7 yaşında orkestra yöneten çocuğu yetiştiren ulus olmak

7 yaşında orkestra yöneten çocuğu yetiştiren ulus olmak
6 Aralık 2012 00:41

Bugün Patriot füzelerinin tetiğinin kimde olacağı ve PKK terör örgütünün militanlarıyla kucaklaşan bağımsız Aysel Tuğluk ile 9 BDP'li vekilin dokunulmazlıklarının kaldırılması konularını yazacaktım…
 
Baki KARAKOL H&H YORUM

“Tetik bizde olacak”tan, “Tetikçi biz olduk”a nasıl geldiğimizi, getirildiğimizi, dokunulmazlıklarda da “BDP'lilere özel işlem”den vazgeçilmesini, sayıyla birlikte kapsamın genişletilmesini, bu konudaki kararın AKP tarafından alınmasını işleyecektim…   
 
Partisi AKP'nin Salı (4 Aralık 2012) günkü grup toplantısını, “İstişare ve Değerlendirme Toplantısı” adı altında parti genel merkezimizde yapmayı “arzu ettik”lerini açıklayan veya söyleyen Başbakan'ın, dokunulmazlıklarını kaldırmak istedikleri vekillerini ve onların PKK'lı teröristlerle Türk topraklarında sarmaş dolaş olup öpüşmelerini kastederek, “Biz eğer buna sessiz kalacak olursak, bilesiniz ki, bu halk bizi affetmez. Allah da bizi affetmez” diye kükremesine karşın, basına kapalı oturumda “Sadece BDP'liler değil, tüm yüz kızartıcı suçlar Genel Kurul'a gitsin” kararının çıkmasıyla, “dokunulmazlıkların kalkması” olayını sulandırılacağını, uzun bir sürece bırakılacağını ve o uzun süreçte her şeyin unutulup gidileceğini, yapılacak hiçbir şeyin olmayacağını irdeleyecektim…
 
Hemşerim, saygın insan, Türkiye ve dünya kadın hakları savunucusu Neşe Doster (www.gercekgundem.com internet gazetesinde Perşembe ve Pazartesi günleri yazar), e-posta adresime gönderdiği iletiyle engel oldu…
….
 
İletiyi tıkladım, izledim.
 
İnanın… Ağlayarak, dakikalarca alkışladım!..

 ""

Adı “Edward Yudenich” olan “7 yaşındaki erkek çocuk”, orkestra yönetiyordu!..
 
Öyle bir ustaca yönetiyor ki!..  
 
Arkasındaki koltuklarda oturan yetişkin izleyiciler gibi hayran kalmamak, dakikalarca alkışlamamak, gözyaşlarını tutmak olası mı?!.

 

İzlediğinizde, bana katılacağınıza inanıyorum…
….
 
Benim gibi hayran kalacağınızı, hayranlıkla izleyeceğinizi, dakikalarca alkışlayacağınızı biliyorum.  
 
Ama… Benim gibi duygulanır mısınız, ağlar mısınız?! İşte orasını bilmiyorum.
 
Niye duygulandığımı, ağladığımı sizlerle paylaşmak istiyorum:
 
7 yaşında bir çocuk, koca salonda, 300 – 500 yetişkin insanın önünde orkestra yönetiyor, orkestra şefliği yapıyor!..
 
Ne büyük bir olaydır, ne büyük bir gelişimdir!..
 
7 yaşındaki çocuğuna orkestra yönetmeyi öğreten ulus elbette kalkınacak, çağdaş ülke olacak, geri kalmışlık, ilkellik nedir bilmeyecek!..
 
O ulus, böylesi çocukları sayesinde altın çağını yaşayacak!.. Elerkilerini (demokrasilerini) geliştirecek, güçlendirecek, evrensel hukuku bayrak yapacak, hakkın ve adaletin saygınlığına güvenilirlik, saygınlık katacak!.. Barışı, sevgi, kardeşliği yeşertecek!.. “Ne ezen, ne ezilen toplum”u yaşama geçirecek, hep var edecek!.. “Düşünen insan yetiştirme”nin erdemliğini, bir ışık gibi dünyaya saçacak!..
….
 
7 yaşında orkestra yöneten çocuğu izlerken, bunları düşündüm ve ülkemizin çocukları, ülkemizin bugünkü hali gözlerimin önüne geldi!..
 
İçim burktu, ağladım!..
 
Ülkemizin çocukları… Emperyalist işbirlikçisi bugünkü yönetim eliyle “düşünmek” denen “değer”den yoksun bırakılıyorlar!.. Bilmedikleri dilde, “din”ini, “ezber” yöntemiyle öğrenmeye zorlanıyorlar!.. “Dindar” ve “kindar” olmaya itiliyorlar!.. “Düşünme”nin korkulurluğuna alıştırılıyorlar!.. “İtaatkâr” olmaya hazırlatılıyorlar!..
 
Daha fazla saymaya yüreğim kaldırmıyor!..
….
 
Atatürklü yıllarda böyle miydik?!.
 
Atatürklü yıllarda, 7 yaşında orkestra yönetecek çocuklar yetiştiren anlayışla iç içeydik!..  
 
Aynı anlayışla iç içe uluslarla yarıştaydık!..
 
Yarıştaki kazanımlarımız… Onurumuzdu, gururumuzdu!.. Başımızı dik tutanımızdı!.. Saygınlığımızın, inanırlığımızın ve güvenirliğimizin göstergesiydi!..  
….
 
Şimdi… Yitirdiğimiz kazanımlar, oktan beter batıyor!..
 
Kazanımlara sahip çıkmamanın bedeli, “ihanet”le bütünlenince, dayanılmaz acı olur!..
 
Dayanılmaz acı ve acılar çeken ulusların yarınları karanlıktır, gelecekleri yoktur!..
 
Neyse ki… “Atatürk mayamız”, “Atatürk aşımız” var!.. Ağır hasarlar alsak da, karanlıkları yaracağız, “yok” olmayacağız!..
….
 
Bana bu duyguları yaşatan Neşe Doster'e teşekkür ediyorum.
 
Sizleri, Neşe Doster'in gönderisiyle baş başa bırakıyorum.
 
Lütfen izleyin. Çok az şey yazdığımı söyleyeceğinizi kestiriyorum.
 

 
[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?