Yeni adli yıl

Yeni adli yıl
3 Eylül 2016 08:37

Yeni bir adli yıla daha girmiş bulunuyoruz. Klasik ve kalıplaşmış deyimle; hakim, savcı, avukat ve adliye çalışanlarına ve adaletin öznesi olan yurttaşlara hayırlı uğurlu olsun.

 

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

Bundan önceki adli yılı açılış törenlerinde, yılda bir kez de olsa Yargıtay Başkanı, genellikle Yargıtay’ın konferans salonunda yargının sorunlarını anlatır, gereken yasal ve anayasal değişiklikleri talep eder, siyasi iktidarın yargıya müdahale niteliğindeki uygulamalarını eleştirirdi. Devlet erkânı da bu konuşmalardan rahatsız olduğunu belli etmeden, törenin bitmesini beklerdi.

 

 

Bu adli yılda öyle olmadı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan, savunmanın yer almadığı, yürütmeye teşekkürlerle dolu konuşma ile yargı yine çok büyük yara almıştır. Zira tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına göre, yargının (işlev gördüğü mekan dahil olmak üzere) görünürde de tarafsız ve bağımsız olması gerekmektedir. Fiilen tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren yargımız, görünürde de yürütmeye bağımlılığını tescil etmiştir.

 

 

Yıllar önce “şu okullar olmasa, Milli Eğitimi ne güzel idare edeceğini” söyleyen dönemin Milli Eğitim Bakanı gibi, Yargıtay Başkanı da dosyalar ve yargının devasa sorunları olmasa, Yargıtay’ı çok güzel idare edecek. Yargıtay Başkanı’ndan yargının her geçen gün büyüyen sorunlarını anlatmasını, iktidarın yargıya müdahalelerinden şikayetçi olmasını, yapılması gereken yasal ve anayasal değişiklikleri günün değişen koşulları, insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda talep etmesini beklemiyorduk. Ama yargının hiçbir sorununun olmadığı gibi bir olguyu da beklemiyorduk. İkinci 12 Eylül Anayasası meyvelerini vermeye devam ediyor…

 

 

Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet tarihinde ilk kez yeni adli yıl açılışında yürütmenin başı sıfatıyla konuşma yapmıştır. Bu konuşmada, yargı mensuplarına verilen “talimatlar” içinde sarf edilen bir cümle, arada kaynayıp gitmiştir. “Ben, yasamanın da, yürütmenin de, yargının da başıyım” mealindeki cümle, mevcut Anayasa’nın iyice ayaklar altına alınmasıdır. Zira mevcut Anayasa’nın yürütme kısmında düzenlenen Cumhurbaşkanlığı, parlamenter sistem gereği, yürütmenin başı olarak yer almıştır. Yasama ile ilgili yetkileri ve bazı yüksek yargı üyelerini seçmesi, Sayın Cumhurbaşkanı’na yasama ve yargının da başı olma yetkisini vermez. Anayasa’da olmayan yetkiler, fiilen kullanılmaktadır. Devlet’in temeli; yasama (TBMM), yürütme (Hükümet ve Cumhurbaşkanı) ve yargı (tarafsız ve bağımsız mahkemeler) dır. Yasama, çeşmenin başını tuttuğu için, bütçeden kendisine ayrılan payı istediği gibi ayarlayabilmektedir. Hükümet, çeşmeden akan suyu dağıttığı için, bütçeden en büyük payı kendisine ayırmaktadır. Burada üvey evlat muamelesi gören, maalesef yargıdır. Oysa yıllardır söylenen “Adalet Mülkün (Devletin) Temelidir” özdeyişindeki “temel” artık çatırdamaktadır. Temelsiz bir binanın ayakta kalamayacağı da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, Devlet’in yasama-yürütme-yargı şeklindeki üçlü sac ayağının yargı ayağının sağlamlaştırılması, yargıya olan güvenin arttırılması gerekirken, son uygulamalarla toplumun yargıya olan güveni iyice sarsılmıştır. Bu güvensizlikte en büyük sorumluluk, elbette tarafsızlığına ve bağımsızlığına sahip çıkmayan yargıya düşmektedir.

 

 

Yargının yeni “Adliye Sarayları”nda, temiz mekanlarda görev yapması elbette önemli. Ancak adaletin gerçekleşmesi, sıradan vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinden emin olabilmesi; haksız gözaltıların, cezaya ve infaza dönüşen uzun tutuklulukların önlenmesi için, yargının tepesindeki kişilerden bu sorunların ve çözüm önerilerinin izahı beklenmektedir.

 

 

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan tören, adeta iktidar partisinin adaletle ilgisi olmayan “temel atma” töreni olduğu görüntüsünde idi. Törene katılanlar, yargının, hakim, savcı ve avukatların sorunlarını, eski DGM’lerden daha geriye giden mahkemelerin hukuksuzluklarını, siyasi iktidarın yargıya doğrudan ve dolaylı müdahaleleri olduğunu dinleyemediler. Dinlenenler arasında olmayan tek şey, “adalet” idi.

 

Adalet, hâlâ Kaf Dağı’nın ardında…

 

(*) Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

 

[email protected]

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü