AKP’li Arınç’tan ‘Tayyip’ açıklaması!

AKP’li Arınç’tan ‘Tayyip’ açıklaması!
5 Eylül 2013 14:13

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CNR Expo’da 5-8 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek olan İstanbul Helal Expo – Helal ve Sağlıklı Ürünler Fuarı’nın açılışını gerçekleştirdi.

 

 

Açılışta konuşan Arınç, böyle bir fuara ilk defa katıldığını ifade etti.

 

BU KELİME KONUŞULDUĞUNDA AKLA SAYIN BAŞBAKANIMIZ TAYYİP ERDOĞAN GELİYOR

 

Fuara “Helal ve tayyip ürünler fuarı”  denilmesiyle ilgili konuşan Arınç, “Helal” ve “tayyip” kelimelerinin dini kavramlar olduğunu ifade etti Bülent Arınç, “Bunlar laik kavramlar değil. Helalin anlamı var, tayyibin anlamı var. Bir paradoksumuz, çelişkimiz var. ‘Helali anladık kardeşim de bu tayyip neyin seni?’ diyebilirler. Çünkü, Türkiye’de bu kelime konuşulduğunda akla hemen Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan geliyor. Aslında dilemma şu; içimizde o kadar laikliği yanlış anlayan yorumluyan ve particilikten gözlerinin içi kızarmış o kadar gafil insan var ki, böyle güzel bir konferansın adına bakarak şunu söyleyebilirler; ‘Gördünüz mü, yine bir konferansın içerisinde Başbakan’ın propagandasını yapıyorlar. Zaten Türkiye’de helal falan deyince, bu yobazlar mutlaka parti propagandası yapacak’ demiş olabilirler. Yanılıyor muyum? Yanılmıyorum. Biraz önce Kuran-ı Kerim okunurken ‘Tayyip’ kelimesi içinde geçen ayetler okundu. Türkiye’de dindar müslümanlar çocuklarına isim takmak isterse, Kuran’a bakarlar, Kuran’dan isim seçerler, bu böyledir. Belki yeni zamanlarda bu ihtiyacı duymayanlar olabilir. O yüzden kimsenin kara propaganda yapmasına izin vermeden helal ve tayyip kelimelerinin anlamlarını çok iyi bilmemiz lazım. Helal haramın karşılığıdır, dini bir kavramdır, uygun, geniş anlamıyla mübah demektir, yasal, meşru demektir. 40 tane anlamı var. Ve helal dairesi geniştir, harama girmeye de gerek yoktur, bu da bir ölçüttür. Tayyip kelimesi de, sağlıklı, temiz, kaliteli demek. Sayın Başbakan ismini buradan alıyorsa, ne mutlu ona. Demek ki, ismiyle mütenasip olmuş. Yani Kuran’da geçen ‘Tayyip’, onun isminde de gerçek manasını bulmuş. Bu dini kavramların burada zikrediliyor olması, tamamen Kuran’a, İslam’a ve dindar müslümanların kabullerine bağlı bir şey. Günümüzdeki politikayla kesinlikle ilişkisi yok. Herkes derin bir nefes alsın” diye konuştu.

 

LAİKLİK, DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR

 

‘Helal’ kelimesini ürünler bazında, günlük hayatta kullanmanın Türkiye’de bir kısım çevreler bazında yanlış anlaşıldığını söyleyen Bülent Arınç, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik, sosyal bir hukuk devleti. Buna hiç bir itirazımız yok. Laik bir ülkede yasama meclisi kanun yaparken, Kuran’daki bir ayeti kanun haline getiremez. Bunu da anladık. Ama laikliğin, gerçek anlamıyla yaşandığı bir ülkede devlet, dindarların taleplerine bigane kalamaz, onları reddedemez. Onların tercihlerini gerçekleştirmek üzere özel sektöre destek verir, bu istek ve arzularına uygun düzenlemeler yapılmasına hiç bir zaman karşı çıkmaz. Ama yanlış bir laiklik anlayışı Türkiye’de yıllarca helal-haram kavramlarını istihzayla karşıladı, alay etti, hakaret etti. ‘Bu da nereden çıktı, hangi çağdayız, bu da neyin nesi, bu ülke şeriatla mı yönetiliyor’ filan. Kendi ülkemi şikayet etmek noktasında bunları söylemiyorum. Ama nüfusu 75 milyon olan Türkiye, dünyada 2 milyar nüfusa yakaşan İslam nüfusu içerisinde bu düzenlemeleri 20-30 sene evvel yapabilseydi, bugün helal gıda ve içecekler konusunu, tayyip gıda ve içecekler veya sektör konusunu biz bugünkü endişelerle konuşmuyor olacaktır. ‘Benim inancım bunu emrediyor’ denildiğinde, sadece ona saygı duymamız lazım. Bunu tartışmak abestir. Bunu arzu edenlere, bu ürünleri sunmak mecburiyetindeyiz.
Laiklik, din ve vicdan özgürlüğüdür. Laiklik, din ve vicdana uygun yaşamak isteyen insanlara hayat sunabilmektir. Zorlayıcı bir devlet anlayışıyla laikliğe bakarsanız, bu bir ülkeyi açık cezaevi haline getirmektir. Benim inancım bunu emrediryori, ben bunu yiyeceğim. Başkasına karışmam, başkası ne yerse yesin kardeşim. Ben böyle yemek istiyorum ve bunu paramla satın almak istiyorum. Devlet bunu zorla, herkes için mecburi hale getirsin demiyoruz. Ama bu talepte bulunan insanlara bir belge, sertifikasyon verilmesi gerekiyorsa, bunu yapmak zorundayız. Dikkat edersek, inancımıza uygun bir iş yaptığımızı düşüneceğiz. Bu hassasiyettir. Bu hassasiyeti gözeten insanlara laiklik düşmanı veya irticacı gözüyle bakmak da, dünyanın en büyük aptallığıdır. Dolayısıyla ‘Ben böyle arzu ediyorum, inancım böyle emrediyor’ diyen bir insana sadece saygı duyulur. Bunu isteyen alır, istemeyen almaz. Kimse için mecburi şartını koymayız. Çünkü, laik bir ülke bunu yapamaz. Ancak dindarların taleplerine de bigane kalamayız. Bu bilincin Türkiyemizde daha güçlendiğini biliyorum. ‘Türkiye yıkılsın, bitsin, ne olursa olsun ama içinde helal ve tayyip kelimesi geçen bir şey olmasın’ diye düşünenler çok şükür giderek, azaldı” dedi.