21 yıl sonra AYM’ye başvurdular

21 yıl sonra AYM’ye başvurdular
19 Ağustos 2013 10:06

Gözaltında kaybolan Hasan Gülünay’ın ailesi ‘etkin soruşturma’ istedi.

 

İstanbul Tarabya’daki evinden bir sabah ayrılan ve 21 yıldır kendisinden haber alınamayan Hasan Gülünay’ın gözaltında kaybedilmesiyle ilgili soruşturma zamanaşımı kararıyla kapatıldı, ancak ailesinin hukuk mücadelesi sürüyor.

Gülünay’ın eşi Birsen Gülünay ve kızı Deniz Gülünay, yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı ihlali nedeniyle ve etkin soruşturma yürütülmediği için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Dört çocuk babası, Sirkeci’de arzuhalcilik yapan Hasan Gülünay, 20 Temmuz 1992’den bu yana kayıp. İşe gitmek için evinden çıktı ve bir daha geri dönemedi. 22 Temmuz’da işyerini telefonla arayan, Terörle Mücadele Şubesi’nden olduğunu söyleyen bir kişi, Gülünay’ın gözaltına alındığını söyledi.

Şubeden savcılığa verilen yanıtta ise, Gülünay’ın 19 Temmuz 1992’de başlatılan TKP/ML TİKKO operasyonu kapsamında arandığı, ancak gözaltı kaydının olmadığı, Şavşat’ta gözaltında ölen Ali Ekber Atmaca’nın üzerinden Gülünay’ın ehliyetinin çıktığı ifade edildi.

 

Emniyet’te gördüler

 

Gözaltındaki isimlerden Erol Çam ve Yüksel Özdemir de Gülünay’ı şubede gördüklerini söylediler. Çam, Gülünay’ın “Ben Hasan Gülünay. Beni kaybedecekler” diye bağırdığını ifade etmişti. Susurluk kazasında ölen İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, Birsen Gülünay’a “Hasan Gülünay yaşıyor. İşkenceden geçmiş, yaralarının iyileşmesini bekliyorlar, düzelince çıkacak” demişti.

Kocadağ, daha sonra TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na gönderdiği yazıda, bu konuşmayı yalanlayarak Erol Çam ve Yüksel Özdemir’in açıklamalarının da hayal ürünü, Emniyet’i karalama amaçlı olduğunu söyledi. TBMM’ye yöneltilen soru önergesine yanıt veren dönemin içişleri bakanı da gözaltında kayıp iddialarını örgüt propagandası olarak değerlendirdi.

 

Zamanaşımı kararı

 

Gülünay dosyası ailenin çabalarıyla, 2009 yılında tozlu raflardan indirildi. Savcılık, Emniyet’e, Gülünay’ın gözaltına alınıp alınmadığını yeniden sordu. Emniyet’in yanıtı da yine aynıydı. Gülünay’ın 1992’den beri arandığı, yakalandığına dair bir kaydının olmadığı bildirildi. Soruşturma, 31 Ekim 2012’de, 20 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu için kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla kapatıldı.

Gülünay’ı Emniyet’te gördüğünü söyleyen ve tanıklığına başvurulması istenen Erol Çam, savcılık yazışmalarında, “Erdal Şam” olarak, takipsizlik kararında ise “Erdal Şan” olarak yer almıştı. Birsen Gülünay’ın avukatı Gül Altay’ın, savcılık kararına yaptığı itiraz ise 22 Ocak 2013’te Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildi. Suçun TCK’nin 77. maddesindeki “insanlığa karşı suçlar” kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirten mahkeme, olaya ilişkin yeni bulgu ve belgelerin elde edilmesi üzerine her zaman işlem yapılabileceği de gözetilerek itirazın reddedildiğini bildirdi.

 

Yargısız infaz yapıldı

 

Avukat Altay da dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Altay, Gülünay’ın siyasi fikirleri nedeniyle, yargısız infaza maruz kaldığını belirtti. Altay, “Soruşturmalar kâğıt üzerinde kaldı, hiçbir araştırma yapılmadı.

Savcı, en önemli tanık Erol Çam’ı dinlemek yerine, Çam’ın gözaltı kaydını araştırdı. Çam’la ilgili yazışmalar da yanlış isimle yapıldı ve tanığımızı dinlemedi. Müvekkilimin eşinin akıbetini bilmeye hakkı var” dedi.

 

 

CUMHURİYET