedikleri, Mart ayını geride bırakıyoruz. Ama maalesef, zamları, geçim darlığını, işsizliği, siftahsız kapanan dükkanları, toprağına küsen çiftçilerimizin dertlerini bir türlü geride bırakamıyoruz. Maaşlar erimeye, paramız değer kaybetmeye aynen devam ediyor.

 

 

Erdoğan’a manda yoğurdu tepkisi

 
Tüm bunlar olurken, Bay Kriz ise 2007, 2011, 2015, hatta 2019 seçimlerindeki vaatlerini, yeniden vadedip açılışı, yıllar önce yapılmış tesisleri, yeniden açarak, kendini, sözde icraat gösterileriyle oyalıyor. Emeklilerimizin, memurlarımızın, esnafımızın çilesi Bay Kriz’in gündemine bir türlü giremiyor. Gençlerimiz, başka ülkelerin hayalini kurarken doktorlarımız, başka ülkelerde gelecek ararken, tencere kaynatamayan anneler, çile çekerken evladına harçlık veremeyen babalar, imkânsız ay sonu hesaplarına, mahkum edilmişken; Ak Parti’nin liyakatsiz kadroları, 3 maaş, beş maaş, 10 maaş alıp, saraydaki sefalarını, alıştıkları lüks hayatı, aynen sürdürüyor. Memleketin gençleri, KPSS’den yüksek puanlar alıp, dayısı olmadığı için, mülakatta elenirken; Bay Kriz’in yetkin kadroları, gördükleri her makama çöküyor gördükleri her maaşı cebe indiriyor milletimizin sıkıntılarını da kendilerine zerre dert edinmiyorlar. Bay kriz bir de utanmadan çıkıp vatandaşa sağlıklı yaşam tavsiyeleri veriyor. İnanılmaz. Geçen hafta demiştim pasta yiyin diyecekler diye ahan da dedi!

 

 

Dikkatinizi çekiyor mu, bu haksızlığa, bu adaletsizliğe, bu doymazlığa, çok uzun zamandır işaret ediyoruz. Ama nedense bu konuda, bu arkadaşların ağızlarını, bıçak açmıyor. Bize, hemen her konuda, yalan yanlış laf yetiştirmeye çalışıyorlar ama bu konuya gelince, nedense tek bir iktidar mensubu, çıkıp da, ‘Nerede o beş maaş alanlar, 10 maaş alanlar? Gösterin bakalım.’ diyemiyor. Çünkü yaptıkları adaletsizliği, haksızlığı, en iyi onlar biliyor.

Milyonlarca vatandaşımız, yoklukla, yoksullukla mücadele ederken; İşi, sözüm ona, milletine hizmet etmek olan bir insan nasıl olur da Bakanlıktan maaş, Bankadan, yönetim kurulu üyeliği maaşı, ve yine aynı bankadan, bir de huzur hakkı alıp, bir de utanmadan, milletin cebinden çıkan o paraları, çatır çatır yiyebilir? Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Maalesef oluyor. Maalesef yiyorlar. Yarın yokmuş gibi, o sandık hiç gelmeyecekmiş gibi yiyorlar. “Aksırıncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar” yiyorlar. Gördükleri her makama çöküyor, buldukları her maaşı cebe indiriyor, milletimizin sıkıntılarını da, kendilerine zerre dert etmiyorlar.”

 

 

Erdoğan’a: Millete şifa formülleri anlatmayı bırak, milleti nasıl doyuracaksın sen asıl onu anlat; ayıptır, günahtır

 

 
“Saray bürokratları, ballı maaşlarla, günlerini gün ederken; Sıra millete gelince, ‘Kemerinizi sıkın’ diyorlar. Hatta Bay Kriz, bir de utanmadan çıkıp, vatandaşa sağlıklı yaşam tavsiyeleri veriyor. Biliyorsunuz, ‘herşeyoloji’ profesörü Sayın Erdoğan, her şeyden, ‘bir kibrit kutusu’ kadar anlar, ama kendini her şeyin uzmanı görür. Bir kibrit kutuluk müktesebatıyla gün gelir, ekonomi literatürüne katkı sağlar, gün gelir doktorlara hekimlik öğretir. Nitekim, bu arkadaşımız, son olarak, yaşam koçluğuna soyundu. Memlekette ne kadar diyetisyen varsa, an itibariyle panikte. Neymiş; Geceleri, manda yoğurdunu, kestane balı, Medine hurması ve yulafla karıştırıp, öyle yiyecekmişiz. Niye? Çünkü şifaymış… Manda yoğurdunun kilosu, 70 lira. 750 gramlık Medine hurması, 205 lira. Kestane balı, 250 lira. Yulaf ezmesinin yarım kilosu, 15 lira. Neymiş? Şifaymış. Peki bu şifa, bir asgari ücretlinin hanesine nasıl girecek? Orası belli değil. Sayın Erdoğan; Biliyorum, senin fesli meczuptan öğrendiğin son derece sınırlı tarih birikiminde bulunmaz ama Bilge Kağan der ki; ‘Türk Budunu! Ben işimi doğru yaptım. Az budunu çoğalttım, açları doyurdum, çıplakları giydirdim. Yoksul budunu bay kıldım.’

Türk’ün devlet anlayışında, devletin başının asıl işi, vatandaşını refah içinde yaşatmaktır. Hadi bizim uyarılarımızı dikkate almıyorsun, anladık. Bari tarihimize kulak ver. Senin işin, milletimize gece yatmadan önce yemek için, tavsiyelerde bulunmak değil; milletimizin istediğini yiyip, yatağa da karnı tok girmesini sağlamaktır. Millete şifa formülleri anlatmayı bırak, milleti nasıl doyuracaksın sen asıl onu anlat. Ayıptır, günahtır.”

 

 

“İktidar sarhoşluğunun biteceği gerçeklerle yüzleşecekleri o kutlu vakit yaklaşıyor”

 
“Varsın onlar gider ayak kapış kapış çanak çanak yemeye devam etsinler varsın onlar yarın yommuşçasına çalıp oynamaya devam etsinler. İktidar sarhoşluğunun biteceği gerçeklerle yüzleşecekleri o kutlu vakit yaklaşıyor. Bu devletin de, bu ülkenin de, gerçek sahibinin millet olduğunu anlayacakları, Sandıkta milletimizin elinden yiyecekleri, okkalı tokatla sarsılacakları, o kutlu güne çok az kaldı. Bu haram düzeninin bitmesine, Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye’ye uyanmamıza, çok az kaldı. Hiç merak etmeyin, İYİ Parti iktidarına çok az kaldı!”

 

 

“Ak Parti’nin en büyük günahı, ahlaksızlığı, hırsızlığı, yüzsüzlüğü sıradanlaştırmasıdır”

 
“Eğer ülkemizde, yargı bağımsız olsaydı çiftçilerimiz kredi alamazken, devletin bankası, eşe dosta, televizyon kanalı satın alsın diye, yüzlerce milyon dolarlık, karşılıksız kredi verebilir miydi? Türk Telekom, bir yabancı şirkete satılıp, bu aziz milletin milyarlarca doları, yurt dışına transfer edilebilir miydi? Bu işin sorumluları, hesap vermeden, ortalıkta gezebilir miydi? Eğer memlekette, ihaleler denetime tabi olsaydı; 1 buçuk milyar dolarlık köprü, 13 milyar dolarlık gelir garantisi ile, ihale edilebilir miydi? Devletimizin kurumsallığı ayakta olsaydı, bunların hiçbiri yaşanmazdı. Ülkenin kurumlarına sızmış ahlaksızlar, ülkenin kaynaklarını böyle sömüremezdi. Kuvvetler ayrılığı dememizin, hukuk devleti dememizin sebebi, işte budur. Bizim hedefimiz ahlaksızlığı ödüllendiren, bu ucube sisteme son verip, yerine, ahlaklı olmayı mecbur kılan, Türkiye’ye yakışır bir sistemi getirmektir. Bu kadar basit. Devletler, ahlaksızlıkla yıkılır. İşte tam da bu nedenle, Ak Parti’nin en büyük günahı, ahlaksızlığı, hırsızlığı, yüzsüzlüğü sıradanlaştırmasıdır.”