Yılmaz Ateş, CHP yönetimine böyle seslendi: İktidara gelememek demokratiklik kazandırır mı?

Yılmaz Ateş, CHP yönetimine böyle seslendi: İktidara gelememek demokratiklik kazandırır mı?
27 Ağustos 2020 08:15

CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, CHP yönetimine parti içi demokrasi vurgulu bir çağrıda bulunarak “Muhalefeti demokratik olmayan ülkenin iktidarı demokratik olur mu?” şeklinde seslendi.

 

 

CHP’li Ateş yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

 

İKTİDARA GELEMEMEK DEMOKRATİKLİK KAZANDIRIR MI?

 

Çok partili siyasal yaşama geçtiğimiz 1950’den beri yapılan seçimlerde, bazı aksaklıklar dışında, halk iradesinin sağlıklı tecelli ettiği kanısı hakimdir. İktidar ve muhalefet oluşumunu demokratik olduğu kabul edilmektedir.

 

Siyasi partiler kampanya döneminde hak ve özgürlükler yelpazesini çok geniş tutarlar. Seçim sonrası otomatikman iktidar “otoriter”, muhalefet de “demokratik” olmaz. Demokrasinin belirli kuralları vardır. Düşünce, inanç, özgürlüklerine saygılı olmak, laiklik, hukukun üstünlüpü, eşitlik, şeffaflık, hesap verebilirlik, gizli oy, açık sayım esasına dayalı seçim ve benzeri…

 

Ülke yönetiminin başına geçen iktidar ile denetim görevi gören muhalefetin bu ilkelere uygunluk dereceleri niteliklerini belirler. İktidara gelmenin yolu, sorunlara getireceği çözüm ve partilerin yapılanmasından geçmektedir. Toplumun tümünü kucaklıyor mu, parti içi demokrasiyi uyguluyor mu kriterleri belirleyici olmaktadır. Çünkü; çözüm üretmeyen, demokratik kuralları kendi içinde uygulamayan siyasi partinin, ülkede demokrasi uygulayacağına halkı inandırması çok zordur.

 

Parti içi demokrasinin de belirli özellikleri vardır: Halkın ( tabanın) parti ve ülke yönetiminde söz ve karar sahibi  olması için yönetimleri özgürce seçebilmesi, bütün üyelerin katılımıyla belediye, il genel meclis üyelerinin, belediye başkanlarının ve milletvekillerinin ön seçimle belirlenmesi, seçimle gelen örgüt birimlerinin seçimle gitmesi gibi. Peki, bugün bu ilkeleri uygulayan iktidarsa, muhalefette bir siyasi partimiz var mı? Yok.

 

Parlamentoda temsil edilen siyasi partilerin bugün ön seçimle gelmiş bir tek belediye başkanları, bir tek milletvekilleri yoktur. Küçük kurultay, Onur Kurulu gibi demokratik platformların kaldırılması, tek liste dayatmaları parti içi demokrasiyi nefes alamaz duruma düşürmüştür. En son ama muhalefet partisinin 2 yıl önce atağı milletvekillerine grup başkanvekillerini seçme özgürlüğünü de fazla görerek atama yapması, parti içi demokrasiyi kökten yok etmiştir.

 

Kimse bu antidemokratik uygulamaların müsebbibi olarak mevcut siyasi partiler ve seçim yasalarını, 12 Eylül Anayasası’nı tek gerekçe olarak göstermeye kalkmasın. Temel sorun, demokrasiyi içselleştirmemiş olan lider ve tayin ettikleri üst yönetimlerdedir.

 

Ülke yönetimini belirleyen seçim sisteminin, partilerin yönetimini belirleyen lider yöntemlerinden daha demokratik olduğu görülmektedir.

 

Ülkenin demokratik geleceği için parti içi demokrasiyi şart olarak görüp mücadele edenler, partilerden ya atılmakta ya da muhalefet şakşakçıları tarafından “Anti-demokratik iktidarın değirmenine su taşımakla” suçlanmaktadırlar.

 

Parti içi demokrasi mücadelesini bastırmaya çalışanlar bilmelidir ki; demokrasiye en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Muhalefeti demokratik olmayan ülkenin, iktidarı demokratik olur mu?