Adem Sözüer’e küsmüştüm

Adem Sözüer’e küsmüştüm
23 Ocak 2013 09:16

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Adem Sözüer’in Radikal’e verdiği demeçten, Melih Aşık’ın köşesinde yazmasıyla haberdar oldum bugün.

 

Safile USUL H&H YORUM

Adem Sözüer’in bir öğrencisi hastaneye giderken tesadüf ettiği bir yürüyüşten dolayı hapse atılmış ve…
 
2005 dönemecinde Adalet ve Kalkınma Partisi ile yakınlaşarak, bazı öğretim üyesi arkadaşlarını fakülteden uzaklaştıran Prof. Sözüer şimdi, bakın neler demiş…
 
“Her gece o öğrencimi düşünüyorum.
Bu çocuk derdini anlatana kadar bir sene geçecek. Bizim bu kadar yatırım yaptığımız çocuğun hayatından çalınan günlere bakın… Hapislerde 700’ün üzerinde öğrenci… Mahkemelerde yüzlerce, binlerce örgüt davası var. Bu kadar çok örgüt, demokratik ülkelerde yok. Bizde niye var? Ülkede 103 hukuk fakültesi var. Ülkede bu kadar hukuksuzluk varken bu hukuk fakültelerinin dekanları ne yaparlar? Cübbelerini giyseler ‘beyler kendinize gelin’ deseler olay biter. Bu ülke sizi bu günlerde susup oturasınız diye mi yetiştirdi? Hepsine yazıklar olsun”…

 
Hakikaten şaşırdım okuyunca…
 
Adem Bey bayağı bir değişmiş…
 
Şöyle ki…
 
2005 senesinde Hükümet yeni TCK tasarısını hazırlarken İstanbul Üniversitesi’nde o zaman sade bir öğretim üyesi olan Adem Sözüer’i uzman olarak Meclis Komisyonu’na davet ediyordu.
 
O zamanlar, Hükümet’in daha henüz çuvaldaki yüzünü tam göstermediği ve sanki AB’ye çok angajeymiş gibi kamuoyuna “gülümsediği” günlerdi.
 
Esasen ama, 2005’de ilk sinyaller kuvvetlice gelmeye başlamıştı.
 
Örneğin Erdoğan yeni TCK’da zina maddesi istiyordu.
 
Hatta AB Komisyonu’nu ikna için yanına o zamanki Aile Bakanı Nimet Çubukçu ile İlahiyatçı devlet bakanı Mehmet Aydın’ı da yanına alarak Brüksel’e gitmişti.
 
Durum çok komikti çünkü Erdoğan’ın yanına Nimet Çubukçu’yu alarak, “Bakın bunu asıl kadınlar istiyor” diyerek iknaya çalışması olayı iyice komedi haline döndürmüştü.
 
Öyle bir komediydi ki, hiçbir gazeteciye demeç vermeyen Çubukçu ve Aydın’ı otel odalarında bulup da biraz alaycı bir tonda bir soru sorunca ben, cin çarpmışa dönmüşlerdi.
 
Yani, o dönemde, Hükümet henüz çuvaldaki yüzünü tam göstermeye başlamış olmasa da, en azından Adem Sözüer gibi akıllı bir hukuk profesörünün anlamayacağı kadar da anlaşılmaz değildi vaziyet.
 
Ki, Prof. Adem Sözüer normal Türkiye formasyonunda yetişmiş, köken olarak AKP ile hiçbir ilgisi olmayan biriydi.
 
Yeni TCK’nın hazırlandığı dönemde ben de sık sık Adem Hoca ile konuşur, bilgi alır ve yazardım.
 
Hatta Adem Sözüer oldukça aydın bir adamdı.
 
Mesela o dönemde kadına tacizle ilgili kadın lehine bazı değişiklikler de gündemdeydi ve Adem Sözüer’in bu konuda da katkıları büyüktü.
 
Bana şöyle anlatmıştı birgün…
 
“Ben üniversiteye giderken Aksaray, Beyazıt civarında otobüste kadınlar öylesine taciz edilirdi ki, birkaç kez inip adam dövmüşlüğüm vardır.”
 
Fakat Adem Sözüer yavaş yavaş Hükümet’e çok yakın olmaya başladı.
 
Ergenekon davaları ilk başladığında onu yine bilirkişi yaptılar.
 
Mesela İlhan Selçuk’un (merhum) telefonda dinleme ile duyulan bazı ağır sözleri hukuken suç muydu? (değildi tabii ki)
 
Adem Sözüer aslında İlhan Selçuk’un o konuşmalarının suç olmadığını gayet iyi biliyordu ve nasıl bir rapor verdi bilmiyorum ama yine de gitgide Hükümet’e yakın olmaya başladı.
 
Ondan hemen sonra dekan oldu.
 
Dekan olduktan sonra bazı zihin olarak Hükümet’e asla yakın olamayacak meslektaşlarına destekleyici olmadı, hatta bazıları ayrılmak zorunda kaldı üniversiteden.
 
Ve, basında Hükümet’i destekleyici demeçler vermeye başladı.
 
Ben de bu dönemden sonra kendisini bir daha hiç aramadım ve küstüm. Tabir komik olabilir ama gerçekten küstüm.
 
Çünkü Adem Sözüer gibi İstanbul’un tarihinde yetişmiş, o zamanların bilim terbiyesi taşıyan eğitim ve kültüründen sonra nasıl olur da kendisini böyle zihinsel bir düzeye teslim edebilirdi.
 
İşte şimdi öğrenince Radikal’e verdiği demeci şaşırdım o nedenle.
 
Come-back yapmış anlaşılan.
 
Demek ki, gözünün önündeki bir öğrenci, üstelik de kendi öğrencisi mitingin yanından geçti diye tutuklanınca daha fazla dayanamamış herhalde.
 
Gerçi epey bir dayandı ama demek ki herkesin bir dayanma eşiği var.
 
Halbuki böyle bir zihniyete birgün bile dayanmak çok zordur.
 
Yani, böyle bizler gibi okyanuslardan geçmiş Türkler (veya genel olarak insanlar) bunların çukurunda birgün bile duramaz normalde diye düşünüyorum.


Yazarın Son Yazıları:
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz