‘YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal kararı, AKP tabanında rahatsızlık uyandırdı’

‘YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal kararı, AKP tabanında rahatsızlık uyandırdı’
9 Mayıs 2019 08:28

Karar Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras, AKP içinde YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal eden kararının partinin tabanında rahatsızlık uyandırdığını söyledi.

 

Kiras’ın “Onlar da bize yapmıştı, şimdi sıra bizde” başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:

 

 

 

YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal kararı yalnızca muhalefet cephesinde değil, AK Parti tabanında da rahatsızlık uyandırdı. Çünkü hukuken savunulabilir hali yok bu kararın. Başta 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere bu cenahın önde gelen mensupları tepkilerini açıkça ifade ettiler. Bu mesajların “mahalle”deki hatırı sayılır bir kitlenin hislerine de tercüman olduğu ortada.

Ancak “mahalle”de YSK sürecinden memnun olanlar da yok değil tabii. Memnuniyet duyanlar iki kesim. Biri İstanbul seçimlerinde “organize oy hırsızlığı”yapıldığına samimiyetle inananlar. Gerçi YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal kararı AK Parti’nin “organize oy hırsızlığı” iddiasına dayanmıyor, iptal gerekçesi daha çok “usul”le ilgili. Ama sözkonusu kesimin zihnindeki algı bu şekilde. Dolayısıyla gayet memnunlar sonuçtan. Hak yerini buldu diye düşünüyorlar. Bu sefer hilesiz hurdasız bir seçim yapıldığında bizim parti kolayca kazanacak diyorlar.

 

Diğer yandan, “mahalle”de bir kesim daha var memnun olan. Onlar tabiri caizse “dosyanın içeriğini” pek umursamıyorlar. Meseleyi “bizim mahalle” ile “öbür mahalle” arasında öteden beri devam edegelen kavganın safhalarından biri olarak görüyorlar. “Bizim mahallenin çocuklarıyla öbür mahallenin çocukları arasındaki kavga” diye bakıyorlar konuya. “Her ne olursa olsun mahallemizin çocuğunun yanıdır bizim yerimiz” diyorlar. “Bizim çocuğun” haklı ya da haksız olmasının önemi yok burada… Hatta hak, hukuk, adalet vs. diyen “mahalledaş”larına da tepkililer. Diyorlar ki “Ne çabuk unuttunuz bunların bize yaptıklarını…” Ve ekliyorlar: “367 kararını, kapatma davasını vs. destekleyenlerle aynı safta mı yer alacağız!”

 

 

Bu yaklaşım aslında iki “mahalle”nin birbirlerinden farklı değerlere sahip olmadığının da örtük itirafını içeriyor. Bize yapılanlara yanlış olduğuna inandığımız için değil, bize yapıldığı için itiraz etmiştik itirafı…

Ancak haksızlık etmeyelim, bu “aynı safta yer alma” hassasiyetini insani ve evrensel değerlerin önünde tutma tavrı Türk toplumunda AK Parti tabanıyla mukayyet bir hastalık değil. Her kesimde var bu mahalle dayanışması duygusunun dejenerasyonu. Bugünkü meseleye bakarken 367 entrikasını akıllarından çıkaramayan muhafazakârlar büsbütün haksız değil belki de.

Geçenlerde bu sütunda yeni yayımladığı eserinden bahsettiğim siyaset bilimci Murat Önderman’ın tespitiyle, “Türk toplumunda kolektivist zihniyet ahlakın etki alanını grup sınırları içine hapsediyor.” Yani ahlak normları mahallelinin kendi arasındaki konularda geçerlidir, “öteki”lerle ilgili konularda geçerli değildir. Bu yüzden mahallenin sakinleri öbür mahallelerin sakinlerine güvenemiyor, sürekli kuşku duyuyor. Kuşku paronayaya, paranoya ise ayrışmaya, uzaklaşmaya ve nihayet kutuplaşmaya yol açıyor.