AKP'nin Sincan mitingi fiyasko

AKP'nin Sincan mitingi fiyasko
15 Haziran 2013 14:30

AKP’nin Sincan Pazaryeri’ndeki mitingi 1 saat gecikmeli başladı. 

Mitinge yaklaşık 50 bin kişi katıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına Ankara’nın tüm ilçelerine selam göndererek başladı.

Mitinge pek çok ilden otobüslerle yurttaşlar getirildi. Başbakan Erdoğan, miting alanını dolduran bu bindirilmiş kıtaları görmezden geldi ve selam konuşmasında onlardan bahsetmedi.

Miting alanının jimmy jib kamera ile olduğundan fazla gösterilmeye çalışıldığı gözlemlendi.

İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:

2014 SEÇİMLERİNİN İLK ADIMIDIR

Siz kurulan tuzağı hissettiniz. Yapılan saldırıların hedefini anladınız.
İşte bugün siz bu meydanda tek bir gönül olarak, o alçak tuzağı haince
saldırıları bozuyor, millet burada diye tüm dünyaya haykırıyorsunuz.
Biz 10,5 yıldır milletimizin tamamıyla, her kesimden insanımızla
birlikte, Türkiye’yi ekonomide demokraside hak ve özgürlüklerde dünyanın
en önemli ülkesi haline getirme gayreti verdik. Biz herkese el uzattık
ama birileri bize yumruk uzattı. Yumruk uzatanla toka yapılabilir mi?
Bunun talihsizliği içerisinde bugün buradan itibaren artık yola çıktık.
Sincan’da başladık. Şimdi bu aynı zamanda Mart 2014 seçimlerinin yerel
kampanyasının ilk adımıdır.

Bu anlayışla Türkiye’de çok uzun zamandır hasreti çekilen birlik ve
beraberliği biz bu sürede tesis ettik. Milletimizin tamamı yönünü aynı
hedeflere yöneltti. Kimsenin şu gördüğünüz tarihi birliği bozmasına asla
izin vermeyeceğiz. Kimsenin Türkiye’nin sokak sokak köy köy ayrılmasına
asla müsaade etmeyeceğiz. Çünkü biz Birlikte Türkiye’yiz. İnşallah
hepsinin hevesleri kursaklarda kalacak.

Bizim millet olarak öyle bir direnişimiz vardır ki tüm direnişleri
bozar, tüm oyunları bozar, tuzakları alt üst eder. Biz duada yakarış ile
direniriz. Biz sükut ederek, susarak, sabrederek “Mevla görelim neyler,
neylerse güzel eyler”
diyerek direniriz.

SOKAKLARA DÖKÜLEN OLMADIK

Ama onlar bunu anlamaz. Biz 27 Mayıs’ın karanlığını böyle bir direnişle
açtık. Biz 12 Eylül’ün 27 Nisan’ın karanlığı böyle bir direnişle
açtık.Birileri gibi sokaklara dökülenlerden olmadık. Eline taş alan,
molotof alanlardan, sapan alanlardan olmadık. Birileri gibi gece
yarılarına kadar kornalarına basanlardan olmadık. Tencere tava çalarak
komşusunu rahatsız edenlerden olmadık. Bunlar mı çevreci? Bunun adı
gürültü kirliliği. Çapulcudan çok rahatsız olmuşlar. Dedim ki bana
gelenlere, bak dedim size ben TDK’nın lügatınden okuyorum, “düzeni bozma
gayreti içinde olanlara çapulcu denir” aynı zamanda kamu düzenini
bozmak suçtur.

HANİ DEMOKRASİ HAK HUKUK DİYORDUNUZ

12 tane parti teşkilatımız yakıldı yıkıldı. Ya parti teşkilatı sana ne
yaptı be? Hani demokrasi diyordunuz, hak hukuk diyordunuz. Ben özellikle
başta Taksim meydanı olmak üzere, ülkemin değişik yerlerinde olanlara
sesleniyorum. Sizin demokrasi özgürlük anlayışınız bu mu? Olayın özü
Gezi Parkı mı? Bunları size belgelerle daha sonra açıklayacağız. Bu iş
dışarıda ve içerde koordineli olarak yürüyen bir süreçtir. Hepsinin
belgeleri elimizde. Bu ihanet şebekesini milletimize tanıtacağız.

Alçakça onlara şiddet uygulayanlardan olmadık. Başörtülü bir bayan araba
sürüyor değil mi? Arabaya vuruyorlar. Yavrusuyla eşini bekliyor ona
saldırıyorlar. Taciz ediyorlar. 6 aylık çocuğunun aracıyla orada
tekmeyle yerde süründürüyorlar. Sizin özgürlük anlayışınız bu mu?

CAMİLERİMİZDE İÇKİ İÇTİLER

Baş açığı da burada, başörtülüsü de burada. El ele omuz omuza, hep
birlikte Türkiye. Polisimize el uzattılar. Sabrettik, sabrediyoruz.
Polisimize başında maalesef milletvekili sıfatında bulunan bir CHP’li
tarafından en ahlaksız en edepsiz şekilde dil uzattılar. Sabrettik.

Başörtülü kızlarımıza el uzattılar, sabrettik. Okullara sokmadılar,
üniversitelere sokmadılar. Camilerimize ayakkabılarıyla girdiler.
Camilerimizde içki içtiler. Sabrettik. Sabrediyoruz.

8 AY DAHA SABREDECEĞİZ

Duvarlara hakaretler yazdılar. Sabahlara kadar azgınca küfrettiler.
Şahsımda dahil olmak üzere hep küfür ettiler. Ama sabrettik. Çünkü
biliyorduk ki kem söz sahibinindir. Çocukları, yaşlıları, kadınları
rahatsız ettiler. Bütün bunlara karşı sabrettik. Bir kere tüm bu
vandallıkların, tüm bu insanlık dışı hareketlerin hesabını yargıda
soracağız. Bunu eğer takipsiz bırakırsak bu da olmaz. Ayrıca 8 ay daha
sabredeceğiz. 8 ay sonra sandık gelince bunlardan hesabı işte orada
soracağız. Sandıkları patlatacağız ona göre. Ben size inanıyorum.

Türkiye 17 gündür ibretle izlediğimiz tarihe de bu şekilde kaydedilecek
bir olay yaşadı. Meselenin çıkış yeriyle geldiği nokta çok farklı. Her
çevreden çok farklı insanlar geldiği halde bir şey konuştular. Dediler
ki Gezi Parkı. Bunların çoğu aslında Gezi Parkı’nı yeni öğrendiler.

Biz Taksim’de Gezi Parkı’na gelen saf temiz kardeşlerimi hadi
kabulleniyorum, eyvallah. Fakat bunu anlıyorum da ortada henüz bir şey
yokken, bu genç kardeşlerimin orada birileriyle bulunmasını anlamıyorum.
Çünkü ne ihale, ne atılan bir adım ne de yapılan bir şey var. Acaba
niye buraya geldiler? Çevre duyarlılığıyla ortaya çıkan kardeşlerimi
diğerlerinden ayırıyorum. Onların taleplerine saygı duyduğumu ifade
ettim. Ama iş daha ilk günden itibaren çevre duyarlılığının ötesinde
başka bir noktaya gitti.

Orada illegal örgütler vardı. Gezi Parkı perdesinin gerisinde çok farklı
hesaplar devreye sokuldu. Bu konuda ulusal medyanın bir kısmı yalan
haberlerle, iftira ile, provokasyonla her türlü ilkesizliği sergiledi.

Uluslararası medya aynı şekilde her türlü iki yüzlülüğü sergiledi. Kimi
siyasetçiler, söylemleriyle, eylemcilere para vererek. Dilenci mi onlar
yahu? Eylemcilere para vererek, sokakta polisimize küfrederek, bir
mezhep çatışması için her türlü tahriki yaptılar.

Sosyal medyada sahte hesaplar üzerinden yalan haberlerle akıl almaz
provokasyon gerçekleştirildi. Sokaklarda, caddelerde, çadırların içinde
dışında milletin değerleriyle örtüşmeyen, edep adapla örtüşmeyen
görüntüler yaşandı.

Çünkü biz yakıp yıkarak kırıp dökerek, yalanla iftira ile bu yola
koyulmadık. Bize, yani bu gördüğünüz millete 27 Mayıs’ta o oyunu
oynadılar. Biz bu oyunun hesabını hukukla, demokrasiyle sorduk.
Unutmayın bize 12 Mart’ta, 12 Eylül’de 28 Şubat’ta bu oyunu oynadılar.
Oralarda da hesabımızı yine sandıkta sorduk. Ama hukuk içinde demokrasi
içinde ahlak ve edep içinde sorduk. İnşallah işte bu hukuksuzluğun bu
şiddetin bu sandıktanımazlığın hesabını da ahlak ve edebimizle sandıkta
soracağız.