Acilen yepyeni ”Merkez sağ parti”ye ihtiyaç var

Acilen yepyeni ”Merkez sağ parti”ye ihtiyaç var
3 Haziran 2013 21:52

28 Şubat ”Post modern darbesi” Türkiye’de siyaseti kilitlemiş ve Türk Milleti’nin başına AKP gibi ”Küresel Güçler”in taşeronu bir parti ile kişisel-siyasal çıkarlarını emperyalistlerin çıkarları ile birleştirip,halkın köleleştirilerek özgürlüğünü kaybetmesine,fakirleşmesine neden olan birisinin yani Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olmasını sağlamıştır.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Bu ”28 Şubat süreci” ABD tarafından taammüden(Önceden planlanarak,tasarlanarak) hazırlanmıştır ve tek nedeni de bugüne kadarki 11 yıllık yönetim sürecinden anladığımız gibi Erdoğan gibi iktidar uğruna ülkesine,milletine veya kendi değerlerine ait her şeyi feda edecek ve bulunması çok zor olan olumsuz kişiliğin keşfedilmiş olmasıdır.

Öyle ki,daha önceki askeri darbeleri Türk Milleti’ne karşı ve ona rağmen yaptıran ABD,bu defa Erdoğan eliyle onu her bakımdan koruyarak ”Türk Silahlı Kuvvetleri”ne karşı yaptırmış ve mensuplarını armut toplar gibi yakalattırıp taşeronu vasıtası ile ”kodes”e tıktırmıştır.

Tayyip Erdoğan başbakan oluşundan bugüne kadar iktidarının devamı için ‘’Ortadoğu’’ bölgesinde Amerikan çıkarları için çalışmış ‘’Beyaz Saray’’ ‘’Tak’’ diye emir vermiş taşeron amcada ‘’Şak’’ diye yerine getirmiştir.

Cahil, her çeşit bilgiden yoksun ve egosu çok yüksek olan bu ihtiraslı adam iktidarı için yasalara aykırı olarak büyük cürümler işlemiş,bunları not eden ABD, ‘’Beyzbol sopası’’ ile kendisini sürekli tehdit ederek politikalarını ‘’Ortadoğu’’ bölgesinde kolayca uygulamaya koymuştur.

Suç bataklığına gömülmüş olan Erdoğan kendisini Türk Milleti’nin hücumundan korumak için ABD’nin ‘’Beyzbol sopası’’nın gölgesine sığınarak tüm icraatlarını ülkemizin aleyhine olarak bölünüp parçalanmasına, mal varlıklarının yabancılara ölmüş eşek fiyatına peşkeş çekilmesine,Türk güvenlik kuvvetlerinin PKK teröristleri tarafından şehit edilmesine,70 bin Suriyeli Müslüman Arapların,onların emperyalist uşağı teröristleri tarafından öldürülmesine ve yine onlar tarafından topraklarımız üzerinde terör olayları çıkarılarak sivil yurttaşlarımızın katledilmesine çanak tutarak,artık korkusundan cinnet getirme noktasına ulaşmıştır.

Terörü önlemeye çare olarak yine efendisi ABD’nin emriyle Terör örgütü elebaşı ve yöneticileri ile sözde barış masasına oturarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sı ve yasalarını alenen çiğneyerek dönümleş ufkun akşamına girmiş ve çok yakında zifiri karanlığın çökeceğinden kendiside hemen hemen emindir.

Ve bu noktada hemen bir soru sorayım.

Bu bedbaht adamın son zamanlarda önemli olayların olmasından sonra yurt dışına çıkması bir tesadüf mü dür yoksa suç işleyen bir kişinin diğer insanların tepkilerinin hangi yönde olacağına dair bir fikir edininceye kadar kendini emniyete alma ihtiyacı mıdır.

Bir durum olursa emniyet içinde kaçar giderim,olmazsa geri dönerim önlemi midir?

Her neyse,nasıl olsa çok yakında her şeyi çok net olarak anlayacağız.

Bir milletin istikbali için tarihe not düşme bakımından en talihsiz şey,ülkesini ihanet içinde yöneten bir yöneticinin bunun hesabını vermeden kaçıp gitmesidir.

Kasım 2002 seçimlerinden sonra Palamento’ya giren AKP içinde elbette belli sayıda yurtsever milliyetçi Atatürkçü milletvekili vardı.

Siyaseti yakından takip edenler çok iyi bilirler ki bu yurtsever milletvekillerinden bir kısmı ABD Taşeronu ve işbirlikçisi ‘’Ortadoğu’’ bölgesi acentesi olan Erdoğan’ı çökertmek ve yönetimden uzaklaştırmak için AKP’den istifa ettiler.

İçinde benim de dahil olduğum bu milletvekillerinin gayesi ‘’Merkez Sağ’’da bir güç oluşturarak milletimize bir umut ışığı olmak ve yapılacak ilk seçimlerde AKP’yi yönetimden uzaklaştırmaktı.

Çünkü biz zaten ‘’1 Mart 2003 Tezkeresi’’ne ret oyu verip BOP Eşbaşkanı Erdoğan’a yiğitçe başkaldıran milletvekilleriydik.

Bu nedenle istifa edip başına geçen ‘’Anavatan Partisi’’ni ‘’Merkez Sağ Parti’’ olarak büyütmeye karar verdik ve grup kurup TBMM’de aslanlar gibi mücadelenin en destansı örneklerini verdik.

Gerçekten bir güç odağı oluşturduk;genel merkezde biz milletvekillerinin varlığını çekemeyen Erkan Mumcu’nun bir yığın lüzumsuz çöp yığını adamına karşılık ki,bunlardan bir kısmı çeşitli partilere geçmiş,güya danışman olarak görev üstlenmişler ve hala daha o vasıfsızlıkları ile aleyhimizde konuşuyorlar.

Biz milletvekillerinin ikazlarına rağmen Erkan Mumcu’yu kandırarak ‘’Anavatan Partisi’’ni batıran bu siyaset yamakçısı çaylaklar, TBMM’de temsil edilen bir partide değil ki danışman olarak çalışmak,orada hademe bile olamazlar.Bu zavallılar herhalde dosyaların tozunu alıyordur.

Ve seçim yılı olan 2007’nin bahar aylarında ‘’Doğru Yol Partisi’’ ile ‘’Anavatan Partisi’’nin birleşmesi gündeme geldi.

Mehmet Ağar’ın hiç güvenilmez kişiliği nedeni ile ben bu birleşmeye şiddetle karşıydım ve bu hikaye aynı endişem nedeni ile fasarya ile sonuçlanınca haklılığım ortaya çıktı ve Erkan Mumcu ‘’Senin sözünü tutmalıydım’’ ifadesini kullandı ama ben hala daha bu işte ‘’hangi hin oğlu hinlikler oldu’’ diye keskin şüpheler içindeyim ki,bunları yeri ve zamanı geldiğinde konuşmaktan çekinmeyeceğimi yukarıda adı geçen iki eski ‘’Lider geçinen’’ kişiler çok çok iyi bilirler ki,birazda bu herifler tekrar ‘’Siyasi arena’’ya çıkacaklar mı diye bekliyorum.

Çok şükür benim ‘’Camdan Köşk’’üm yoktur.

O dönemin taşeron AKP ve BOP’un uzatmalı çavuşu Tayyip Erdoğan ABD işbirlikçisine karşı aslanlar gibi mücadele ettiğimiz biz milletvekillerine karşı durumu,doğruları söyleyerek izah etmeden bu ‘’Lider geçinen’’ kişiler rahat siyaset yapamazlar.

‘’Gel kardeşçe mücadele edip şu Tayyip’i devirelim’
’ iknası ile sonunda milletvekili arkadaşlarını çıkarları ve korkuları adına satmak en büyük şerefsizliktir.

Tüm namuslu insanlar ‘’Madem çıkarlarının ve korkularının esiri bir olumsuz karakterin var; neden bu işe soyundun’’ diye sorarlar.

‘’Doğru Yol Partisi’’ ile ‘’Birleşme protokolu’’ anlaşmasını ,Dedeman Otel’de imzalamaya gideceğimiz günün sabahı ‘’Anavatan Partisi’’ genel merkezinde bir heyet halinde buluştuk ve ben Erkan Mumcu’ya ‘’Son olarak söylüyorum,gel bu işten vazgeçelim;Mehmet Ağar güvenilecek birisi değil,kalleşlik edeceği kesin’’ deyince bana biraz inanmış vaziyette ‘’Yav sen benim konsantrasyonumu bozuyorsun’’ cevabını verdi fakat orada bulunan çöp yığını adamlarından birisi bana itiraz ederek ‘’Hayır,hayır gideceğiz’’ dedi ve bir farenin kapana düşmesi gibi Mehmet Ağar’ın kapanına düştük.

Çeşitli vesilelerle yazmıştım,bu ‘’Birleşme protokolu’’ndan sonra yapılan kamuoyu yoklamalarında oy oranı en az % 18 i gösteriyordu ki,AKP’nin çöküşü ve Tayyip Erdoğan gibi taşeron ruhlu bir adamın sonu görülmüştü artık.

Çünkü seçim sathı mailinde bu oy oranı çok daha yukarılara çıkacaktı.

Çok kısa süre sonra yapılacak ‘’Birleşik Kongre’’ ile birleşme tamamlanacaktı ki,hiçbir sıkıntı yoktu.

Çünkü genel başkanlık sorunu da halledilmiş ve Erkan Mumcu bu işten vazgeçip genel başkanın Mehmet Ağar olacağını kabul etmişti.

Ve bir akşam Erkan Mumcu bizi o zamanki Mardin Milletvekili olan Muharrem Doğan’ın sahibi olduğu ‘’Royal Hotel’’ de yemekli toplantıda buluşturdu ve arkadaşlar işimiz çok iyi gidiyor,Adana ilinden başlamak üzere milletvekili listelerini yazmaya başladık ve tabi ki bizde tam bir bayram havası oluştu.

Ertesi gün TBMM’deyiz,’’Genel Kurul’’da yasaları görüşüyoruz,bir haber geldi ki,Erkan Mumcu ‘’NTV’’ye canlı yayına çıkmış,hemen dinlemeye gelin.

‘’Kulis’’e dinlemeye çıktık ki,Erkan Mumcu anlaşmanın bozulduğundan ve bu işin sorumlusunun Mehmet Ağar olduğundan bahsediyor.

Sevgili okuyucular, her ikisinin de korku veya başka şeyler adına önüne neler konulduğunu kim bilebilir?

Çünkü gerçekten AKP’yi yıkıp iktidar olacaktık,Mehmet Ağar Başbakan olacaktı;aklın ve mantığın alamayacağı işlerde zıt kutuplu iki unsurun devreye girdiğini biliyoruz.

‘’Küresel Güçler’’ ve onların taşeronu AKP ile yerli işbirlikçileri tarafından ‘’Siyaset Mühendisliği’’ yapılmış ve netice alınmıştı.

Mesele birkaç ciltlik roman olacak kadar uzun ve gerçeklerin çoğunu zamanı gelmediği için gündeme getirmediğin için siyaset şunu bize öğretti ki ‘’Korkusu olan’’,’’Çıkarlarını ön planda tutan’’,’’Karakter travması geçirmiş olması nedeni ile dava arkadaşlarını satmaktan çekinmeyen’’ hiç kimsenin peşinden gidilmez.

Yani böyle bir durumda yol arkadaşı edineceğin kişinin karakterini inceden inceye tahlil edeceksin ama bunun için uzun zaman lazım olduğu için insan yanılabiliyor.

Fiyasko ile biten birleşme hikayesi olmasaydı ve Erkan Mumcu benim önerimi dikkate alsaydı ‘’Anavatan Partisi’’ olarak 2007 seçimlerinde barajı aşarak TBMM’de olurduk;2011 seçimlerinde de iktidara gelirdik.

Bizim bulunacağımız bir Parlamento’da ABD işbirlikçisi Tayyip’i ‘’Siyasi Mengene’’ye öyle bir sıkıştırırdık ki,ülkemiz kendisi tarafından yapılan bugünkü ihanet noktasına gelmexdi.

Bugün geldiğimiz nokta itibariyle Türk Milleti’nin capcanlı olarak ayağa kalkışının sonuçları muhakkak surette siyasete yansıyacak ve bu saatten sonra her şey tersine dönerek yeni ‘’Siyasal dengeler’’ oluşacaktır.

Aslında ‘’27 Nisan e-muhtırası’’nın da o zaman ki ‘’Anavatan Partisi’’ milletvekili olarak ve atomize basamağa kadar canlı tanığıyız ama mutlaka bunları da kamuoyu ile birgün paylaşırız ama şimdi esas konumuza dönelim.

Türkiye’de 4 temel ‘’Siyasal eğilim’’ vardır.

Bunlar:’’1-Merkez sağ,2-Merkez sol,3-Aşırı sağ(Dinci kanat),4-Aşırı sol(Sosyalist kanat)’’

Türkiye seçmeninin en az % 65 i merkez sağ,% 30 u merkez sol,% 3-4 aşırı sağ ve taş çatlasa % 1 de aşırı sol görüşe sahiptir ki,her şeyi ve nasıl akılcı davranılacağını gösteriyor.

İki hususu daha açıklayıp sonra da önerimi Türk kamuoyu ile siyasetle gerçek anlamda profesyonelce uğraşanların önüne koyacağım.

Bunlardan birisinin AKP’nin ABD önderliği ve danışmanlığında siyasal varlığını BOP Eşbaşkanı Erdoğan vasıtası ile kendilerinin merkez sağ bir politika izlediklerinin algısını Türk toplumunda oluşturarak,halkımızı uyuşturup dinci politikalarla bizi ‘’Haçlı-Hıristiyan Amerika’’ya teslim etmişlerdir.

Bugün itibariyle artık Tayyip ve AKP ütopyası bitmiş halkımız kendisini yeni demokratik standartlara ve özgürlüğe kavuşturacak arayışa girmiştir,neticesini de çok yakında alacağından hemen hemen emin gibiyim.

Diğer önemli bir husus belli bir süreç içerisinde gelen liderlerinin siyasette çırak bile olamayacak çapsızlıkları nedeniyle millet tarafından sandığa gömülerek bir daha asla iflah olmaları mümkün olmayan siyasi partilerin asla başarı sağlayamayacaklarıdır.

Kendilerini ‘’Merkez sağ’’ olarak da tanıtsalar böyle partiler ‘’Tabela partileri’’ olmaktan öteye gidemeyecekler ve yöneticileri de kendilerini kandırmış olarak ancak ‘’Siyasi masturbasyon’’ yapıp duracaklardır.

Bakın ‘’Siyaset Sosyolojisi’’ne ait, her bilinçli yurttaşın da ayırdında olduğu gibi bir tespitimi söylüyorum.

‘’YENİLGİYİ 1 DEFA TATMIŞ,SEÇMEN TARAFINDAN SANDIĞIN DİBİNE GÖMÜLMÜŞ OLAN BİR SİYASİ PARTİ ASLA VE KATİYETLE,BAŞKALARININ SIRTINA YAPIŞIP BİR KONAKÇI OLMA DIŞINDA PARLAMENTO’YA GİREMEYECEKTİR’’.

Çünkü Türk seçmeni yenilmişe güven duymuyor.

Bu nedenle uzun yıllardır her seçimde yenilmişliği tadan birçok siyasi parti varlığını neden devam ettirir ben anlayamıyorum.

Acaba bu tür kısır yapılarda da maddi sömürme olayları mı oluyor?

Bir önemli uyarıyı da yapmadan geçemeyeceğim; geçen bir yazımda da belirtmiştim,Türk Milleti’nin onaylamadığı siyasal yapılarla bir arada bulunup,isterse savunduğu düşünce yapısının karşılığı kamuoyunda en yüksek oranda olsun, halktan oy istemek boşuna kürek çekmektir.

Bu konuda kimse umuda kapılmasın,gerçekçi olmak zorundayız.

Artık öyle bir noktaya geldik ki,korku eşiğini aşıp,AKP tarafından aldatılma duygusunu atarak ayağa kalkan Türk Milleti sayesinde yukarıda açıkladığım gibi bize yapılan ‘’Siyaset mühendisliği’’ teşebbüs etseler bile tutmayacaktır.

Bu nedenlerle, acilen Türk Milleti’nin çoğunluğunun onayını alacak ‘’Merkez Sağ’’ yelpazede bir siyasi parti kurulmalıdır.

Böyle bir siyasi parti ‘’Lider,üst kurmay heyeti,ekip,ekipman,gerçekçi program ve buna dayalı olarak süper projeleri,etkili söylem ve sloganları’’ ile milletin önüne çıkarsa başarılı olup iktidara yürüyeceği kesindir.

Kurulacak bu yeni ‘’Merkez Sağ Parti’’,90 yıllık Cumhuriyet ve 60 küsür yıllık demokrasi birikimi ile tarihine,geleneklerine,inançsal değerlerine yürekten bağlı,çağdaş gelişimi ve bilimi rehber edinmiş,ulusal birlik ve beraberliği ön planda tutan,üniter devlet yapısını esas alan,Atatürk’ün bize kazandırdıklarını her geçen zaman dilimi içinde onun inkilapçılık ruhuna uygun olarak geliştiren,hür dünyanın onurlu bir üyesi olma rotasından asla sapmayan;din ve fikir özgürlüğü ile bunların hem açıkça ifade edilmesini hem de istenilen şekilde yaşanılmasının önünü,Müslim ve gayrimüslim tüm yurttaşlarına açan liberal,ırka dayanmayan ama milletin birliğini hedefleyen milliyetçi,muhafazakar,çağdaş yapıya sahip olarak, gayesi tüm yurttaşların gönencini(refah) esas almalıdır.

AKP’yi ancak yukarıda açıkladığım paradigmaları esas alan bir ‘’Merkez Sağ Parti’’ siyasal parti müzesine gönderecektir.

Siyasal konjonktür çok uygun.

Tam zamanı.

Ve ‘’Abbas yolcu’’.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!