8 Nisan Pazartesi günü yine vatan kahramanlarının Silivri’de duruşması var; yargılanacaklar, cezaları verilecek.





İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM



Bu yargılamanın hukuksal değil; siyasal olduğunu artık sağır sultan bile biliyor.


Silivri’de yargılananlar dış görünüşte vatan kahramanları ve aydınlar ama orada koskoca Türk Milleti, Türk Ordusu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti yargılanıyor.


Silivri zindanlarında esir edilen aydınlara baktığımız zaman hepsi, Atatürk milliyetçiliğini, O’nun devrimlerini ve bilime dayalı aydınlık yolunu savunan insanlar.


Yine o zindanlarda esir tutulan generallerimize ve subaylarımıza baktığımız zaman hepsi terörle mücadele ederek, BOP Eşbaşkanı RTE’nin iktidar olduğu 2002 senesine kadar, PKK’yı bitkisel yaşama sokmuş kahraman Türk Ordusu’nun cesur yiğitleri.


İçeride tutulan bilim adamlarımızın yine hepsi Ulu Önder Atatürk’ün hedef olarak seçtiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni muasır medeniyet (çağdaş uygarlık) seviyesinin üzerine çıkarmayı gaye edinmiş ve bu yolda didinen parlak yıldızlarımız.










Düşman, bir milleti yok etmek için onun öncelikle aydınlık insanları ile ordusunu hedef alır.
İşte Silivri’de uydurma delillerle aydınlarımız ve ordumuzun köşe taşları olan subaylarımız yargılanıyor.


Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları olarak demokratik bir ülkede yaşıyoruz.
Bu nedenle her konuda hukuk ve yasalar çerçevesinde kalmak kaydıyla haksız uygulamalara karşı demokratik tepkilerimizi sonuna kadar ortaya koymak zorundayız.


Hep yazıp çizmekle olmuyor.


Yazmak ve düşündüklerimizi diğer insanlarla paylaşmak önemli.
Ama eylem, yazmak ve konuşmaktan çok daha önemli,daha etkili.
Bir düşünürün söylediği gibi 1 gram eylem 1 tonluk söze bedeldir.











Ben 8 Nisan’ın Türk Milleti’nin makus talihinin yenilmesinde bir şahlanış dönemi olacağına yürekten inanıyorum.


Bu nedenle Atatürk ve aydınlık yolun yolcuları olarak hepimiz 8 Nisan’da Silivri kalasının önüne dayanmalıyız, demokratik tepkilerimizi yasalar çerçevesinde ortaya koymak üzere.


Değerli okuyucu, yeryüzünde halkın gücünden daha büyük bir güç oluşmadı bugüne kadar; tarihin yolculuğu içerisinde.


Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki, hukuk ve yasalar çerçevesinde yapılan halkın demokratik eylemlerinden, önünde sonunda mutlaka sonuç alınır ve bunun istisnası da yoktur.


Sadece olayların mahiyetine göre süre ve süreçler farklıdır.
Bu da işin doğası gereğidir.


Halkın devasa gücü o kadar yakıcı bir şeydir ki,bir anda karar vericilerin yüz rengi ile birlikte paradigmalarını da değiştirir.










8 Nisan Silivri şahlanışında o gün en az 1 milyon yurtsever orada hazır olmalıdır.

Yürekleri vatan ve millet sevgisi ile atan milyonlarca yurtsever Türk’ün ısınan kalbine, ancak bu şekilde su serperiz.

Her yurtsever vatan evladı ve Atatürk’ün askeriyim diyen yurttaşımız ulaşabildiği her türlü iletişim aracı ile tüm tanıdıklarına ve sosyal ağlarda iletişim kurduğu herkese bu işin önemini anlatmalı, 8 Nisan’da Silivri Meydanı’na davet etmelidir.











Artık çağımızda sosyal medya yoluyla milyonlarca insanın birkaç saat içinde meydanlarda toplanarak hukuk ve yasalar çerçevesinde demokratik tepkilerini ortaya koyarak zulüm ve hukuksuzlukları ortadan kaldırdıklarını bilmeyen yok.


Emperyalistlerin uyduruk tanımlamalarıyla Arap Baharı denilen olaylarda bile demokratik yığınlar bir anda meydanlara toplanmıştır.


Bir yazımda da belirtmiştim günümüzde artık sosyal medya ”demokratik, hukuksal gerilla mücadele yöntemi”dir.


Sosyal medyanın etkisi hesap edilemeyecek büyüklüktedir.


8 Nisan’a kadar tüm boş zamanlarımızı sosyal medyanın başında geçirerek Silivri şahlanışına bütün insanlarımızı hararetle davet etmeliyiz.


Silivri kalasında esir tutulan tüm aydınlarımızı,kahramanlarımızı hukuk ve demokratik çerçevede kalarak, kurtarıncaya kadar mücadeleye devam.









Silivri zindanlarındaki Türk Milleti’nin asil, aydınlık ve kahraman yiğitlerini kurtarmak hepimizin en soylu görevidir.


Ve o arslanlar bizim namusumuzdur.


Namus borcu, herşeyin üstündedir.


EN BÜYÜK GÜÇ İSE HALKIN GÜCÜDÜR.