ABD'nin yeni askeri doktrini ve Türkiye

ABD'nin yeni askeri doktrini ve Türkiye
16 Nisan 2012 10:58

Türkiye’de darbelerle hesaplaşılıyor diye bir kesim etkisizleştirirken, TSK her güneleştiri konusu edilerek hedef yapılırken, istihbarat örgütünün yetkilileri terör örgütü ile anlaşmalar yaparken, dünya ülkeleri yeni askeri doktrinleri belirleyip uygulamaya geçiyor.

Türkiye’de darbelerle hesaplaşılıyor diye bir kesim etkisizleştirirken, TSK her gün eleştiri konusu edilerek hedef yapılırken, istihbarat örgütünün yetkilileri terör örgütü ile anlaşmalar yaparken, dünya ülkeleri yeni askeri doktrinleri belirleyip uygulamaya geçiyor.

 

ABD basınında Türkiye dahil bir dizi ülkede insansız hava araçları ve özel birlikler için ABD’nin yeni üsler kuracağı yazıldı.

 

 

10 Ocak 2012 günü ABD Başkanı Obama; ABD’nin küresel liderliğini devam ettirmek: 21. yüzyılın savunma öncelikleri başlıklı ülkenin yeni askeri doktrinini ortaya koyan bir belgeyi kamuoyuna açıklamıştı.

 

 

Obama; başta Doğu Asyave Pasifik olmak üzere tüm dünyada askeri güçlerini arttıracaklarını açıklarken, Çin’i de doğrudan hedef göstermekten çekinmemişti.

 

 

Obama’nın, askeri harcamalarda kısıntıya gitme kararlarına rağmen ABD’nin askeri bütçesinin her zaman kendilerini takip eden ilk 10 ülkenin askeri bütçelerinin toplamından daha fazla olacağını ilan ediyor.

 

 

ABD asker sayısını azaltırken insansız savaş uçağı ve özel kuvvetlere bağlı personel sayısını ciddi bir biçimde arttıracağını duyuruyor.

 

 

ABD ordusu özel operasyonlara yoğunlaşacak

Uluslararası basında bütçe kısıntısına gidileceği konuşulsa da ABD Savunma Bakanlığı’nın 2012 bütçesi tam 676 milyar dolar olarak belirlendi. Bunun 118 milyar doları Afganistan ve Irak operasyonları için ayrıldı. Bu bütçe dışında tam 19 milyar dolar ordu için kullanılmak üzere yürütülen atom enerjisi araştırmalarına ayrılmış durumda.

 

 

Önümüzdeki 12 yıl içinde yaklaşık 400 milyar dolarlık bir kesinti olacağı belirtilse de öngörülen rakamlar, ABD’nin açık ara farkla silahlanmaya en çok kaynak ayıran ülke olmaya önümüzdeki dönemde de devam edeceğini gösteriyor. Yeni askeri üsler, yeni uçak gemileri, yeni geliştirilen F-35 savaş uçakları, yeni füze sistemleri ABD askeri gücünün parçası olacak.

 

 

ABD; dünyanın dört bir yanındaki askeri varlığı arttırılırken, özel operasyonlara yoğunlaşacak şekilde yeniden yapılandırılmasına gidiyor. Ordunun konvansiyonel savaş gücüne bağlı askerlerin sayısı 570 binden 490 bine düşürüleceği belirtilirken, özel kuvvetlere bağlı asker ve insansız hava aracı sayısının arttırılması öngörülüyor.

 

 

Özel birliklerve insansız hava araçlarının sayısında rekor artış

Özel operasyonlara yoğunlaşma stratejisi çerçevesinde Özel Operasyonlar Komutanlığı’na (SOCOM) bağlı asker sayısının 2015 yılına kadar şu anki 63 bin 750’den 70 bine çıkarılması hedefleniyor. 2007 yılında bu rakamın yaklaşık 40 bin olduğu hatırlanırsa son yıllardaki artışın boyutu daha da dikkat çekici hale geliyor.

 

 

İnsansız havaaraçlarının sayısının da birkaç yıl içerisinde yüzde 30 oranında arttırılacağı açıklanmış bulunuyor. Füze bulunduran bu uçaklar ile ABD, hali hazırda Afganistan, Pakistan, Libya, Somali, Yemen ve Irak’ta saldırılar düzenliyor.

 

 

ABD’nin bu ülkelerde yaptığı ve şu ana kadar binlerce sivilin ölümüne neden olmuş olan operasyonlara gösterdiği gerekçe ise uluslararası terörizm ile savaş. Bu gerekçe önümüzdeki dönem farklılaşacak. Özellikle ‘Arap Baharı’ ile birlikte tanık olduğumuz gerçeklik farklı bir yönteme işaret ediyor.

 

 

ABD özel kuvvetlerine bağlı askerlerin bulunduğu ülke sayısı 2009’da 60 iken, bu sayının 2011 yılı itibariyle 120’ye çıkmıştır. Bu veri, insansız hava araçlarının son yıllardaki artan operasyonları ile birlikte düşünüldüğünde, Yeni askeri doktrin için son yıllarda ciddi bir hazırlık yapıldığı ve doktrini uygulamaya başladığı anlaşılıyor.

 

 

Peki ya Türk silahlı kuvvetleri ne durumda?

1918 yılında İstanbul işgalindeki İngiliz ve Fransızların asker avcılığı, 2010’lu yıllarda ABD’ce gerçekleştiriliyor. Yine işbirlikçiler, yine mandacılar, yine devşirmeler sahnede.

 

 

İşgal altında olabilecek şekilde karargahlarına girilmiş, kozmik odalarındaki belgeler ele geçirilmiş, bütün gizli yazışmaları, belgeleri deşifre edilmiş bir ordunun, savaşma iradesi felç edilmiş durumda olmaz mı? Askerin askeri ispiyonladığı bir kurumun savaşma iradesinden bahsedilebilir mi?

 

Bir taraftan terörle mücadele, bir taraftan ABD, bir taraftan içten siyasi ve hukuki yargı kıskacı altındaki düşmanlık karşısında TSK ne yapabilir?

 

Siyasetçisinin, hukukçusunun, akademisyeninin, gazetecisinin asker düşmanlığına dayalı zihniyetini düşününce, Türkiye’nin nasıl bir maceraya sürüklendiği ortada değil mi?